Komplo kuramları bizatihi modernliğin ürünü olmamakla beraber onunla yaygınlık kazanmışlardır. İletişim teknolojisinin geçirdiği kapsamlı dönüşüm bu gelişmeye ciddî katkıda bulunmuş ve söz konusu kuramlar siyasetin de dahil olduğu, ancak onunla sınırlı olmayan, alanlardaki gelişmeleri açıklamak amacıyla kullanılmışlardır.
Neden revaç buluyor?
Günümüzde komplo kuramları, "Illuminati"den bu yana oluşturulan değişik örgütlenmelerin gizlice dünyayı şekillendirdiğinden, "derin devlet"lerin farklı ülkelerde iktidarı ellerinde tuttuklarına, UFO'lar hakkındaki bilgilerin gizlendiğinden tedavisi bulunmayan hastalıkların istihbarat servisleri tarafından yayıldığına ulaşan konuları "açıklama" amacıyla kullanılmaktadır.
Antropologlar söz konusu kuramların, animistik inançlar gibi, çetrefil olgulara mekanik ve anlaşılması kolay açıklamalar getirdiklerini, bu nedenle de bireylere karmaşık ilişkileri dar grup davranışı çerçevesinde değerlendirme imkânı sağladıklarını ileri sürmektedir. Günümüzün küreselleşen, kurumları karmaşıklaşan, iletişimin sınırların ortadan kalktığı "sanal âlem"de gerçekleştiği, "bilgi"nin yoğunlaşmasının yanı sıra süzülmesinin zorlaştığı dünyasında komplo kuramlarının global ölçekte yaygınlık kazanması şaşırtıcı değildir.
Gördüğü ilgi küresel olmasına karşılık, "komplo kuramları" bazı toplumlarda daha yaygın biçimde kullanılmaktadır. Örneğin ünlü tarihçi Richard Hofstadter 1964'te Harper's Magazine'de yayınlanarak önemli yankılar uyandıran "Amerikan Siyasetinin Paranoid Uslûbu" makalesinde Soğuk Savaş döneminde zirve yapan "komplo kuramları"nın kendi toplumundaki popülerliğinin nedenlerini ele almaya çalışmıştı.
Bu kuramların gördüğü aşırı ilgi ve değişik gelişmelerin Katolik, Mason, Yahudi ve komünistlerin "komplo"ları ile açıklanmasının yanı sıra siyasal çevreler ve toplumun genelinde "içerden ve dışarıdan kuyumuzu kazmaya çalışan düşmanlar" tezinin gördüğü yaygın kabûl Hofstadter'i bunun nedenlerini irdelemeye götürmüştü.
Komplo kuramlarının ABD'deki yaygınlığı, konunun günümüzde de önde gelen araştırma konularından birisi olması neticesini doğurmuştur.
Mark Fenster'in çalışmaları benzeri yeni değerlendirmeler, "komplo kuramları"nın sadece paranoya ya da "çetrefil olguları basitleştirme" arzusu ile açıklanamayacağı, bunların revaç bulmasında hükûmetler tarafından uygulanan siyasetlerin de rol oynadığını savunmaktadır.
Ortadoğu ve komplo kuramları
Komplo kuramlarının Ortadoğu coğrafyasında gördüğü ilgi, onları İslâm ve bölgesel kültürlerin ürünü olarak göstermeye çalışan, bir bölümü ırkçılık sınırlarında dolaşan yaklaşımların ortaya atılmasına neden olmuştur. Örneğin, Daniel Pipes'ın "modern İslâm'ın yaşadığı travma"nın komplo kuramlarının bölgedeki yaygınlığının önemli nedenlerinden birisi olduğu tezi, Ortadoğu araştırmaları dünyasında hatırı sayılır taraftar bulmuştur.
Konu üzerine yapılan daha objektif araştırmalar, meselâ Matthew Grey'in Arap Dünyası'nda Komplo Kuramları (2010) çalışması, bu İslâmofobik yaklaşımı ciddî biçimde sorgulamaktadır. Bu çalışmalar, söz konusu coğrafyanın Batı ile tarihî süreçte yaşadığı sorunlu ilişkiler, küresel ekonominin çevresinde kalması ve sömürgecilik benzeri nedenlerin altını çizmektedir.
Dolayısıyla söz konusu kuramların Amerika ve Ortadoğu'da bulduğu revacın "komplo kuramları" ile açıklanamayacak nedenleri vardır. Grey, zikrettiğimiz kitabında, "komplo kuramları"nın bölgede gerek iktidarlar, gerekse de muhalefet unsurları tarafından önemli bir siyaset aleti olarak kullanıldığına da işaret etmektedir.
