Geçen hafta CHP'nin "at sepete solu" türünden bir ideoloji(sizlik) yerine özgün ve birbirleriyle çatışmayan yaklaşımlardan oluşan bir düşünce sistemini sahiplenmesinin, sadece bu partide değil Türk siyasetinde de ciddî bir dönüşüm yaratabileceğini vurgulamıştık. Tutarsız bağdaştırmalar yerine belirli bir siyaset yaklaşımını sahiplenmek yâni "özgünlükten kaçmamak" ve "bireyi temel alan Atatürkçü Sosyal Demokrasi" benzeri anlamsız kavramsallaştırmalar yapmamak, Türkiye'de gelişmiş toplumlara benzer bir siyaset yelpazesinin ortaya çıkışını sağlayabilir.
İdeolojik özgünlük ve tutarlılığa kavuşma CHP ve Türk siyaseti açısından ne denli gerekliyse, "ideolojik saflık" konusunda benimsenecek abartılı bir tavır, beklenen dönüşümün tersine sonuçlar üretmesine neden olabilir. Türkiye'de merkez sol/ sosyal demokrasinin Kemalizm ile sürdürülmesi eşyanın tabiatına aykırı evliliği sona erdirmesi ne derece anlamlıysa, yeni bir ideolojik dogmatizme yönelmesi duyulan umutları boşa çıkarabilir.
Kemalizme dogmatik bağlılığı yüzünden geniş toplum kesimleriyle diyalog kuramayan ve onlar tarafından dışlanan CHP'nin post-Kemalist döneminde benzeri bir dogmatizme yönelmemesi Türk siyasetinin geleceği bakımından hayatî bir önem taşımaktadır.
Programa kuvvetli bağlılık
CHP Genel Başkanı'nın önerisiyle Amerikalı siyaset bilimci ve temel tezleri Polanyi'den kaynaklanan Sheri Berman'ın iki kitabı "Sosyal Demokrasi Kütüphanesi"ne kazandırılmak amacıyla Türkçeye tercüme ettirilmiştir. Parti gençlik kolları üyelerine "ödev" olarak okutturulan bu kitaplardan Social Democratic Moment: Ideas and Politics in the Making of Interwar Europe (Sosyal Demokratik Zaman Aralığı: İki Savaş Arası Dönem Avrupa'sının Şekillenmesinde Fikirler ve Siyaset) başlıklı olanı "programa duyulan kuvvetli inanç/ bağlılık"ın sosyal demokrat hareket için tarihte ne denli sorunlu olabildiğini bütün ayrıntılarıyla ortaya koymaktadır.
Berman iki dünya savaşı arasındaki dönemin Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) ile İsveç İşçi Partisi (Sveriges Arbetarparti-SAP) örnekleri üzerinde yoğunlaşarak, bunlardan ilkinin başarısız ikincisinin ise başarılı olmasının nedenlerini tespite çalışmaktadır. İdeolojik açıdan "faşizm"in "sosyal demokrasi"nin "kötü ikizi" olduğunu, her ikisinin de sosyalistler arasındaki tartışmalardan türediğini savunan Berman, Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin başarısızlığının temel nedeninin "programa duyulan dogmatik bağlılık" olduğunu savunmaktadır.
Programa duyulan dogmatik bağlılık ve I. Dünya Savaşı öncesinde üyelerinin % 90'ı işçi olan SPD'nin bu oranın 1930'da % 60'a gerilemesine karşılık partinin sadece "proletaryanın çıkarlarını savunma" çizgisinden taviz vermemekte direnerek çiftçiler benzeri toplumsal gruplar tarafından dışlanması onun büyük başarısızlığının, yâni iktidarı "kötü ikizi"ne kaptırmasının temel nedenini oluşturmuştu. Berman "işçi gettosu"ndan çıkamayan SDP'nin başarısızlığının Alman demokrasisinin çöküşünde de önemli rol oynadığını ileri sürmektedir.
Öte yandan, 1929 Ekonomik Krizi'ne kapsamlı ve cesur bir programla karşılık verdikten sonra toplumu demokratikleştirme çabalarının öncüsü olan İsveç sosyal demokratları, uzun sürecek bir siyasî hegemonya oluşturmuşlar, âdeta alternatifsiz olarak İsveç toplumunu yeniden şekillendirmişlerdi. Bunun nedeni de SAP'ın ideolojik bir dogmatizm yerine yeni dünya koşullarına cevap verebilecek bir yaklaşımı benimsemesi, bunun ürünü pragmatik siyasetler uygulaması ve değişik toplum tabakalarına hitap edebilmesiydi.
Yeni sosyal demokrasi
Kemalizm'e dogmatik bağlılığı nedeniyle uzun yıllar kendisini oldukça dar bir "bürokrat gettosu"na hapseden CHP'nin gerçekleştirmeye çalıştığı ideolojik dönüşüm sonrasında bundan kaçınacağı, kendisini yeni bir gettoya sokmayacağı konusunda ilk sinyaller olumludur.
CHP Genel Başkanı ve diğer parti ileri gelenleri tarafından dile getirilen farklı yaklaşımlardan yararlanma, eklektik bir ideoloji üretme tezi hiç şüphesiz partinin sosyal demokrasiye dogmatik bir yaklaşım yerine onu değişik toplum tabakalarına da hitap edecek bir kitle hareketine dönüştürme arzusunu dile getirmektedir.
Bunun, ideolojisizlik girdabına düşmeden ve anlamsız bağdaştırmalardan sakınılarak gerçekleştirilmesi ve "sol" ve "sosyal demokrasi"yi üretim ilişkileri üzerinden tanımlamakla birlikte toplumun farklı tabakalarına hitap edebilen bir yaklaşımın benimsenmesi, Türk siyasetinin gelişimi açısından da büyük önem taşımaktadır.
Böylesi bir sosyal demokratik hareket/ parti her şeyden önce Türk siyasetinin şahıs kültüyle desteklenen anakronik ideolojik konumlar yerine çağdaş siyasî yaklaşımlar çerçevesinde örgütlenmesi ve tartışılmasını sağlayacaktır. Bunun doğal bir sonucu da "sol"un yirmi birinci asırda Avrupa Birliği'ne katılmayı amaçlayan bir toplum için fazlasıyla anlamsız kalan üçüncü dünyacı antiemperyalizm ve din karşıtı laiklik üzerinden üretilmediği bir sosyal demokrasinin doğuşudur.
Vernon Bogdanor'un sosyal demokrasiyi "bir daha geri gelmeyecek bir geçmişin miadını doldurmuş ideolojisi" olarak tanımlaması fazla gerçekçi değildir. Sheri Berman ve önemli bir çalışması CHP "Sosyal Demokrasi Kütüphanesi"ne kazandırılan Wolfgang Merkel'in de belirttikleri gibi, İkinci Dünya Savaşı öncesi SPD'si gibi dogmatizme sapmayarak kendini güncelleştiren ve sorunlara yeni çözümler üreten bir sosyal demokrasinin Avrupa'da yeniden egemen ideoloji haline gelme potansiyeli bulunmaktadır.
Avrupa'da sosyal demokrasinin gerilemesinin temel nedenlerinden birisi, belki de en önemlisinin, Avrupa Birliği olduğu unutulmamalıdır. Kötü ikizi Faşizm gibi güçlü ulus- devlet varsayımına dayalı bir ideoloji olan sosyal demokrasi, iktidarın Avrupa Birliği ile paylaşıldığı bir düzende doğal bir gerileme yaşamıştır. Böylesi bir sorunun mevcut olmadığı Türkiye'de dogmatizmden kaçınarak yeni çözümler üreten sosyal demokrasinin gelişme şansının daha da yüksek olacağı şüphesizdir.
Post-Kemalist CHP
Ancak bütün bunlar CHP'nin Kemalizm ile olan evliliğini sona erdirmesi ve post-Kemalist bir yapılanma yaratabilmesiyle mümkün olabilecektir. Ne yapılırsa yapılsın "sol" ve "sosyal demokrasi" ile bağdaştırılması mümkün olmayan Kemalizm'in toplumumuzda belirli bir tabanı olduğu, Kemalist bir partinin daha uzun yıllar faaliyet göstereceği doğrudur. Buna karşılık bu desteği kaybetmeme endişesinin CHP'yi sadece ideolojik tutarlılıktan yoksun bırakmamakla kalmayarak, gerçek anlamda "sol"un da varolmadığı bir "siyaset" yarattığı unutulmamalıdır.
Dolayısıyla CHP'nin tercihini ne yönde yapacağı sadece kendisini değil tüm toplumu yakından ilgilendirmektedir.