Mevsimlerden kış olunca grip ve soğuk algınlığı hakkında her hafta yazsam yetmeyecektir. Özellikle okul çağında çocuğu olanlar, devamlı virüslü ortamlarda bulunan çocuklarını korumak için her yolu deniyorlar. Grip ve soğuk algınlığından korunmanın ilk kuralı, virüsü kendimizden uzak tutmayı başarmaktır. Toplumda yaygın bir inanış var; grip olan biriyle aynı ortamda bulunduğunuzda hastalığın size de geçeceği söylenir. Peki hastalık taşıyan virüsler hava yoluyla insandan insana geçebilir mi? Bu sorunun cevabı; belki! Hasta bir kimseyle aynı ortamı paylaşmak, -zaman zaman- taşınan virüsün kişiden kişiye geçmesine sebep olabilir. Sıklıkla soğuk algınlığına sebep olan virüsler, rhinovirüs olarak adlandırılırlar ve bu tip virüsler, temas yoluyla kişiden kişiye geçebilirler. Bahsedilen temas, illa kişilerin birbirine dokunması değildir. Hastalık taşıyan bireyin hapşırık veya öksürük yoluyla 'kirlettiği' eli ve dezenfekte etmeden dokunduğu eşyalara temas etmek, rihibovirüslerin kişiler arasında dolaşmasına sebep olur. El dezenfektasyonu, bu sebeple çok önemlidir. Bir şekilde 'kirlenen' elimizi ağız ya da burnumuza götürdüğümüzde bu tip virüslerin vücudumuza girebileceği yolu da açmış oluruz. Aslında kişiden kişiye hastalık geçmesinin öncelikli suçlusu, soğuk algınlığı virüslerini taşıyan mukoza kaplı ellerimizdir.
SOĞUK ALGINLIĞI İLE KARIŞIYOR
Bu konuda yapılan çalışmalar, soğuk algınlığı geçiren kişilerin taşıdıkları virüsleri, farklı yollarla da ortamlara bırakabildiğini gösteriyor. Aerosolized adı verilen virüsler, hapşırık vb. yollarla havaya bırakılarak minik -sıvı- damlacıklar halinde ortama yayılabiliyor. Bu tip bir yayılma söz konusu olduğunda hapşıran kişinin tükürüğüne, ağız ya da burnunuza temas edecek kadar yakın duruyorsanız, risk altındasınız demektir. Soğuk algınlığının gripten en önemli farkı, daha hafif semptomlar gösteriyor olmasıdır. Yani grip olduğunuzda işinize dahi gidemezken soğuk algınlığı yaşadığınızda hayatınıza devam edebilirsiniz. Bir diğer fark ise yüksek ateştir. Grip, yüksek ateşi de beraberinde getirir. Bu sebeple antibiyotik kullanımı grip vakalarında daha sık görülür. Ancak antibiyotik kullanımı söz konusu olduğunda en güvenilir merci, doktorunuz olmalıdır. Bulaşıcılığı sebebiyle girdiği ortamda bulunanları adeta sırayla etkisi altına alan gripten korunmanın yollarını bilmek ve okul gibi kontrolün zor olduğu ortamlarda kendilerini koruyabilmeleri için çocuklarınıza öğretmek gerekir.
GRİP AŞISI OLUN
Özellikle son yıllarda sıklıkla tartışılan bir konu olan grip aşısı, önerilerini araştırmalara dayandıran modern doktorlar tarafından tavsiye edilmeye devam ediyor. Grip aşıları virüsü taklit etme konusunda elbette her zaman kusursuz değil ancak bu durumda bile hastalığı olması gerekenden çok daha hafif atlatmanıza yardımcı oluyor. Elbette kesinlikle herkesin aşı olması gerekir diyemeyiz. Hangi grupta olduğunuzu, doktorunuza danışarak öğrenin ve aşı olmasında sakınca olmayan grupta iseniz mutlaka aşı yaptırın. Unutmayın, grip sebebiyle yaşanan ölümler, son derece ciddi bir konudur.
ELLERİNİZİ YIKAYIN!
Tüm bulaşıcı hastalıklardan korunmanın ilk ve altın kuralı ellerinizi temiz tutmaktan geçer. Bu konuda yapılan araştırmalar, kadınların ellerini erkeklerden daha fazla yıkadıklarını ancak her iki cinsin de aslında bu konuda yetersiz olduğunu gösteriyor. Buna göre, tuvaletten çıkan kadınların yaklaşık yüzde 78'i, erkeklerinse yüzde 50'si ellerini su ve sabunla yıkıyor. Bu, oldukça düşündürücü bir rakam. Ellerinizi yıkamak kadar doğru yıkıyor olmak da önemli. Yapılan araştırmalar, ellerinizi yeterince dezenfekte etmenin yolunun en az 30 saniye yıkamaktan geçtiğini gösterdi. Ellerini yıkadıklarını söyleyenler üzerinde yapılan bir diğer araştırmada, su ve sabunun sadece parmak uçlarına temas ettiği gösterildi. Bu araştırma esnasında en çok da baş parmağın yıkanmadığı ve mikrop yükünün en fazla bu parmakta olduğu tespit edildi.
BOL SU İÇİN
Su içmek, hemen hemen tüm hastalıkların tedavisinde tavsiye edilen bir davranıştır. Bedenin tamamı incelendiğinde cilt dışında tüm organların ıslak bir tabaka ile kaplı olduğu görülür. Bu ıslak tabaka, vücutta adeta bir kalkan vazifesi görür ve dışarıdan sızmaya çalışan her türlü istilacının içeri girmesini engellemeye yardımcıdır. Yapılan araştırmalar yeter miktarda su içmeyenlerin, enfeksiyonlara çok daha açık olduklarını gösterdi.
DOĞRU BESLENİN
Yedikleriniz, tüm vücut sağlığınızı korumak için son derece önemlidir. Doğru beslenmek, ihtiyaç duyulan vitamin ve mineralleri almak anlamına gelir. Bağışıklık sisteminizi yani hastalıklara karşı kullandığınız tek silahınızı, ihtiyacı olan vitamin ve minerallerle beslemeniz gerekir. Konu beslenme olduğunda altın kural, çeşitliliktir. Tabağınızda farklı renkte sebze- meyveler bulundurmaya çalışın ve bu karışıma biraz da çiğ kuruyemiş eklemeyi deneyin.
TIRNAKLARINIZI KESİN
Ellerinizi yıkamak, yetmez! Temas ettiğiniz her yüzeye tırnaklarınız da değer ve ellerinizi yıkarken tırnaklarınızı -tam manasıyla- dezenfekte etmeniz nerdeyse imkansızdır. Bu durumda, mikropların kolayca barınabileceği uzun tırnaklardansa ellerinizi yıkarken dahi dezenfekte edebileceğiniz kısa tırnaklarınız olmalı.
ORTAK KULLANILAN YÜZEYLERE DOKUNMAYIN
Uzmanlar, ortak kullanılan yüzeylerin çok kirli olduğunu, başkalarının elle dokunduğu yüzeylere dokunurken dikkat etmeniz gerektiğini söylüyorlar. Kapı açıp kapatırken kıyafetiniz veya kolunuzla ya da kağıt havluyla dokunun. Restoranlarda tepsi gibi servis gereçlerini tutarken peçete kullanın. Başkalarının dokunduğu yüzeylere dokunmaktan ne kadar uzak durursanız hastalıklardan da o kadar uzak durursunuz.