1970'te DPT kütüphanesinde bulduğum bir kitaptan çok etkilenmiştim. 'How to Lie with Statistics?' (İstatistiklerle Nasıl Yalan Söylenir?) isimli bu kitapta, çeşitli kriterlere göre rakamların nasıl istismar edilebileceği; aynı rakamların nasıl birbirine zıt şekilde yorumlanabileceği anlatılıyordu. Bu kitabı okuduktan, hele istatistiklerin demagoglarca arzuları istikametinde nasıl eğilip büküldüğünü gördükten sonra, doğrusu rakamlara güvenim kalmadı.
1915'teki Çanakkale mağlûbiyetinin acısını çıkarmaya çalışan İngilizler, Dışişleri Bakanlığı'na bağlı Propaganda Bürosu olarak 'Wellington House'ı kurdular ve Arnold Toynbee'ye tamamen uydurma olan ünlü 'Mavi Kitap'ı yazdırdılar. Bu kitap, hâlen Türk düşmanı diyasporanın ve Ermenistan'ın tek dayanağıdır ve tamamen mesnetsizdir. Toynbee, daha sona bu iftiralar kitabını itiraf ederken, 'Ben de savaşa gitme yerine askerlik vazifemi böyle yerine getirdim' demiştir.
İşte, 'Freedom House' yani 'Özgürlük (Genel) Evi'nin Türkiye'yi karalayan raporu da bu çeşit bir iftiradan ibarettir. Geçen hafta yayınladığı sözüm ona 'Basın Özgürlüğü' sıralamasıyla Türkiye'yi 'özgür olmayan' ülke statüsüne düşüren bu kuruluş, aslında tamamen İsrail'in ve Mossad'ın yönetiminde bir fesat yuvasıdır.
***
Uluslararası bazı kuruluşların bu çeşit raporları ve istatistikleri artık güvenilirliğini kaybetmiştir. Her alanda olduğu gibi demokratik hürriyetler konusunda da çok büyük mesafeler kat eden
Türkiye'yi antidemokratik bir ülke gibi göstermek ve
Başbakan Erdoğan'ı diktatör olarak lanse etmek, bu çıfıtların esas misyonu hâline gelmiştir.
Freedom House ve benzeri fesat yuvalarının,
'Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu'nun (TGDP) Türkiye'de 44 kişilik tutuklu gazeteciler listesi, tümüyle gerçeklere aykırıdır.
Adalet Bakanlığı'nın açıklamasına göre; 2 Mayıs 2014 itibariyle, 18 kişinin yargılanması tamamlanmış; 11 kişinin yargılanması tutuklu olarak devam etmekte; 14 kişi değişik tarihlerde tahliye olmuş; 1 kişinin de cezaevlerinde kaydına rastlanmamıştır. Yargılanması tamamlanmış 18 kişi ile tutuklu 11 kişinin suçları şöyledir: 16 kişi
PKK/ KCK'lı terörist, 6 kişi
DHKP-C teröristi, 3 kişi
MLKP/MK teröristi, 2 kişi
TKP (ML) TİKKO teröristidir.
Bu kişilerin hiçbiri gazeteci değildir.
***
1987'de,
'Uluslararası Pen Klubü' (
Yazarlar Birliği)
Başkanı'nı,
Basın-Yayın Bakanı olarak
Ankara Palas'ta ağırlamıştım. Herifçioğlu leziz
Türk yemeklerini tıkındıktan sonra
Türkiye'deki basın hürriyetini hakaretâmiz bir üslûpla eleştirmeye kalkmaz mı? Aynen geçen hafta
Türkiye'ye gelen
Nazi kalıntısı
Alman Cumhurbaşkanı gibi saçmalayınca, benim cevap vermeme lûzum kalmadan
Prof. Dr. Mümtaz Soysal hocamız adamın lâfını ağzına tıkayıverdi. Zaten, bütün mesele, aydınımızın hangi görüşte olursa olsun
Türkiye'ye yönelik ithamlara cevap verebilmesidir.
Bizi asıl üzen,
Freedom House'deki üç buçuk
Türkiye düşmanının havlaması değil, yabancılaşmış bazı aydın mâkulesinin ihanetidir. Siz kalkar da
Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı olarak
Türkiye'de basın hürriyeti olmadığını,
Türkiye düşmanlarına bas bas bağırırsanız; gazetelerde, televizyonlarda olmadık iftiralar atarsanız, elâlemin ekmeğine yağ sürer ve kendi ülkenize ihanet edersiniz.
Elinizi vicdanınıza koyarak söyler misiniz? Hangi hür ve demokratik ülkede,
Başbakana ve ailesine her gün manşet manşet hakaretler yağdırılır? Hangi demokratik rejimde sosyal medyada özel hayatın gizliliği bu derece alçakça ihlâl edilir? Hangi
'diktatör'(!), şahsına, ailesine, bakanlarına milletvekillerine alenen hakaret edilmesine bu derece tahammül edebilir?...
İnsan hakları, özgürlükler ve demokrasi maskesi altında olmadık melanetleri işleyenlere aslâ geçit vermeyeceğiz.