Beklenen yaş ömrü, ülkemiz de dahil olmak üzere tüm dünyada artmaya başladı. Bundan sadece kısa bir süre önce, şimdilerde orta yaş grubuna dahil ettiğimiz yaşlarda sağlık sorunları sebebiyle gerçekleşen ölümler, son derece olağandı. Oysa günümüzde, gelişen maddi imkanlar, sağlıklı yaşamın öneminin kavranması, ilerleyen müdahale teknikleri ve teknoloji sayesinde çok daha uzun bir ömür beklentisine sahibiz. Bu durum aynı zamanda ileri yaş hastalıklarının görülme sıklığında bir artışa sebep olsa da herkes torununun torununu görmek ister. 2000'li yılların başlarında yapılan değerlendirmeler, gelişmiş ülkelerde yaşam beklentisinin 80 yaşa yaklaştığını söylüyor. Elbette bu durum, ülkelerin gelişmişlik seviyeleriyle doğru orantılı. Az gelişmiş ülkelerde bu beklenti, hâlâ 40'lı yaşları işaret ediyor. Yaşam beklentisinde altın değerinde öneme sahip etken, kesinlikle çevresel faktörlerdir. Çevresel faktörlerin yaşam üzerindeki etkilerini inceleyen araştırmacılar, farklı çevresel faktörlere maruz kalan tek yumurta ikizlerinin yaşamlarında yüzde 20-30'lara kadar farklılık olduğunu tespit etmişler. Çevresel faktörler ne denli önemli olursa olsun, nesilden nesle aktarılan genetiğin yaşam üzerindeki etkisini yadsıyamayız. Yapılan araştırmalar, yaşam beklentisinin 80 yaş altında çevresel faktörlerden etkilendiğini, 80 yaş üstünde ise genetik olduğunu vurguluyor. Genetik miras için elimizden bir şey gelmez belki ama gücümüzün yettiği çevresel faktörleri iyileştirmek elimizde. Ufak değişiklikler yaparak ömrümüzü uzatmak ya da payımıza düşen ömrü sağlıklı yaşamak mümkün.
TANSİYONU KONTROL ALTINA ALMAYA YARDIMCI OLUYOR
Kırmızı gıdalar denince akla ilk domates gelir. Yapılan araştırmalara göre; yaklaşık 120 gr. ağırlığında, yani orta boy bir domates sadece 22 kaloridir ve 5 gr. karbonhidrat barındırırken hiç yağ içermez. Domates aynı zamanda; A ve C vitamini, alfa-lipoik asit, likopen ve insan sağlığına son derece yararlı anti-oksidan dizileri içerir. Eminim birçoğunuz; anti-aging, anti-oksidan ve alfa-lipoik asidin, vücutta glikozu enerjiye çevirmede kullanıldığını biliyorsunuzdur. Bu sebeple yemeklerden sonra yenen bir adet domates, kandaki glikoz seviyesinin düzenlenmesinde sisteme destek verir. Domatesin faydalarını araştıran bilimadamları, kan damarlarını genişletme etkisi sebebiyle yüksek tansiyonun kontrolünde son derece faydalı olduğunu gösterdiler. Benzer araştırmaların sonuçlarına göre domates, beyin dokusunun korunmasında da ciddi destek sağlıyor. Yapılan araştırmalar özellikle berry grubuna dahil olan (yaban mersini, çilek gibi) meyvelerin son derece kuvvetli anti-oksidanlardan olduğunu söylüyor. Kırmızının tonu arttıkça bu özelliği de artıyor.
SİYAH ÇAY MI, YOKSA YEŞİL ÇAY MI İÇİLMELİ?
Özellikle internet ortamında çayın faydaları konusunda sayısız bilgiye ulaşabilirsiniz. Kimi siyah çayı överken, kimi yeşil çayın çok daha iyi olduğunu iddia eder. Kalp krizi geçirmiş kişiler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, kriz sonrası her gün bir fincan siyah çay içmek, yaşam oranını yüzde 28 oranında artırıyor.
HAFIZANIZI TELEFON NUMARASI HATI RLAYARAK KUVVETLENDİRİN
Akıllı telefonlar iyiden iyiye aklımızın yerini almaya başladı. Artık kendi numaramız dışında kimsenin numarasını ezbere bilmiyoruz. Araştırmacılar, her gün en az bir kez hafızamızdan telefon numarası tuşlamanın sinir hücreleri arasındaki iletişim de pratik imkanı sağladığını gösterdi. Um umi
TUVALETLERDE MUTLAKA İLK KABİNE GİRİN
Hiç fark ettiniz mi bilmem ama bir dahaki sefere dikkat edin. Siz de dahil herkes, umumi tuvaletlere girdiğinde ilk kabine değil koridorun sonuna doğru devam eden diğer kabinlere girmeyi tercih ediyor. Bunu neden yaptığımız tam olarak bilinmiyor ancak uzmanlar, daha özgür hissetmek için bunu yapıyor olabileceğimizi ifade ediyorlar. Daha sık tercih edilmeleri sebebiyle bu kabinler, ilk sırada yer alanlara oranla daha fazla bakteri yükü barındırıyor!
NEFESİNİZİ 10 SANİYE TUTUN VE ÜFLEYEREK BOŞALTIN
Hepimiz nefes alıyoruz değil mi; almıyor olanlarınız zaten bu yazıyı okuyamıyor. Peki doğru nefes alıyor muyuz? Derin bir nefes alın, 10 saniye tutun ve sonra büzülmüş dudakların arasından üfleyerek boşaltın. Bu hareketle akciğerlerinizdeki tüm hava boşluklarının açık olmasını sağlarsınız.
YEMEĞİ AZ ÇİĞNEMEK ŞEKER HASTALIĞI RİSKİ DEMEK!
Yemeğinizi az çiğneyerek zaten tadına varamazsınız. Yavaş yavaş yemek en idealidir. Bunun yanında yeni bir çalışmanın sonucu, az çiğnemenin şeker hastalığına sebep olma riskini de ortaya koymuştur. Bu riskten korunmak ve yediklerinizin lezzetine hakim olmak için lokmaları 20 defa çiğnemenizi öneriyoruz. Eğer fazla geliyorsa az çiğneyin ama her lokmada çatalı masaya bırakın. Unutmayın, doyma sinyali 20 dakikada oluşuyor.
YEMEKTEN KENDİNİZİ ALAMADIĞINIZ ŞEYLERİ YİYİN ANCAK MİKTARI YARIYA İNDİRİN
Sağlıklı yaşamak için yemek yeme keyfinizden tamamen mahrum kalmanız gerekmiyor elbette. İlk yapmanız gereken; yemek istediklerinize benzer sağlıklı alternatif ve tariflere ulaşmak ve onları tercih etmek olmalıdır. Asla vazgeçemediğiniz bazı tatlar da olabilir... Böyle bir durumla karşılaştığınızda hiç değilse miktarı yarı yarıya düşürmeye çalışın.