Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BASRİ YALÇIN

Popülizm tehlikesi

Birkaç yazıda orta sınıfların tüm dünyada tepkisel davranışlar içine girdiğini anlatmaya çalıştım. Bu sınıflar kendi tepkilerini dile getirecek popülist isimlere yöneliyor. Bugün biraz da bunun sonuçlarına bakmak lazım. Eğer toplumu ve siyaseti tepki dili esir alırsa, birçok alanda kaçınılmaz olarak yıkım doğma ihtimali de yükselir. Tepkiler üzerine popülist söylem inşa eden liderler ülkenin geleceğini inşa etmek yerine kendini iktidara getirebilecek her türlü davranışın içine girebilir. Ulusal çıkarlar yerine kendi çıkarlarını ön plana çıkarır.
Trump bunun en güzel örneklerinden. Seçmenin tepkisini doyurmak için sermayeye ceza kesmekten ve toplum içinde ayrımcılık yapmaktan çekinmiyor. Halbuki bu tür işler ekonomiyi büyütmez. Ucuz iş gücü elde etmek için Çin'e fabrika kuran Amerikan şirketleri Amerika'ya gelmeye zorlanıyor. Ama bu şirketler Amerika'ya da yatırım yapmıyor. Veya yatırım yapsa bile yüksek üretim maliyetleri nedeniyle ürünler ucuzlamıyor zamlanıyor. Sonuç olarak sermayeyi yurda getirdiği için kârlı çıktığını zanneden orta sınıflar uzun vadede zararlı çıkacak.
Ancak bu yıkıcı tavır sadece ekonomik alana da mahsus değil. Trump'ın dış politika davranışlarına bir bakın. Yaklaşık yetmiş yıl boyunca inşa edilmiş Amerikan hegemonyasını ve onun araçlarını teker teker yıkıyor. Kendini iç siyasette yaşatabilmek için Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyor Amerika'yı yalnızlaştırmaktan çekinmiyor. Sırf orta sınıflara sevimli görünmek için NATO'nun altına dinamit koyuyor. Seçmene hoş görünmek adına Amerikan gücünü tüm dünyada zayıflatmaktan kaçınmıyor.
Bu durum belki Amerika gibi bir süpergüç için zararlı olsa da yıkıcı değildir. Ancak diğer ülkelerde de ortaya çıkan benzer liderler ülkelerini büyük tehlikeye atıyor. Bakın mesela İngilizler sırf popülizm etrafında kurdukları Brexit siyaseti nedeniyle bir bataklığa saplanıp kaldı. İngiltere gibi korunaklı bir bölgede yaşayan bir ülke için de bu durum büyük zararlar verir fakat İngiltere'yi bitirmez.
Ancak Türkiye'nin konumunda olan ülkelerde bu tür işlerin korkunç sonuçları olur. FETÖ, PKK, PYD mücadelesi devam ederken, böylesi bir ekonomik baskı altındayken, dünya büyük bir paylaşım ve bölüşüm savaşının eşiğindeyken ve bütün kritik olaylar Türkiye'nin sınırlarında olurken çok dikkatli olmak gerek. Türkiye'deki muhalefetin yöneldiği söyleme bakınca korkmamak mümkün değil. İçi boşaltılmış bir siyaset ve sahte bir popülizmden ileri bir söz duymuyoruz. Amaç ülkeyi inşa etmek değil düzeni yıkmak, Erdoğan'dan kurtulmak ve sonu öngörülemeyen bir düzensizliğe ve karmaşaya geçiş yapmak.
Türkiye şimdiye kadar orta sınıf tepkiselliğine teslim olmayan nadir ülkelerden biri oldu. Türkiye'nin kendi siyasi ve toplumsal dönüşümü Erdoğan gibi bir istikrar unsurunu öne çıkardı. Yaklaşan kaostan ülkenin tek çıkış yolu hâlâ Erdoğan olarak görüldüğünden karmaşaya teslim olmuyoruz. Allah muhafaza aksi bir durum Türkiye'de de doğarsa işler burada Amerika'ya veya İngiltere'ye benzemez, Suriye ve Irak'a döner. Türkiye'nin fişini çekerler. Önümüzdeki dönem bunun mücadelesi olacak. Seçim kaosla istikrar arasında. Dünya kaosa doğru giderken Türkiye'nin sağlam iradeye çok ihtiyacı olacak. Büyük kaoslarda ayakta kalanlar kendi içindeki kaosu yönetebilenler olur. Ancak içeride de kaosa teslim olanlar için çöküş kaçınılmazdır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA