Türkiye ve Amerika Suriye'de anlaşmaya hiç olmadığı kadar yakın. Trump çekilme konusunda kararlı. Ancak hem çevresi hem yerleşik düzen hem de diğer ülkeler bu anlaşmayı baltalamak için elinden geleni yapıyor ve yapmaya devam edecek. Hep dediğimiz gibi süreç zaman alacak ve bir sürü sorun çıkması kimseyi şaşırtmasın.
En başta PYD'nin nasıl tasfiye edilebileceği ciddi soru işaretleri barındırıyor. Veya en azından güneye sürülmesi bile öyle kolay değil. Zira 30 kilometrelik Güvenli Bölge'nin güneyi PYD'nin hâkim olabileceği bir bölge değil. Arap nüfusunun yoğunlukta olduğu bu bölge PYD için en iyi ihtimalle ikinci tercihtir. 30 kilometrelik bölge PYD'nin asıl ilgi alanı. Trump'ın öngördüğü plana göre bu bölgenin boşaltılması gerekecek. PYD Tel Abyad, Ayn el Arab ve Resulayn gibi merkezleri boşaltacak olursa kendini var eden bölgeyi boşaltmış olur. Bu nedenle PYD'nin sonuna kadar direneceğini tahmin edebiliriz.
Ancak bekledikleri tavizi alamazlarsa, Rusya ve Esed'e yanaşma ihtimalleri çok yüksek. Bu önemli bir sorun gibi görülebilir fakat Amerika kontrolünde ve korumasında olmaları kadar tehlikeli değildir. Zira böyle bir yakınlaşma PYD için hem Amerikan desteğini azaltabilir hem de Rusya ve Esed'in desteği tek başına PYD'yi korumaya yetmez. Özellikle Kuzey Suriye'de Rusya'nın bir güvenlik şemsiyesi açabileceği fikri hiç de gerçekçi değil. Esed'e yanaşan PYD kendi başına bir güç olarak kalamaz. Yani neresinden bakarsanız bakın PYD Suriye iç savaşının başından bu yana en büyük sıkışmışlığını yaşıyor. Tek başına Amerika'ya yaslanmanın kaçınılmaz bedelini ödemeye çok yaklaştılar. Bu nedenle sonuna kadar mücadele edeceklerdir.
Sadece onlar değil. Türkiye'nin kazanma ihtimalinden ölesiye korkan başka gruplar da var. Mesela Suud ve Birleşik Arap Emirlikleri. Dikkat ederseniz son dönemde Suriye'de bombalı saldırılar başladı. İdlib'de HTŞ tekrar harekete geçti. Bu ülkeler Şam'da elçilik açma kararı aldılar. Esed'le yakınlaşma gayreti içindeler. Tek hedef Türkiye'nin alanını daraltmak. Yani Türkiye karşıtı bir cephe inşa etmek. İdlib'de hareketlenmeye başlayan ve Rusya Türkiye uzlaşısını bozmaya uğraşan HTŞ'nin bunu Körfez'den bağımsız yaptığını düşünmüyorum. Aynı şekilde Münbiç'teki patlamanın da böyle bir ilişki üzerinden okunması gerektiği ortada. Hem Amerika'ya hem de Rusya'ya mesaj veriliyor. Rusya'ya "Türkiye İdlib'i kontrol edemez" iması yapılıyor. Amerika'ya "DEAŞ bitmedi" deniyor.
Ancak bunların beklenen etkiyi uyandırma ihtimali şimdilik düşük. Hem Rusya hem Amerika durumun farkında. Kendi konumlarını bu tür eylemlere göre şekillendireceklerini beklemiyorum. Körfez ülkeleri kontrol edilemez değil.
Her ne kadar Brett McGurk gibi provokatörler Türkiye karşıtlığına devam etse de Amerika'da ilk defa farklı sesler çıkmaya başladı. Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham'ın Türkiye ziyareti çok iyi geçti. Etkili Senatör Türkiye lehine bu zamana kadar yapılmamış derecede olumlu açıklamalar yaptı. Gerçi yanar döner bir havası var ama böylesi yeni seslerin çıkıyor oluşu bile tek başına bir ilerleme sayılabilir. Türkiye'nin geldiği noktayı bozmaya gayret edenlere karşı uyanık olmada ve bu tür yeni sesleri artıracak adımlar atmada fayda var.