Cumhurbaşkanı Erdoğan BM eleştirilerine devam ediyor. Bu kez New York'ta, BM'nin başkentinde, eleştirmekle de kalmadı. Somut bir öneri sundu. "Güvenlik Konseyi'nde daimî üyelik yerine dönüşümlü üyelik gelsin" dedi.
Çünkü BM'nin iki çok büyük sorunu var. Hem adaletsiz hem de kullanışsız. Bu kurum İkinci Dünya Savaşı sonrasında kendinden önceki örneklerin bir karışımı olarak kurulmuştu. Adaletsiz fakat kullanışlı Büyük Güçler sistemiyle adil fakat kullanışsız Millet Cemiyeti sisteminin bir karışımı olarak tasarlandı. Fakat BM öncüllerinin iyi huylarını değil kötü huylarını aldı. Hem adaletsiz hem de kullanışsız oldu. Bunun temel kaynağı da Güvenlik Konseyi'dir.
İkinci Dünya Savaşı'nın galipleri olarak kabul edilen beş büyük güç BM'nin en önemli organı olan Güvenlik Konseyi'nin daimî üyesi oldular. Adalete ve barışa sahip çıkacaklardı. Ancak birbirleriyle boğuşmaktan iş yapmaya fırsat bulamadılar. Dahası bencil tavırlarıyla adaletsizliğin sembolü oldular.
İşte Erdoğan hançeri tam buraya sapladı. Uzun süredir "dünya beşten büyüktür" diyerek surda sembolik ve ahlaki bir delik açmıştı. Şimdi de somut bir öneriyle o deliği genişletmenin peşinde. Madem eşitlik ve adalet arıyorsunuz bunun yolu çok belli. Daimî üyelik olmasın. Onun yerine 194 üyenin de temsil edilmesi için dönüşümlü bir sisteme geçilsin. Öyle ya! Kararı veren beş ülke takip eden 189 ülke olmasın. Böylece hem büyük güçlerin bencil rekabete dayalı vetoları ortadan kalksın hem de adalet ve eşitlik sağlansın. Mantık bunu gerektirir.
Erdoğan bunu söylerken, daimî üyelerin kabul etmeyeceğini çok iyi biliyor. Hatta gündeme bile almak istemeyeceklerini de biliyor. Ancak zaten asıl mesele de bu. Onları rahatsız etmek diğerlerini de eleştiriye davet etmek gerekiyor. Erdoğan ortak bir temayı sürekli seslendirerek, BM sistemini bilerek gündem yapıyor.
Daimî üyeler uzun süredir bu tür eleştirileri görmezden gelme yöntemini tercih etti. Konuşanları marjinalleştirmeye çalışıyorlar. Fakat her geçen gün BM'nin sorunları daha açık hale geliyor. Onlar sakat bir düzeni sürdürmek isterken Erdoğan sürekli zayıf noktalarına vuruyor. Vura vura ses getiriyor.
Dediğim gibi buradan hızlı bir sonuç çıkmayacağını en başta Erdoğan biliyor. Ancak biriktirmek ve zemin inşa etmek lazım. Çünkü artık BM'nin hali ortada. Saklanacak gibi değil. Reforma ihtiyacı var. Reformun gerçekleşmesi için somut önerilere dayalı bir tartışmaya ihtiyaç var. Muhtemelen Erdoğan yakın zamanda başka öneriler de sunacaktır.
Bunlardan biri de Güvenlik Konseyi'nin yasama organı gibi değil yürütme organı gibi hareket etmesi olabilir. Yani bu büyük güçler gerçekten adalet ve barışa hizmet etmek istiyorlarsa, kararlar Genel Kurul'da tüm üye ülkelerin oylamasıyla alınsın, seçilerek iş başına gelen Güvenlik Konseyi üyeleri de hükümet etsin. Sorumluluk alsın. Eğer ortada demokrasi, adalet ve barış arayışı varsa varılması gereken nokta da budur. Kökten bir reform olur. Ancak bu gibi teklifleri de marjinalleşmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Çünkü daimî üyelerin derdi yürütme sorumluluğu değil, keyfi yasama kolaycılığı. Kararları kendileri alıp sorumluluğu tüm dünyaya yaymanın peşindeler. İşte bu yüzden BM tartışmasına hız vermeliyiz. Bu iki yüzlü ve çözümsüz tutumu mahkûm etmeliyiz.