Ödüller ile onlara lâyık görülenler arasında iki yönlü bir ilişki yaşanmaktadır. Genellikle prestijli ödüller, onları alanların toplumsal itibarına katkıda bulunmakta, nadir durumlarda ise bunun tersi gerçekleşerek ödülleri alanlar onların saygınlığını artırmaktadır.
Bu yıl değerli sanat ve kültür insanlarına takdim edilen Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nden birisinin Profesör Mehmet Genç'e verilmesi şüphesiz ikinci sınıflamadaki örneklerden birisini oluşturmaktadır.
Barkan ve tarih devrimi
Cumhuriyet sonrası tarihçiliğimiz, resmî ideolojinin bu disipline atfettiği aşırı önemden olumsuz biçimde etkilenerek ciddî bir gerileme yaşamıştır. Proto Türklerin neolitik çağda "dünya medeniyeti"nin temelini atmalarından İstiklâl Harbi'ne ulaşan zaman dilimini resmî tezler çerçevesinde açıklamaya çalışan tarihçilik global eğilimlere sırtını dönmenin yanı sıra, fizikî antropoloji ve antropometrinin alt dalı haline sokulmuştur.
Resmî tezi dolaylı yoldan eleştirmeye "cüret eden" akademisyenlerin kongrelerde lise öğretmenleri tarafından azarlandığı, onların görevlerine Darülfünûn reformu bahanesiyle son verildiği bir dönemde ideolojik baskı tarihçilik üzerinde ciddî tahribat icra ederken, Türklerin parlak geçmişinin "karanlık parantezi" biçiminde kavramsallaştırılan Osmanlı tarihinin dışlanması, günceli binlerce yıl öncesindeki uygulamalar üzerinden anlamaya çalışan bir yaklaşımın benimsenmesine neden olmuştur.
Dünya medeniyetinin oluşumunu açıklama benzeri büyük iddialarla mega söylemler geliştiren ancak bunların içini dolduramayan bu tarihçilik Avrupa, Akdeniz ve Ortadoğu tarihlerinin de daha geniş bağlamlarda anlaşılmasını zorlaştırmıştır.
Bu açıdan bakıldığında Lucien Febvre ve March Bloch'un Strasbourg'da Annales dergisini çıkartmaya başladığı yıllarda bu şehirde doktora eğitimine başlayan merhum Ömer Lütfü Barkan tarihçiliğimizde bir dönüm noktası oluşturmuştur. Annales ekolü ve Braudel'den etkilenerek Osmanlı tarihini uzun dönemler çerçevesinde ve sosyo-ekonomik kurum ve yapıları değerlendirerek inceleyen Barkan, tarihçiliğimizde bir devrim başlatmıştır.
Cumhuriyet döneminin en büyük tarihçisi Barkan'ın bir süre lise tarih öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi'nde "İktisat Tarihi" çalışmalarının başına geçmesi ise kafatası ölçümleri, Hitit ve Sümer kadavraları incelemeleri ve arkeolojik araştırmalarla yapılan tarihçilikten oldukça farklı bir inşa faaliyetinin başlatılması ile neticelenmiştir.
Bu yeni yaklaşım, dünya tarihçiliğindeki gelişimle uyumlu bir araştırma ve tahlil faaliyeti doğurmakla kalmayarak, Osmanlı geçmişinin "karanlık parantez" yerine "günümüz üzerinde ciddî tesirler doğuran" bir süreç olarak ele alınmasını mümkün kılmıştır.
Barkan'ın öncülük ettiği ve ufuk açıcı çalışmalarla taçlandırdığı bu tarihçilik daha sonra öğrencileri tarafından sürdürülmüştür. Annales ekolünü Türkiye'ye taşıyan bu yaklaşım, ilerleyen yıllarda Journal of Economic History tarafından başlatılan ve ekonomik model tahlillerini de analiz aracı olarak kullanan Cliometrics yaklaşımının da Osmanlı tarihini anlama alanında kullanılmasını sağlamıştır.
Bu çerçevede her biri literatüre önemli katkılar yapan merhum Halil Sahillioğlu para kullanımından, merhum Lütfi Güçer iâşe siyasetlerinden, Ahmet Tabakoğlu ve Yavuz Cezar malî uygulamalardan, Tevfik Güran ziraî ekonominin değişiminden yola çıkarak Osmanlı toplumunu ideolojik saplantı ve klişeler yerine somut veriler üzerinden anlamamıza yardımcı olmuşlardır.
Rakamlardan çıkan tarih
Osmanlı geçmişini Barkan'ın açtığı yolda değerlendirme ve "büyük sorular"ı içi boş mega söylemler yerine somut verilere dayanarak cevaplandırma alanında ön plana çıkan akademisyenlerin en önemlilerinden birisi de Profesör Mehmet Genç olmuştur.
Osmanlı sınaî yapıları ve manifaktür işletmelerine ait verileri dönemsel biçimde inceleyerek Sanayi Devrimi'nin Osmanlı toplumu üzerindeki etkilerini sorgulayan Profesör Genç, uzun yıllar süren araştırma ve derinlik taşıyan tahlilleri sonrasında sadece bu konu değil "Osmanlı ekonomisinin temel ilkeleri" üzerinde de ezber bozan yorumlar üretmeye muvaffak olmuştur.
Bu değerlendirmeler, topluma mal sunma amaçlı (provizyonist), bu nedenle modern ekonomiler gibi ihracatı değil ithalâtı teşvik eden, devletin gelirlerini artırma amacıyla malî araçları kullanan (fiskalist), ticaret odaklı, "mirînin kazancı" ile bireylerin zarara uğramasının önlenmesi arasındaki hassas dengeyi sağlama amaçlı, gereğinde para vakıflarını da devreye sokarak sosyal programlar uygulayan ve gelir dağılımı adaletini hedefleyen bir iktisat anlayışını "kendi değer ve uygulamaları" çerçevesinde anlamamızı mümkün kılmaktadır.
Profesör Genç'in binlerce mukata'a kaydından süzmeye muvaffak olduğu verilere dayanan analizleri, on yedinci yüzyılda Osmanlı toplumu açısından "duraklama"dan bahsetmenin zorluğunu, bir sonraki asra ise "değişim" ve "dönüşüm" çerçevesinde yaklaşılmasının anlamlı olduğunu ortaya koymakta, manifaktürdeki gerilemenin, Batı ürünlerinin piyasaya egemen olduğu on dokuzuncu asır öncesinde başladığını, dönemsel olarak "değişmeyen rakamların" kapsamlı "değişimler"e işaret ettiğini de göstermektedir.
Bu ezber bozucu tespitler, basmakalıp söylemlerle açıklanmaya çalışılan bir geçmişin ne denli karmaşık olduğunu da ortaya koymakla kalmayarak, onun hakkında yaratılan "zihniyet" temelli eleştirilerin anlamsızlığını da açık biçimde göstermektedir. Bu çalışmalar, "iktisadî zihniyet"i toplumsal kültür ve değer yargılarından değil bizatihi "iktisat pratikleri" üzerinden yeniden ürettikleri için ezber bozucudur.
Kelimenin gerçek anlamı ile âlim bir insan olan Profesör Genç, yaptığı ufuk açıcı çalışmalarla uluslararası düzeyde de Osmanlı tarihine yeni ve farklı açılardan yaklaşılmasını mümkün kılmıştır. Önemli örnekleri arasında Ariel Salzmann'ın ve dört yıl önce vefat eden Donald Quataert'in çalışmaları sayılabilecek pek çok araştırma Genç'in kapsamlı tahlillerinden derin biçimde yararlanmışlardır.
Unvân almak için değil açıklayıcı analizler yapmak amacıyla yaşamını meşakkatli projelere adayan Profesör Genç, akademik çalışmanın gâyesi ve uzun solukluluğu alanlarında genç araştırmacıların örnek alması gereken bilim insanlarımızdan birisidir.
Uzun yılların emeğine dayalı, ufuk açıcı çalışmalarını "hac yolunda bir karınca" benzetmesiyle değerlendiren Profesör Genç'in fazlasıyla hakettiği ödül, bir anlamda, ideolojik dayatmaların tahribatını onararak sadece geçmişimiz değil daha kapsamlı yapıların da anlaşılmasına önemli katkılar yapan tarihçiliğimizin mükâfatlandırılmasıdır.