Uluslararası norm ve kurumlar gözümüzün önünde teker teker çöküyor. İnterpol'ün Çinli Başkanı ortadan kayboldu.
Etrafta bir ölüm sessizliği var. Herkesi bulmak amacıyla oluşturulmuş bir kurumun başkanı kendi kayboluyorsa balık baştan kokmuş demektir.
Ve görüldüğü kadarıyla kimsenin de umrunda değil.
Daha bu habere alışamadan Cemal Kaşıkçı haberi patlak verdi.
Washington Post yazarı İstanbul'da gittiği Suud konsolosluğunda kayboldu.
Bu da diplomatik teamüller açısından normal bir olay değil. Bir ülke başka bir ülkede istihbarat operasyonları yapar. Bunlara alışkınız.
Mesela Ruslar ile Amerikalılar Almanya'da kapışabilir. Bu çerçevede çeşitli infazların haberlerini de duyuyoruz. Hatta Londra'da kimyasal suikast bile yapıldı. Ama en azından devletler suçlarını gizlemeye çalışır. Bu kadar ortaya dökmezler.
Kaşıkçı olayının iler tutar tarafı yok. Bir gazetecinin kendi konsolosluğu tarafından kaçırılması veya orada infaz edilmesi akıl alacak iş değil. Adamlar delirmiş olmalı. Göz göre göre böyle bir suç işlenmesi açıklanmaya muhtaç. Bir devlet kendi vatandaşını kendi konsolosluğunda neden infaz eder? Düşünün.
Bu devlet son iki yılını Amerikan toplumuna reklam yapmakla geçirmiş.
Ilımlı İslamı temsil etme iddiasına girişmiş. Çeşitli özgürlük alanlarını genişlettiğini söylemiş.
Reklama bunca para ve çaba harcamış.
Şimdi hepsini altüst edecek böyle bir adımı neden atıyor?
Gerçekten bu kadar olabilir mi? Evet olabilir. Veliaht prens her türlü cüretkâr eyleme imza atmaktan çekinmedi.
Kudüs, Katar ve Yemen buna örnek.
Yemen'de kazanamayacağı bir savaşa saplanmaktan korkmadı. Katar'da beceremeyeceği bir ambargo başlattı. Kudüs'te tüm İslam dünyasının nefretine rağmen Amerika ve İsrail çizgisine yanaştı. Kraliyet ailesinin diğer üyelerine neler yaptığı da ortada. Tek önemsediği şey Trump'ın dostluğu. Bu dostluğun ne kadar pahalı olduğuna bakmıyor.
Ama işin ilginç yanı şu. Bu olay tam da Trump'ın Suud'u tehdit ettiği bir dönemde geldi. Eğer bu infaz hikayesi doğruysa ve açığa çıkarsa Suud'un Trump'a bağımlılığı daha artacaktır.
Ancak Trump bunu savunur mu derseniz?
Bu kez biraz zor. Çünkü Trump Suud'a kendisini iç siyasette güçlendirdiği müddetçe katlanır. Böylesi bir olay iç siyasette Trump'a kazandıracak bir nitelikte değil. Aksine bir yük olabilir. Şimdiden medyada veliahtın kredisinin tükendiğine dair yayınlar yapılmaya başladı.
Trump bu yükü taşımak istemeyebilir veya taşıyacaksa bile bunun çok pahalı bir bedeli olması beklenir.
Fakat ihtiyatlı olmakta fayda var. Zira mesele henüz aydınlanmış değil. Ortada tahminler var. Aynı zamanda çok da fazla bilgi kirliliği var.
Zaten bu tür operasyonlarda etrafta doğru bilgiden çok bilinçli olarak yayılmış yanlış bilgiler vardır. Birileri özenle suyu bulandırmak istiyor.
Türkiye ihtiyatlı. Böyle bir suçun işlenmesi başlı başına üzücü. Türkiye'de işlenmiş olması ise daha da rahatsız edici. Ancak acele etmemek lazım. Hukuki süreç işler. Araştırması yapılır. Varsa ortada Suud'un hukuksuz bir eylemi gereği yapılır. Ancak önce bir görelim. Trump çok sevdiği Kral ve veliahtı hakkında ne diyecek? Bekleyelim.
Olay açığa çıksın.