Çay yetiştiriciliği denildiğinde akla gelen sayılı coğrafyalardan birinde yaşıyoruz. Toplum olarak çay içme alışkanlığımıza bakıldığında ise bunun hakkını verdiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Bundan sadece birkaç yıl önce sadece siyah çayı tanır ve tüketirdik. Oysa son yıllarda yeşil çay, beyaz çay, oolang gibi çayları da duyar ve faydalarından bahseder olduk. Geçtiğimiz yıllarda katıldığım bir programda çayın, bedenimizin en temel ihtiyaçlarından biri olan suyun yerini tuttuğunu söylediğimde şaşıranlar oldu. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, bu söylemimi destekler nitelikte. Çay, uygun şartlarda demlendiğinde ve tüketildiğinde, suyun temel özelliğini bozmaz. Şöyle düşünün; zaten son derece faydalı olan suya ayrıca faydalar içeren bir başka madde ekliyorsunuz ve bunu yaparken suyun yapısında bir değişiklik meydana gelmiyor. Su ihtiyacınızı karşılarken, çayın sayısız faydasından da yararlanmış oluyorsunuz. Birçoğunuzun, 'Çay demir eksikliğine sebep olur' dediğinizi duyar gibiyim. Evet, çay demir eksikliğine sebep olur ancak çayın bu etkiyi gösterebilmesi için içmeniz gereken miktarı tüketebilmeniz neredeyse imkansız.
HEPSİNİN YAPRAĞI AYNI
Özellikle son yıllarda yeşil çay, siyah çaya oranla çok daha popüler hale geldi. Oysa her iki çay da aynı çay yaprağından elde ediliyor. Çay yaprağının toplanmasının ardından uygulanan kurutma yöntemi, aynı öze sahip farklı tipler oluşmasına sebep oluyor. Toplanan çay yaprakları, oksidasyon sürecinden önce fermante edilir. Yaprakların oksidasyon süresi, çay tiplerini ayırmada en önemli unsurdur. Siyah çay; beyaz, yeşil ya da oolang çaylarının tümünden daha uzun süre okside edilir. Yeşil çay, oldukça güçlü bir antioksidan madde olan Epigalokateçin Galat'tan (EGCg) oldukça zengindir. Siyah ve yeşil çay arasındaki farkları inceleyen bilim adamları, EGCg değerlerini karşılaştırdıklarında, yeşil çayın daha zengin olduğunu görmüşler. Aynı çay yaprağından olmalarına rağmen EGCg değerleri arasındaki farkın, siyah çayın fermantasyon sürecinden kaynaklandığını da tespit etmişlerdir. Elde ettikleri bu veri, siyah çay yerine yeşil çay içmenin çok daha doğru bir seçim olduğu kanısını oluşturmuş durumda. Oysa bu yaklaşım, faydalı birçok maddeyi bünyesinde barındaran siyah çaya yapılan bir haksızlık. Böyle düşünen bilim adamları siyah çayın içerdiği maddeleri de incelemişler. Siyah çaya koyu rengini veren theaflavins ve thearubigens adlı bileşiklerin, insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerinin yeşil çayı aratmadığını da tespit etmişler.
ÇEŞİTLERİNE GÖRE ÇAYLAR
SİYAH ÇAY
Siyah çay denildiğinde tek bir tip çaydan bahsedildiği düşünülse de aslında onun da kendi içinde tipleri vardır. Aralarındaki farklar aromasıyla ilgilidir ve kiminde çiçek, kiminde hafif baharat aroması hissedilir ancak yapraklarının koyu renkli olması sebebiyle aynı grupta incelenirler. Yaprakları koyu siyah olmasına rağmen demlendiğinde kırmızıya yakın bir renk aldığından uzak doğuda 'kırmızı çay' olarak da adlandırılan bu tip çayın faydalarını araştıran bilim adamaları; kalp hastalıklarını, kolon kanserini, diş çürüklerini ve ağız kokusunu önlemede son derece yararlı olduğunu tespit etmişler. Hollanda Ulusal Halk Sağlığı ve Çevre Enstitüsü tarafından yapılan uzun soluklu bir araştırmada, düzenli çay içenlerin felç geçirme risklerinin azaldığı saptanmış. Siyah çayda oldukça yüksek seviyede bulunan flavonoids'in (anti-oksidan özelliklere sahip bir madde) incelendiği farklı araştırmalardan da yardım alan ekip, 552 erkek gönüllüye 15 yıl boyunca her gün düzenli olarak siyah çay içirmiş ve etkilerini incelemiş. Gönüllülerin büyük bir kısmında kalp krizi ve felç olma riskini artıran LDL (kötü kolesterol) seviyesinde düşüş gözlemlenmiş. Ancak içilmesi gereken çay miktarı da önemli. Aynı araştırma sonucu göstermiş ki; günde dört fincan siyah çay içenlerin felç ve kalp krizine yakalanma riski, üç veya iki fincan içenlere oranla daha düşük.
YEŞİL ÇAY
Son yıllarda yeşil çayın da farklı çeşitleriyle karşılaşmaya başladık. Gelişen teknoloji ile beraber yeşil çay yaprakları farklı formlarda işlenmeye başlandı. Bunlardan biri de matcha yani toz yeşil çay. Sıcak suya bir çay kaşığı kadar eklenip karıştırılarak demlenen bu yeni yeşil çay çeşidi, yapraklı olandan çok da farklı değil ancak hem içtiğiniz çayın rengini, ismini çağrıştıran yeşile boyuyor, hem de yeşil çayın farklı alanlarda kullanılmasına olanak sağlıyor. Yeşil çayın faydalarını araştıran bilim adamları; bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini, farklı birçok tip kanseri önlemede önemli rol oynadığını ve kolesterolü düşürdüğünü tespit etmişler.
OOLANG ÇAYI
Bazılarımız adını henüz duymuş olsak da farklı çayları denemeyi sevenler oolang çayıyla tanışalı çok oldu. Yaprağının rengi yeşil ve siyah çayın arasında bir tonda olan oolang çayı, diğerlerine oranla biraz daha aromatic bir tada sahip. Yapılan araştırmalar, oolang çayının cilt döküntülerine iyi geldiğini ve diğerlerine oranla çok daha rahatlatıcı bir çay olduğunu tespit etmişler.
BEYAZ ÇAY
Beyaz çay, en az işlenmiş çaylar arasında ilk sıralarda yer alan bir çay tipidir ve piyasada nadir bulunur. Tüm çaylara göre antioksidan miktarı en yüksek olan cins, beyaz çaydır. Fareler üzerinde yapılan bir araştırmada (kolon kanseri araştırması) beyaz çayın, DNA mutasyonunu engelleyerek tümör oluşumu ve gelişimini engellemede son derece faydalı olduğu tespit edilmiş.
ÇAY NASIL DEMLENMELİ?
Koyu yapraklı çaylar: Koyu renk yapraklı çaylar, iyice kaynamış sıcak suda demlenmelidirler. Bu, aroma ve faydalı içeriklerinin suya nüfuz etmesinde oldukça önemlidir.
Açık renk yapraklı çaylar: Açık renk yaprağı olan çaylar, kaynar kaynamaz ocaktan alınmış sıcak su ile demlenmelidir. Doğru aroma için her bir fincana bir çay kaşığı düşecek ölçüde çay demlemelisiniz. Bu şartlarda hazırlanmış beyaz çay için, 4-5 dakika, oolang çayı için 2-5 dakika ve yeşil çay için 1-3 dakikalık demleme süresi yeterlidir.