Son yıllarda böbrek nakli hakkında verilen eğitimler ve teşvik edici tanıtımlar, farkındalığı artırsa da hem hasta, hem de verici için cevaplanması gereken sayısız soru, gündemdeki yerini koruyor. Vericinin yaşamaya devam edebilmesi sebebiyle böbrek nakli, diğer organ nakillerine oranla çok daha hızlı ve etkin şekilde yayılabilir. Peki hangi durumlarda böbrek nakline ihtiyaç duyulur? Kimler verici olabilir? Nakil sonrası hem verici, hem de alıcı için neler değişir?... Bunlar gibi sayısız soruya verilebilecek en doğru cevaplar nelerdir?
BÖBREK YETMEZLİĞİ NEDİR?
Vücudumuza giren gıda ve benzer maddeler, ihtiyacımız doğrultusunda ayrıştırılır ve kullanılırlar. Fazla kısmı ise böbreklerimiz sayesinde kandan temizlenir ve idrar yoluyla atılır. İşte bu, böbreklerimizin temel görevini oluşturur. Bu işlevin geri dönüşümsüz olarak yapılamadığı durumun ileri evresi, böbrek yetmezliği olarak tanımlanır ve bu aşamadaki hastalara böbrek nakli yapılması gerekir. Kronik böbrek yetmezliğinin ileri evresinde tanı alan hastalar ve uygun böbrek vericisi bulunamayan hastalara hemodiyaliz veya periton diyalizi uygulanır.
BÖBREK NASIL BULUNUR?
Böbrek naklini diğer organ nakillerinden ayıran en önemli özellik, canlı vericiden sağlanabiliyor olmasıdır. Vericinin hayatına devam edebiliyor olması, gerçekleştirilen böbrek nakli sayısının yüksek olmasındaki en önemli etkendir. Bu sebeple böbrek nakli ihtiyacı tespit edildiğinde, ilk olarak hastanın birinci derece yakınları taranır. Akrabalık ilişkisi dördüncü dereceye yani hastanın amca çocuğu, teyze çocuğu, kardeşinin torunu vs. kadar taranabilir. Aranan bu kişilerde uyuşma söz konusu olduğunda vericinin rızası ve 18 yaşının üzerinde olması, naklin gerçekleşmesi için yeterlidir. Böbrek nakillerinde kan grubu uyumu tercih edilir. Kan grubu uyumu nakil başarısını artırır. Ancak şart değildir. Ailelerinde uyumlu verici olmadığı durumlarda canlı vericiler, çapraz nakil denilen bir sistemle daha uyumlu olan diğer ailenin alıcılarına böbrek verebilmektedirler. Kendi hastaları da, diğer ailenin canlı vericisinden organ almaktadır.
BEYİN ÖLÜMÜ, ÖLÜMDÜR!
Canlıdan nakil dışında, kadavradan yani beyin ölümü gerçekleşmiş kişiden de böbrek alınabilir. Bunun için kişinin ölümünden önce gerekli izni vermiş olması gerekir. Bazı durumlarda ölümün ardından yakınları tarafından da organ bağışı kabul edilebilir. Bu aşamada en önemli soru ve sorun; beyin ölümünün ne olduğunun yeteri kadar bilinmiyor olmasıdır. Toplumumuzda, beyin ölümü ve koma sıklıkla karıştırılır ve beyin ölümü gerçekleşen kişinin, tekrar yaşama dönebileceği ihtimali düşünülür. Beyin ölümü, beyin ve beyin sapı fonksiyonlarının geri dönüşümsüz olarak kaybolmasıdır. Bu kişilere yoğun bakım ünitelerinde verilen tüm tıbbi desteğe rağmen bir süre sonra diğer hayati organlar da fonksiyonlarını kaybeder. Beyin ölümü tanısı almış kişilerin hayata dönmesi mümkün değildir.
NAKİL SONRASI NELER OLUYOR?
Ameliyattan sonra hastanede kalma süresi bir-üç haftadır. Bu süre sonunda hastalar normal yaşamlarına dönebilirler. Ancak vücudun eski gücüne kavuşabilmesi için biraz zamana ihtiyaç vardır. Nakil sonrası en kritik dönem, ilk altı aydır. Bu süre zarfında enfeksiyonlar vücuda eskiye oranla çok daha hassas bir süreçte geçer. Unutmamak gerekir ki böbrek, vücuda giren zararlı maddelerin atılmasında işlev gören en önemli organlardan biridir ve yeniden gerektiği gibi çalışabiliyor olması hastanın iştahının açılmasına sebep olur. Bu sebeple hastalık döneminde -geneldezayıf olan kişiler kilo almaya başlayarak, etraflarında hemen fark edilen sağlıklı bir görünüme kavuşurlar. Kilo artışı ile metabolizma sonucunda ortaya çıkan ve böbrek tarafından uzaklaştırılan atık ürünlerin miktarı artar. Bu durum böbreğe ayrı bir yük getirir ve böbreğin zarar görme olasılığı artar. Ayrıca aşırı yemek, kan şekerinde de yükselmeye neden olabilir.
NAKİL SONRASI İLAÇLAR ÖMÜR BOYU KULLANILIR
Vücudumuzun yapıtaşı olan hücrelerimiz, bağışıklık sistemi tarafından tanınmasını sağlayan antijenlere sahiptir. Yani vücut, kendine ait olan her zerreyi çok iyi tanır ve kendine ait olduğunu anladığı hiçbir şeyle savaşmaz. Nakledilen organa ait yapıtaşları ise alıcı için yabancı bir madde gibi algılanabilir ve bağışıklık sistemi bu 'yabancıyla' savaşmak için harekete geçebilir. İşte bu tepkiyi en aza indirmek için, nakil sonrası dönemde hastaya bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar verilir. İlaç kullanma süresi maalesef geçici değildir. Sistem, yeni organın kendine ait olmadığını asla unutmaz ve ilaç desteği durduğunda reddetme tepkisi verebilir.
ORGAN BAĞIŞ SİSTEMİ NASIL İŞLİYOR?
Organ bağışı, kişinin hayatta iken kendi iradesiyle, organlarının bir kısmını veya tamamını ölümünden sonra başkalarının tedavisi için kullanılmak üzere izin vermesidir. 18 yaşını aşmış, akıl-ruh sağlığı yerinde olan herkes organ bağışında bulunabilir. Bağış yapılabilecek yerler; tüm devlet hastaneleri, özel hastaneler, sağlık ocakları ve sağlık müdürlükleridir. Prosedür olarak bir form doldurulup organ bağış kartınız verilir. Yapılan organ bağışları, organ nakli koordinatörü veya hastanece görevlendirilmiş yetkili kişi tarafından Sağlık Bakanlığı organ ve doku bilgi sistemine girilir. Üzerinde organ bağışı kartı bulunan bir kişinin beyin ölümü gerçekleştiğinde, kart taşıyor olması, nakil için yeterli değildir. Vefat sonrası, kişinin ailesi tarafından da onay verilmesi gerekir. Canlı verici söz konusu ise, iki taraf için de nefroloji polikliniklerinde yapılan detaylı araştırmalardan sonra engel bir durum söz konusu değilse, listeden sıra gelmesi beklenmeden nakil gerçekleştirilir. Canlı vericisi olmayan hastalar ise ulusal kadavra bekleme listesine kayıt edilir.