Prediyabet kelimesini daha önce duymamış olanlar ne demek olduğunu merak edecektir. Prediyabet, kan şekerinizin yüksek olduğu ancak Tip 2 diyabet tanısı alacak seviyeye henüz çıkmadığı anlamına gelir. Kan şekeri seviyenizin yüksek seyrettiğini bu aşamada yakaladıysanız, diğerlerine göre şanslısınız demektir.
Amerika'da yapılan ve 2015 yılında Amerikan Tıp Birliği Dergisi'nde yayınlanan bir araştırmaya göre, ABD'de yaşayanların yüzde 37'si prediyabetli! Bu, son derece yüksek bir rakam. 2016 yılında Florida Üniversitesi tarafından yapılan ve Amerikan Aile Hekimliği Kurulu'na ait bir dergide yayınlanan bir başka araştırma, toplumun yüzde 37'sini oluşturan prediyabet hastalarının sadece dörtte birinin bir hekime başvurduğunu ve diyabeti engellemek için uğraştığını gösterdi.
SADECE İLAÇLARA GÜVENMEYİN
Şunu unutmamak gerekir ki; reçete edilen ilaçların faydası her zaman garanti değildir. Hekimler, prediyabet tanısı alanlara, oral anti diyabet ilaçlarını tavsiye ederler. Ancak Amerika'da yapılan ve Diyabeti Önleme Programı tarafından finanse edilen bir araştırmaya göre, hekimlerin büyük çoğunluğu tarafından tavsiye edilen bu ilaçlar tedavide, hayat tarzı değişikliği kadar etkili değil. Yani diyabet başlangıcında olduğunuz tespit edildiyse, sadece reçete edilen ilaca güvenemezsiniz. Hayatınızda değişiklik yapmaya başlamalısınız.
D VİTAMİNİ SEVİYENİZİ KONTROL EDİN
Prediyabet olmakla D vitamini seviyesinin nasıl bir ilişkisi olduğunu merak ettiniz değil mi? Aradaki bağlantıyı 2014 yılında Uluslararası Endokrinoloji Derneği toplantısında sunulan bir araştırma gözler önüne seriyor. Yapılan araştırma, D vitamini seviyesi düşük olan kişilerde diyabet gelişme riskinin, 2.5 yıl boyunca D vitamini takviyesi alanlara göre iki kat fazla olduğunu söylüyor.
GAZLI İÇECEKLERİ KESİP KİLO VERİN
Ne zaman bir hastalığın tedavisi için tavsiyeler vermeye başlasam, ilk sırada hep 'Kilo verin' diyorum. Şişmanlık tek başına bir hastalık değildir ancak birçok hastalık için tek başına yeterli bir sebeptir. Diyabet başlangıcı teşhisi alan kişiler üzerinde yapılan bir araştırma, kilo vermenin bu hastalık için ne derece önemli olduğunu göstermiş.
2013 yılında John Hopkins'te yapılan bir araştırma, prediyabet hastalarının teşhisi takip eden altı ay içinde kilolarının yüzde 10'unu kaybetmeleri halinde takip eden üç yıl boyunca diyabete yakalanma ihtimallerinin yüzde 85 azaldığını göstermiş. Yani teşhis aldıktan hemen sonra zayıflamaya başlar ve kilonuzun yüzde 10'unu vermeyi başarırsanız, takip eden üç yıl içinde diyabete yakalanma ihtimaliniz yüzde 85 azalıyor. Birden ağır bir diyete girmek zor geliyorsa işe şekerli ve gazlı içecekleri kesmekle başlayabilirsiniz.
TİROİT SEVİYENİZİ ÖĞRENİN
Tiroit seviyesi ve diyabet arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim adamları aralarında dolaylı bağlantılar olabileceğini tespit ettiler ve geçtiğimiz yıllarda ABD'de düzenlenen Endokrin Derneği yıllık toplantısında bu sonuçları izleyicilere sundular. Tiroit hormonu, metabolizma hızınızla yakından ilgilidir. Eğer tiroit seviyeniz normalin altında seyrediyorsa metabolizmanız yavaş çalışır. Bu da hızla kilo almanıza neden olur ve eğer fazla kiloluysanız diyabete yakalanma riskiniz kesinlikle artar.
DOĞRU YAĞ İLE BESLENİN
Doğru yağ seçimi, sağlığınız için son derece önemlidir. Diyabet ve yağ seçimi arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim adamları, yakından ilişkili olduğunu tespit etmişler. 2016 yılında Tufts Üniversitesi'nde yapılan 100'den fazla klinik çalışma, günlük beslenme düzenindeki doymuş yağ ve karbonhidrat yerine çoklu doymamış yağ tercih eden kişilerin diyabete yakalanma riskinin (diğerlerine göre) azaldığını göstermiş. Beyaz ekmek ve pastane ürünleri gibi yüksek karbonhidrat içeren gıdalar, kan şekerinizi yükseltirler. Bu sebeple özellikle prediyabet teşhisi alanların karbonhidratı, beslenme düzenlerinden çıkarmaları gerekir.
UYKU APNESİNİ TEDAVİ ETTİRİN
Son yıllarda uyku apnesinden sıkça bahseder olduk. Yapılan çalışmalar, uyku apnesi olan kişilerin prediyabet olma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu tespit etti. 2015 yılında Chicago Üniversitesi'nde yapılan ve American Journal of Respiratory and Critical Care Medicine'da yayınlanan bir araştırmaya göre; uyku apnesi tedavisinde kullanılan CPAP cihazı, (gece uykuda solunum yollarının açık kalmasını sağlayan cihaz) kan şekeri seviyesini düzenliyor. Eğer uyku apnesi probleminiz varsa hiç vakit kaybetmeden bir uzmana başvurun ve CPAP cihazı tavsiye edilecek olursa bir an önce kullanmaya başlayın. Böylece diyabet olma ihtimalinizi de düşürebilirsiniz.
YEMEKLERİNİZİ DOĞRU PİŞİRİN
Geçtiğimiz yıllarda Mount Sinai Üniversitesi'nde yapılan ve Diabetiologia isimli bir tıp dergisinde yayınlanan bir araştırmada, bir yıl boyunca yemeklerini buğulama ya da haşlama yöntemleriyle pişiren kişiler, ızgara ve kızartma yöntemini kullananlarla karşılaştırıldıklarında, kilo vermeyi başardıkları ve insülin dirençlerinde gelişme kaydettikleri görüldü. Bilim adamları bu durumun, ızgara ve kızartma yöntemiyle yemek pişirildiğinde gıdaların glikolize olmasına bağlı olduğunu düşünüyorlar. Bu durum insülin direncine de sebep olur. Eğer prediyabetiniz varsa yemeklerinizi, buğulama veya haşlama yöntemiyle pişirmeniz, diyabet olma ihtimalinizi düşürüyor.
HAREKET ŞART
İşleyen demir pas tutmaz! Bu söz insan bedeni için de geçerlidir.Eğer hareket ediyorsanız, hayattasınız demektir. Hareket ve egzersiz diyetle beraber uygulandığında, diyabete yakalanma ihtimalinizi artıran birincil risk faktörünü yani fazla kilolarınızı vermenize yardımcı olur. Duke Üniversitesi'nde yapılan ve yayınlanan bir araştırmaya göre egzersiz (düzenli yürüyüş, tempolu koşu ve benzer egzersizler), kan şekeri seviyenizi kontrol etmede direkt etkilidir.