Bizim kuramlarımız
Türkiye geleneksel olarak "komplo kuramları"nın yaygın kabûl gördüğü ve siyasette işlevselleştirildiği bir toplum olma özelliği taşımıştır. Avrupa'nın on dokuzuncu asırdan itibaren Doğu Sorunu (Eastern Question) çerçevesindeki müdahalelerini artırması ve değişik Osmanlı anâsırı ile kurduğu ilişkiler ile iç siyasetin "komplocu" karakteri bu kuramların toplumda yaygın ilgi görmesine neden olmuştur.
Bu çerçevede, değişik gelişmeleri başta Rusya ve İngiltere olmak üzere değişik Avrupa devletlerinin "komploları" ile açıklamak yaygınlaşmış, söz konusu kuramlar siyaset yapımının temel araçlarından birisi haline gelmişti. Bunun yanı sıra olayların arkasında 1826'dan itibaren "Bektaşi," daha sonra ise "Mason" komplosu arama davranışı hız kazanmıştı. 1909 sonrasında ise "irticaîyûn" yeni bir zanlı olarak devreye sokulmuştu. Cumhuriyet sonrasında "komplocu iç düşman" sınıflamalarına "komünistler"in başını çektiği eklemeler yapılmıştır.
Şüphesiz değişik dış güçler, Osmanlı/Türk siyasetine yönelik yıkıcı girişimlerde bulunuyorlar, dahilî aktörler de "komplocu" siyaset alanında ilginç çabalar ortaya koyuyorlardı. Ancak, süreç içinde "komplo kuramları"nın gerçek "komplo girişimleri"nin birkaç katı genişliğindeki bir alandaki gelişmeleri açıklama amacıyla kullanılması olağanlaşmıştır.
İlginç olan siyasetin "komplo kuramları"nı eğilimlerden bağımsız olarak araçsallaştırmasıdır. Örneğin Soğuk Savaş dönemindeki gelişmelerde "sağ" siyaset, Sovyetler Birliği, komünistler benzeri aktörler, "sol" siyaset ise ABD ve "mürteciler" benzeri unsurların parmağını aramış, "komplo kuramları"nı araçsallaştırmıştır.
Türkiye siyasetinin kutuplaşması ve Ortadoğu haritasının yeniden çizilmekte olması, "komplo kuramları"nın kullanımına ivme kazandırmış durumdadır. İletişim devriminin de katkıda bulunduğu bu yeni süreçte bütünüyle anlamsız tezler dile getirilmemektedir.
Ancak, gerçek komplolar ile "komplo kuramları" ile açıklanan alan arasındaki farkın hızla büyüdüğüne işaret etmek gereklidir. Bu kuramların aşırı ölçüde araçsallaştırılması başta siyaset olmak üzere değişik alanlarda sorunlar yaratabilecektir.
Bunların önde gelenlerinden birisi, karmaşık toplumsal gelişmeleri basit, mekanik, tek yönlü ilişkilerle açıklama kolaylığıdır. Onların bu yolla değerlendirilmesi, kutuplaşmayı artırmanın yanı sıra toplumsal sorunların dışlanmasına, onların bütünüyle "yapay" ve "güdümlü" olduğunun varsayılmasına da yol açabilecektir.
Bu, Türkiye'nin izlediği siyasetlerden rahatsız olan dış güçlerin ya da muhalifliği "her ne pahasına olursa olsun karşıtlık"a dönüştüren "komplocu" dahilî aktörlerin varolmadığı anlamına gelmez. Buna karşılık tüm gelişmeleri bu temelde açıklama yaklaşımı ve "komplo kuramları"nın siyasette aşırı ölçüde araçsallaştırılması çözülmesi gereken sorunlar ve cevaplanması gereken toplumsal taleplerin gözardı edilmesine neden olacaktır.
Buna karşılık "komplo kuramları"na kuşkuyla yaklaşma, karmaşık meseleleri bunlara indirgemekten kaçınma, değişik iç ve dış unsurların müdahil olduğu gelişmelerin bile özlerinde çok yönlü nedenlerden kaynaklanabileceğini kabûl etme, meselelerimizin çözümünü kolaylaştıracaktır.
Böylesi bir yaklaşımın mekanik, indirgemeci açıklama konforuna malolacağı ortadadır. Ancak, son tahlilde, gerçekleşecek toplumsal fayda bu maliyetin fazlasıyla üzerinde olacaktır.