Amerikan izolasyonculuğu dediğimizde, bunu masum bir ifade olarak görenler var. Halbuki izolasyonculuk en saldırgan dış politika yöntemlerinden biridir. Trump'ın elinde daha küstah ve daha şımarık bir hal alıyor. Ama her hali saldırgandır. Bu kavram öyle kenarda barış içinde beklemek anlamına gelmez. Aksine kâr etmek için başkalarının sırtına binmek anlamına gelir. Yani aslında izolasyonculuk en saldırgan dış politika stratejisidir.
Mesela dengeleme davranışı savunmacıdır. Sınırlandırma stratejisini doğurur. Ancak bu stratejide sınırlandıran da sınırlıdır. İşte bu nedenle seçici angajman sınırlandırmayı merkeze alan bir stratejidir. ABD'nin Soğuk Savaş esnasında genel hatlarıyla kullandığı strateji budur. Yine Clinton döneminde de tercih edilmiştir. Dengelemesınırlandırma stratejisi izleyen bir ülke herhangi bir bölgeye saldırı bile gerçekleştirebilir ama asıl amacı statükoyu tutmaktır. Var olanı korumaktır. Örneğin Irak çevrelenir ve hapsedilir. Çıkarlar sıralamasında daha üstte olan Somali'ye müdahale edilir ama buna karşılık önemi daha az olan Ruanda'ya müdahale edilmez. Bu strateji rakipleri sınırlandırdığı gibi uygulamayı yapanı da sınırlandırır.
Ama mesela zayıfı parçalamak ve savaş sonrası ganimetlerden pay almak için güçlünün kuyruğuna takılmak saldırgan bir stratejidir. Bir devlet sırtlan gibi aslanın avından pay almak ister. Mesela İngiltere'nin veya Polonya'nın 2003 Irak Savaşı sırasında ABD'nin peşinden Irak petrolleri için savaşa girmesi böyle bir davranıştır. Ancak güçlünün peşine takılma davranışının da savunmacı formları olabilir. Mesela Stalin'in Hitler'den ürktüğü için zayıf Polonya yerine güçlü Almanya'yla beraber hareket etmesi de savunmacı bir mantıkla güçlünün peşine takılmaktır.
Yine mesela işgal de çoğunlukla saldırgandır fakat işgalin bile savunmacı formları vardır. Örneğin ABD'nin Irak'ı işgali rejim değiştirmeyi hedefleyen saldırgan bir stratejiye dayanmaktadır. Ama Türkiye'nin Suriye'ye girişi savunmacı bir mantığa dayanır. Operasyonun adı bile Fırat Kalkanı olarak ilan edilmiştir. Sınır güvence altına alınmıştır. Bu örneklerden de görüleceği gibi savaş ve çatışma bile savunmacı bir amaçla yapılabilir.
Ancak izolasyonculuk, yani kenarda beleşçilik yapma stratejisi, yoruma gerek bırakmayacak derecede saldırgan bir yöntemdir. İzolasyoncu devletler tamahkârdır. Siyasetin güç gerektiren, güvenliğin savaş gerektiren maliyetlerinden kaçar ve düzeni koruma görevini başka bir aktörün sırtına yükler. Mesela 19. Yüzyıl boyunca Amerika İngiltere'nin sırtına biner. İngiltere serbest ticaretin önünü silah ve savaşla açarken zayıf düşer, Amerika bu açılmış yolda ticaret yaparak büyür. İşte izolasyonculuk budur.
Soğuk Savaş sonrası tüm ABD başkanları çeşitli saldırganlık örnekleri gösterdiler. Kimi yeni dünya düzeni kurmak istedi. Kimi rejim değişikliği peşinde koştu. Ancak hiçbiri Obama veya Trump kadar saldırgan olmadı. Obama izolasyonculuk geleneğiyle liberal kurumsalcı geleneği birleştirdi ve maliyeti uluslararası kurumların üzerine yükledi. Trump ise izolasyonculuğu ulusalcılık ile birleştiriyor ve tüm dünyaya savaş açıyor. Tek derdi kendini büyütmek. Sorumluluklar umrunda bile değil.