Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN CELAL GÜZEL

HSYK ve Anayasa değişikliği

Eğer tarafsız bir gözle incelenirse, dünyanın gelişmiş demokratik hukuk devletlerinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, bizim yargı sistemimizde olduğu gibi önemli bir müessese şeklinde düzenlenmediği görülecektir. HSYK, birçok kimsenin zannettiği gibi bir yüksek yargı kuruluşu değildir. HSYK, yargı erkinin bağımsızlığı düşünülerek yargı mensupları hakkındaki değerlendirmenin yapıldığı bir teşkilâttır. Aslında dünyanın gelişmiş birçok ülkesinde HSYK benzeri ayrı bir yapılanma yoktur ve HSYK ile ilgili işler, Adalet Bakanlığı'nca görülür. HSYK'nın bulunduğu ülkelerde de zannedildiği gibi bu kurul kimseye hesap vermeyen, en önemlisi de adalet tevzii bakımından tesire sahip bir kurul değildir. Benzeri kurulların bulunduğu birçok ülkede kurul üyeleri parlamentodan, devlet başkanından, hattâ adalet bakanlığı tarafından seçilir. Kurulun nasıl teşkil edildiğinden çok, görevlerini bağımsız yürütebilmesi önemlidir.
Kurulun seçiminde yasama ve yürütmenin rolünün bulunması, devlet erklerinin yargıya müdahalesi şeklinde anlaşılamaz. Kurul, üyeleri arasında adalet bakanı ve müsteşarı da bulunsa, yasama ve yürütme organından bağımsız olarak görevini ifâ eder. Önceki yazılarımda 1960'tan beri yargıdaki ideolojik yapılaşmayı ve hukukun siyasallaşmasını hep anlatmıştım. Ne yazık ki bunun müsebbibi CHP, ulusalcı ve jakoben çevreler ile TSK'daki darbeci odaklardır. Ancak, son dönemde kadrolaşmaya bu defa başka çevreler de katılmışlardır. Özellikle 7 Şubat 2012 Operasyonu'ndan sonraki gelişmeler, 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonları ve son olarak 'TIR'ların durdurulması' olayı, bu yeni kadrolaşmanın devlet yönetimine olumsuz etkileri olarak yansımıştır. Elbette yolsuzluk yapılmasından yana değiliz. Ancak hukuk dışı isnat ve yöntemlerle hükümeti yıpratarak siyasi hedeflere yönelen bir yargı kadrolaşmasını kabul etmek de mümkün değildir. Aksi takdirde asıl bu eylemler kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırır ve yeni bir jüristokratik yapı oluşturur.
12 Eylül 2010 Referandumu'nda, Anayasa'nın HSYK'yı düzenleyen 159'uncu maddesi, kadrolaşmanın ve siyasallaşmanın bulunmadığı bağımsız bir yargıya ulaşılmak maksadıyla hazırlanmıştı. Ancak, kadrolaşmayı önlemek için getirilen HSYK seçimindeki 'tek oy sistemi', CHP'nin yargıdaki kadrolaşma hesabıyla AYM'ye müracaatı neticesinde iptal edilmiş ve HSYK kadrolaşmaya açık hâle gelmiştir. Yeni sistem, yargı tabanının seçimine dayandığı için demokratik gibi görülse de özellikle teftiş kurulunun HSYK'ya bağlanması yüzünden tamamen sorumsuz ve lâyüsel hâle getirilmiştir. Bundan istifade eden hizipler, HSYK'nın oluşumunda ve daha sonra Yargıtay ve Danıştay'a seçilen üyelerin kadrolaşmasında etkili olmuşlardır.
Son HSYK Kanun Tasarısı, her ne kadar bazı iç ve dış çevreler bakımından geriye dönüş olarak görülüyor ise de bu tasarı -birçok yanlışlıklar ihtivâ etmesine rağmen- devletin kendini korumasıdır. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın da teklif ettikleri gibi, HSYK tâdil tasarısı yerine, değişikliğin Meclis'te grubu bulunan siyasî partilerin mutabakatı ile bir Anayasa tâdili şeklinde yapılması doğru olacaktır. Bu itibarla, söz konusu kanun tasarısının HSYK ile ilgili maddelerinin dondurulması yerinde olmuştur.
Bu konudaki engel, son dönemde kendisini AK Parti düşmanlığına odaklayan Ana Muhalefet Partisi'nin bu mutabakatta yer almamasıdır. Buna mukabil, bazı fanatik unsurlar dışında MHP'deki mâkul ve ılımlı yöneticilerin, daha önce Cumhurbaşkanı Seçimi ve Başörtüsü Yasağı konusundaki demokratik ve yapıcı tavırları tekrar gündeme gelebilirse, AK Parti ile MHP'nin mutabakatıyla yeni statünün Anayasa değişikliği ile gerçekleşmesi mümkün olabilecektir. Bize göre demokratik hukuk devleti için en doğru ve geçerli yol da budur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA