Uzun süredir tedavülde olan bir kavram olan "Türkiyelilik"in kullanım alanının genişlemesinin yanı sıra yarı resmî söylemde de dile getirilmeye başlanması üzerinde durulması gereken bir gelişmedir.
Türkiyelilik "üst kimlik"i etrafında yaşanan tartışma ve bu kavramın bulduğu revaç Erken Cumhuriyet döneminde geliştirilen "ethnos inşa etme amaçlı" resmî ideolojinin başarısızlığının da itirafı anlamına gelmektedir. Bu ideoloji toplumun geniş katmanlarına nüfûz etmesine karşılık kapsayıcı bir "biz" tasavvuru yaratılması alanında yetersiz kalmıştır.
Toplumun üyelerinin bir bölümü kapıları kendilerine açık ancak "kendileri olarak giremeyecekleri" bu "biz"e katılmayı reddetmiş ve farklılıkların ortadan kaldırılmasıyla tektipleştirilecek bireyleri "ethnosun eşit üyesi yapma" sözünü veren projeye karşı çıkmışlardır. Projede ısrarın maliyeti düşük yoğunluklu bir iç savaşa evrilen "çatışma" olmuştur.
Bu açıdan bakıldığında "Türkiyelilik" kavramının kullanım alanının genişlemesi vatandaşlık temelli, herkesin "kendisi olarak" olarak katılabileceği bir "demos" yaratılmasını hedefleyen yeni bir projenin gündemde olduğunu ortaya koymaktadır.
Üç Osmanlılık
Bu tür projelerin uygulanması ve onlar aracılığıyla büyük dönüşümler yaratılması kâğıt üzerinde kolay gözükebilir. Ancak bizzat yakın geçmişimiz bu alanda aşılması gereken önemli engeller olduğunu ortaya koymaktadır.
Hiyerarşik dinî cemaatler örgütlenmesini vatandaşlık temelli, herkesin "eşit" olacağı bir "Osmanlı demos"una dönüştürmeyi hedefleyen Tanzimat yöneticileri de yeni üst kimlik "Osmanlılık"ın kendilerini kolaylıkla bu amaca ulaştıracağını düşünmüşlerdir.
Ancak bu alanda samimî duygularla başlayan uygulama iki büyük direnç ile karşılaşmıştır. Bunlardan birincisi kökleşmiş "hiyerarşi"nin kapsamlı ayrıcalıklar sağladığı "hâkim" grupların şaşırtıcı olmayan itirazıdır.
Bunun yanı sıra eski yapılanmada "mahkûm" sınıflamasında bulunan, dolayısıyla yeni düzenlemeden yararlanacağı düşünülen topluluklar içindeki aktif güçler de yeni üst kimliğe karşı çıkmışlardır. Tanzimat ricâlini fazlasıyla şaşırtan bu itiraz, yeni kimliğin "eşitlik" getirmesine karşın "özgün alt kimliği önemsizleştireceği" ve bu şekilde onu "çoğunluk içinde eriteceği" temeline dayandırılmıştır.
"Hâkim millet"i oluşturan Müslümanların direnci eski hiyerarşinin yasal eşitliğe karşılık değişik seviyelerde sürdürülmesini sağlamış, "mahkûm milletler" içinde hızla güçlenen milliyetçilikler ise "Osmanlılık" projesini "toplumlarını yok etme amaçlı bir Türkleştirme" girişimi olarak reddetmişler ve ona katılanları "cemaate/ millete ihanet" ile suçlamışlardır.
İki yönlü itiraz, kâğıt üzerinde son derece kolay gözüken dönüşümün hayata geçirilmesinde önemli sorunlar yaratmış, kavram ise farklı şekillere evrilmiştir. "Vatandaşlık temelli" Tanzimat yaklaşımı yerini "herkesin eşit ama Müslümanların daha eşit olduğu" II. Abdülhamid dönemi Osmanlıcılığına bırakmış, İttihadçılık ise bu kavramın içini Türkçü değerlerle doldurarak geleneksel "hâkim -mahkûm" ilişkisini "din" yerine "etnik köken" üzerinden yeniden tesis etmiştir.
Osmanlılık projesi bütünüyle başarısız olmamıştır. Ancak büyük resme bakıldığında "vatandaşlık temelli" bir "Osmanlı demos"u oluşturulması girişimi toplumun genelinde beklenen kabûlü görmemiş, herkesin kendi "ethnos"unu yaratmaya çalıştığı bir çatışma ortamında yaşamını tamamlamıştır.
Sonraki aşamalarda değişik Osmanlı unsurları içinde tarih Osmanlılığı savunanlar değil millet / cemaat içi mücadeleyi kazanan milliyetçiler tarafından yazılmıştır. Osmanlıcılık, Turtsiia (Türkiye), Turkiyya al-Fatat (Genç Türkiye), Odrinski Glas (Edirne'nin Sesi) benzeri yayın organlarının soluk sahifelerinde kalmış, milliyetçiler "ulusal mücadele tarihi" inşa ederken bu görüşleri savunanları "hainler" olarak yaftalamıştır.
"Türkiyelilik"in geleceği
Türkiyelilik üst kimliğinin geleceği de benzer tepkilere vereceği cevaplar tarafından şekillendirilecektir. Kendilerini yazılı olmayan hiyerarşinin üst basamağında görenlerin böylesi bir kavramsallaşmaya şiddetle karşı çıkacakları ortadadır. "Eşitlik"in ancak "kendi olmaktan vazgeçerek ethnosa katılanlara" bahşedilebileceğini savunan bu yaklaşım temelde "demos" oluşturma hedefine karşı çıkmaktadır.
Bunun yanı sıra dışlandıklarını, eşit muamele görmediklerini savunanların bir bölümünün de "Türkiyelilik" veya benzeri üst kimliklere itiraz edecekleri unutulmamalıdır. Bu yaklaşımı benimseyenler bunun, çoğunluğun "toplumlarını kendi içinde eritme" amaçlı bir projesi ve "üstü kapalı bir Türkleştirme programı" olduğunu savunacaklardır.
Osmanlılık gibi Türkiyelilik projesinin âkıbeti de, son tahlilde, onun içinin "nasıl" doldurulduğu ve "vatandaşlık temelli demos" oluşumunda alınan yol tarafından belirlenecektir. "Herkesin Türkiyeli ama Türklerin daha fazla Türkiyeli" olduğu bir "demos" ve onun üst kimliği "Türkiyelilik"in kaderi "Osmanlı demos"u projesi ve "Osmanlılık"tan farklı olmayacaktır.
"Türkiyelilik" projesinin başarısı bunun yanı sıra, haklı olarak dışlandığı ve eşit muamele görmediğinden yakınan toplum kesimlerinin de "kendileri olarak katılabilecekleri bir demos" için güçlü milliyetçi programlarını sorgulayabilmelerine, "biz" tasavvuruna gönüllü katılımın "çoğunluk hizmetkârlığı" olmadığını kabûl edebilmelerine bağlıdır.
Kavramın içi doldurulurken ve milliyetçi programlar tarafından eleştirildiğinde doğabilecek sorunlar ve bu nedenle yaşanabilecek başarısızlığın panzehiri "Türkiyelilik"in tekil ve hegemonik değil alt kimliklerin de ifade ve geliştirilebilmesine imkân verecek şekilde ve "çoğulcu" olarak kavramsallaştırılmasıdır.
"Herşeyi bırak Osmanlı ol," "herkese açık Türk kimliği dışında bir kimlik kullanmak ayrılıkçılıktır" yaklaşımlarının temel başarısızlık nedeni bunların alt kimliklerin ifadesini, gereğinde zor kullanarak engellemesiydi.
Bireylerin sadece "Türkiyeli" değil "Türkiyeli Türk" ya da "Türkiyeli Ermeni" olmalarına da imkân veren, kapsayıcı olmasına karşılık alt kimlikleri ortadan kaldırmayı hedeflemeyen, onlarla çatışmayan bir kimlik "vatandaşlık temelli demos" projesinin değişik milliyetçilikler tarafından aşındırılmasını da önleyecektir.
Demokrasinin önemi
Tanzimat ricâlinin samimî bir yaklaşımla başlattığı "Osmanlı demos"u projesinin başarısızlığının temel nedenlerinden birisi de bunun bürokratik diktatörlük tarafından "yukarıdan aşağıya" inşa edilmek istenmesiydi.
Bu nedenle "Türkiyelilik" kavramı aracılığıyla bir "Türkiye demos"u yaratılabilmesinin "demokrasi" seviyesi ile de yakından ilişkili olduğu, onun resmî bir proje olarak "yukarıdan aşağıya" inşa edilmesi arzusunun başarısızlık reçetesi olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Aşağıdan yukarıya açık toplumsal tartışma ile benimsenecek çoğulcu bir üst kimlik "Türkiye demos"u yaratılması projesinin en önemli araçlarından birisidir. Bunun aynı zamanda "ethnos projeleri çatışma köprüsü"nden önceki son çıkış olduğunu da unutmamak gereklidir.