Türkiye'nin en iyi haber sitesi
M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU

Reddedilen "yerinden yönetim" mi idi?

Tarihe dayalı yorum yapma isteği bilgisizlikle birleşince basınımızda anlamsızlık rekoru kıran yazıların yayınlanması mümkün olabilmektedir.
1917'de Paris'te bir Jön Türk "Konferansı" toplandığı ve Sabahaddin Bey'in "yerel yönetim" projesinin bu forumda reddedildiği "bilgi"si üzerine "derin" bir analiz ortaya koyan yazı bu alanda verilebilecek ilginç örneklerden birisini oluşturmaktadır (Milliyet, 30 Eylül 2014).
1917 sonlarında "Jön Türkler"in var olduğu, bunların Osmanlı devleti ile savaş halinde bulunan Fransa'da bir "konferans" topladıkları ve topraklarının önemli bölümü işgal altında olan imparatorluk için "yerinden yönetim" tartışması yaptıklarını düşünebilmek için sadece derin bir bilgisizlik değil fazlasıyla geniş bir muhayyile de gerekmektedir.
Her satırından olgusal hata fışkıran bir yazının "Sabahaddin Bey'in tezleri kabul olsaydı tarihin seyri nasıl olurdu?" konulu karşıolgusalcı tartışmayı başlatması ise "yerinden yönetim" ilkesinin günümüzde en önemli sorunumuzu çözecek bir anahtar olarak görülmesiyle açıklanabilir.
Turgut Özal'ın ANAP'ın tarihî köklerinin Sabahaddin Bey'in öncülük ettiği siyasal hareketlerde bulunabileceği değerlendirmesi ile başlayan ve bilgiden ziyade klişelere dayandırılarak inşa edilen "liberalizm tarihimiz" tutarlı bir kuramsal çerçeveye sahip değildir. Bunun yanı sıra "yerinden yönetim" kavramı etrafındaki tartışmanın kökleri de mevcut bağlam dikkate alınmadan tarihselleştirilmektedir.

Sabahaddin Bey ve liberalizm

Toplumumuzda liberalizmin kurucusu olduğu düşünülen Sabahaddin Bey gerçekte muhafazakâr kuramlardan etkilenmişti. Kendisinin düşünce babalarından birisi olan Le Play toplumu "aile" üzerinden açıklamaya çalışan Katolik muhafazakârlığının önde gelen temsilcilerinden birisiydi.
Sabahaddin Bey'in Science Sociale hareketinin bireye daha fazla ehemmiyet atfeden Edmond Demolins ve Henri de Tourville benzeri düşünürlerinden etkilendiği doğrudur. Ancak "birey"i öne çıkaran bu tezler liberalizm değil Sosyal Darwinizm kaynaklıdır. Sabahaddin Bey, Demolins'in eğitim alanındaki girişimlerinden ve Anglo-Saksonların "üstünlük nedenleri"ni araştıran eserinden esinlenerek "kişisel girişim" ve "yerinden yönetim"in toplumsal belirleyiciliğini vurgulamıştır.
Buna karşılık bu "kişisel girişim" liberal bir yaklaşımı yansıtmaz. Sabahaddin Bey, İttihadçı liderlerden Mehmed Cavid Bey'in savunduğu türde bir "ekonomik liberalizm"i değil Sosyal Darwinist eğitimle sağlanacak, Samuel Smiles'in Self-Help yaklaşımını andıran "bireysel girişimciliği" kurtuluş çaresi olarak görmüştür.

Papa'nın huzurunda

Sabahaddin Bey'i Osmanlı liberalizminin kurucusu ve "yerinden yönetim" ilkesiyle çok uluslu bir imparatorluğu kurtarmaya çalışan bir düşünür olarak resmeden yaklaşımlar, onun fikirlerini savunduğu tarihî ve siyasal bağlamı gözardı etmektedirler.
Sabahaddin Bey, II. Abdülhamid rejiminin büyük devletler müdahalesiyle devrilmesini savunmuş, "ademi merkeziyet" ilkesini ise başta Daşnaktsutyun olmak üzere özerklik talep eden örgütler ile yaptığı siyasal pazarlıklarda araç olarak kullanmıştır. Kendisi bu gruplardan alacağı destek ile muhalefet lideri konumuna geleceği ve büyük devletler müdahalesi ile rejimi devirerek iktidar olacağını ümit etmiştir.
Bu eylem planında Sabahaddin Bey'in en büyük destekçisi Üçüncü Cumhuriyet'in seküler siyasetlerine muhalefet eden Fransız Katolik çevreleri olmuştur. Önemli finansörlerinden Baron de Lormais, Katolikliğin Doğu'da yayılması için çalışan kişiliklerin ileri gelenlerindendi. Dergisi Terakki'yi neşreden Paul Fesch, Katolik bir papaz, yazılarının Fransız basınında yayınını temin eden Joseph-Remy Denais ise Katolik yayın organlarının editörüydü.
Sabahaddin Bey bu çevrenin desteğiyle şaşırtıcı bir girişimde bulunarak 1906 yılı Mart ayında Papa X. Pius'u ziyaret etmiş ve onunla özel bir görüşme yapmıştı. Sabahaddin Bey, Papa'nın huzûruna kabûl olunduğunda, II. Abdülhamid'in ölümünden sonra (o dönemde sultanın kanser olduğu ve yakında öleceği söylentileri yaygındı) kuracağı özgürlükçü rejimde Katolikler lehine düzenlemeler yapılması vaadine karşılık destek talep etmişti.
1902-1903 yıllarında Arnavut ayrılıkçılar ile beraber İngiltere'nin desteğiyle darbe yapma girişiminin başını çeken, bunu gerçekleştirmek için ünlü banker Sir Edgar Speyer'den istikraz ettiği yüklü meblâğı batıran, daha sonra Vatikan'da Papa ile Osmanlı rejimini devirme pazarlıkları yapan, Dinşevay Olayı'nı takiben Batılı devletlere kendi iktidarında II. Abdülhamid Panislamizmi'nin terkedileceği sözünü vererek onlara yanaşmaya çalışan Sabahaddin Bey, Osmanlı siyasal ve entelektüel çevrelerinde sınır tanımaz bir entrikacı olarak şöhret kazanmıştı.

Adem-i Merkeziyet

Sabahaddin Bey'in İşkodra'dan Basra'ya ulaşan bir coğrafyanın merkeziyetçilikle yönetilmesinden doğan sakıncalar konusundaki eleştirileri gerçekçiydi. Ancak kendisi bu konuda geliştirdiği programı başta Daşnaktsutyun olmak üzere benzer taleplerde bulunan örgütlere yakınlaşma aracı olarak kullanıyordu. Yazılarında "adem- i merkeziyet" ve "tevsi -i me'zuniyet" ile "özerklik" vaat etmediğini savunan Sabahaddin Bey, gizli pazarlıklarda farklı bir söylemi dile getiriyordu.
Sabahaddin Bey, bunun da ötesinde, Katolik destekçilerinin etkisiyle Le Play ve Demolins'in tezlerini imparatorluğun Hıristiyan unsurlarına avantaj sağlayacak biçimde kavramsallaştırıyordu. Örneğin Sabahaddin Bey'e göre Ermenilerin felâketlerinin nedeni "yerleşik olmayan Kürtler" idi.
Avrupalılar Kürtlerle Türkleri karıştırdıkları için bu konuda yanlış kanaatlere kapılıyordu. Bu sorunun halli için Ermeniler ve Türkler, Kürtlere karşı ortak hareket etmeliydi.
Böylesi tezler "adem-i merkeziyet" ilkesini anlamlı gören Müslüman unsurların (Şûra-yı Osmanî Cemiyeti'nin kısa süreli ilgisi bir kenara bırakılırsa) da Sabahaddin Bey'e kuşkuyla bakmasına yol açmış, o da önce Ermeni daha sonra ise Rum siyaset çevreleriyle yakınlaşmaya çalışmıştır. İttihadçı çevrelerin Sabahaddin Bey'in "Tatavla'yı Paris, Kumkapı'yı Londra zannettiği" yolundaki eleştirileri imparatorluğun Türk olmayan Müslüman unsurlarınca da dikkate alınmıştır.
Sabahaddin Bey sosyolojik bir kuramdan siyasal bir program çıkartarak muhalefetin lideri olmayı hedeflemişti. Bunu yaparken de samimiyetle savunulsa kurtuluş reçetesi olabilecek bir ilkeyi pazarlıklarının temel malzemesi olarak kullanarak aşındırmıştı.
Sonuçta reddedilen, liberal olmayan "liberalizm kurucusu"nun "yerinden yönetim" tezi değil arka planında siyasal entrikalar olan pazarlıklardı. "Adem- i merkeziyet" ilkesinin en büyük şanssızlığı ise şüphesiz Sabahaddin Bey tarafından savunulmasıydı...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA