Sağlıklı bir yaşam sürebilmek için sağlıklı bir kalbimiz olması gerekir ve bu ikisi daima doğru orantılıdır. Kalp sağlığına dikkat etmek ve bu süreci iyi yönetmek, yaşlanma etkilerini azaltarak, uzun ve sağlıkla yaşanan bir ömre kavuşmamıza yardımcı olur.
Kalp ile ilgili en fazla bilinen gerçek boyutudur, genellikle bir insanın yumruğu kadar büyüklüktedir. Sadece boyutunu doğru bildiğimiz kalbimizin aslında ne kadar büyük bir iş yaptığının genellikle farkına varamıyoruz. Bunu her fırsatta dile getirmeyi çok seviyorum çünkü kendisi fiziki boyut olarak olmasa da yaptığı iş açısından adının ifade ettiği kadar büyük bir organımız.
Bir insan kalbi, günde 100 binden fazla kez atarak yaklaşık 7 tondan fazla kan pompalamaktadır. Bu rakamlar, çalıştığını bile hissetmediğimiz bir organ için oldukça şaşırtıcı. Biz, bir su bardağı ile (ki bu kalbin bir seferde pompaladığı miktarın yarısını oluşturuyor) 7 ton civarındaki suyu bir günde su deposundan yere boşaltabilir miyiz acaba? Aslında bu rakamların büyüklüğü bize kalbimizi daha fazla düşünmemiz ve korumamız gerektiğini söylüyor. Türkiye'de yapılan araştırmalara göre, toplumun yüzde 5'lik kesiminin kalp krizi deneyimi olan insanlardan oluştuğu görülmüş. Bütün toplumun da yaklaşık 1/3'ünden fazlası potansiyel kalp hastası olma riskini taşıyor. Ancak neredeyse bu kadar insanın da kalp krizi konusunda hiçbir fikri yok.
Kalp krizi 'geliyorum' der!
Bedenimiz, neredeyse tüm hastalıkların bulgularıyla bizlere çeşitli mesajlar verir. Kalp krizi, kronik şeker hastaları dışında bariz bir baskı tarzında göğüs ağrısı ile hissedilebilir. Bu ağrı; göğüste yaygın, yer yer çeneye ve sol kola uzanan bir yapıda olabilir. Ancak kalp bölgesindeki ağrı duyularını taşıyan sinirler, komşu doku ve organlardan da ağrı duyularını taşıdığı için bu komşu organların problemleri de kalp krizi ağrısı ile karışabilir. Örnek olarak, mide ülseri ağrısı veya göğüs kafesini örten kasların spazmının ağrısı ile karıştırılabilir. Hangi kaynaktan gelirse gelsin, göğüs bölgesinde bir ağrı hissedildiği zaman mutlaka bir uzmana görünmek gerekir. Kalp krizi genellikle damar duvarının bir strese maruz kalmasıyla ortaya çıkar. Hastalar ağır bir yemek, yorucu bir egzersiz veya çalışma ya da stresli bir duygu durumu sonrası kalp kriziyle hastanelere baş vurmaktadır. Tabii ki sebepler sadece bunlar olmayabilir. Başka birçok etken kalp krizine sebep olabilir. ancak kalp krizinin oluşabilmesi için damarlarda daralmaya yol açan plakların bulunması gerekir.
Hisetiğimizde ne yapmalıyız?
Kalp krizini düşündürecek şikayetleri olan bir kişi en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Şikayetleri ciddi ve hareket edemeyecek durumda ise yatay pozisyonda uzanmalı, mümkünse bir aspirin çiğneyip yutmalı, kalp hastalığı için tedavi alıyorsa dilaltı almalı ve sağlık kuruluşuna nakil için yakınlarından veya 112'den yardım istemelidir.
Ağır spor yapılmamalı
İnsan hayatının uzun ve kaliteli olmasını sağlayan ve kalp-damar hastalıklarından koruduğu bilimsel araştırmalara dayanan abartılı olmayan dengeli sporun kalp ameliyatı sonrasında da yapılmasını öneriyoruz. Kılavuzlara göre, haftada üç kez 40'ar dakika terlemeye yol açacak egzersiz, geri kalan günlerde ise yarım saat yürüyüş önerilmektedir. Kalp hastalığından korunma amaçlı yayınlanan bu kılavuz bilgisi, kalp ameliyatı sonrasında da geçerliliğini korumaktadır. Ancak kalp ameliyatı sonrasında terlemeye yol açacak maksimal efora ameliyat sonrası rehabilitasyon tam olarak tamamlandıktan sonra çıkılmalı, o zamana kadar sadece yürüyüş yapılmalıdır.
Obezite ameliyatları kalbe zarar verir mi?
Epidemiyolojik kanıtlar göz önünde bulundurulduğunda obezitenin toplum sağlığına olumsuz etkileri adeta global olarak bir salgını göstermektedir. Her türlü yaş ve sosyoekonomik grubu etkileyen bu hastalık, kalp-damar hastalıkları açısından uluslararası bir yük haline gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü; 2005 yılında yayınladığı verilerde, dünyada 400 milyon kişinin obez olduğunu ve 2015 sonunda bu rakamın ikiye katlanacağını ön görmüştür. Obeziteye yönelik geleneksel tedaviler (örnek verecek olursa, diyet, yaşam tarzı değişiklikleri ve davranış terapileri) kalp hastalıklarını önlemek için uzun dönemde faydalı olduğu görülmüştür. Obezite cerrahisinin uygulandığı ölümcül obez sınıfındaki ve eşlik eden kronik hastalığı olan ikinci derece obezler kalp hastalığı açısından en büyük riski taşırlar. Yapılan araştırmalar, bu ameliyatın uygulandığı kişilerde kalp-damar hastalığından müdahale ihtimalinin 5 yılda yüzde 72 azaldığı, tüm sebeplerden ölüm riskinin 15 yıllık takipte azaldığı ve kalp hastalıklarından ölüm ihtimalinin ise yüzde 59 oranında azaldığı tespit edilmiştir. Tüm bu rakamların ışığında ve bugüne kadar yapılmış bu konudaki araştırmaların verileri göz önünde bulundurulduğunda, obezite cerrahisinin kalbe zarar vermektense kalp hastalıklarına karşı koruyucu dahi olduğu Amerikan Kalp Birliği gibi derneklerin bilimsel bildirilerinde kanıt olarak yayınlanarak yerini almıştır.
Kalp ameliyatı olan bir kişi mide küçültme ameliyatı olabilir mi?
Eğer obez kişiler; damar daralması sebebiyle koroner by-pass cerrahisi geçirmişlerse, kalp ameliyatı sonrası tam rehabilitasyon tamamlandıktan, obezite ameliyatı öncesi risk değerlendirmesi konsey tarafından yapıldıktan sonra bu kişilerin mide küçültme ameliyatı olmasında herhangi bir engel görülmemektedir.
Yine Amerikan Kalp Birliği bilimsel bildirisinde yayınlandığı üzere obezite cerrahisinin daha önce tespit ve tedavi edilmiş kalp-damar hastası olan kişilere uygulanmasının, bu kişilerde de yine koruyucu olduğu gösterilmiştir.
Hızlı kilo vermek kalp krizini tetikler mi?
Obezite cerrahisi sonrası hastalar, hızlı ama planlı ve yoğun takip altında kilo verdikleri için kalp krizi riskiyle karşı karşıya değildir. Ancak günlük kalori alımının plansız olarak 1200 kalorinin altına düşürüldüğü, vücudumuzda gerek su, gerek çeşitli mineral eksikliklerine sebebiyet veren ve halk arasında şok diyet olarak bilinen bu diyetlerin kalbimiz başta olmak üzere birçok hayati organ sistemimize zarar verdiği yine bilimsel araştırmalarla bilinmektedir. Bu şok diyetlerin kalp üzerindeki en olumsuz etkileri aslında diyet sonlandıktan sonra ortaya çıkar. Yo-yo etkisi olarak bahsedilen şok kilo vermenin ardından şok kilo alımı kalp krizi riskini artırdığı çeşitli bilimsel kaynaklarda yer almaktadır. Ancak bu durum, obezite cerrahisi geçiren kişilerin ameliyat sonrası verdikleri şok kilolarla bir tutulmamalıdır.