Türk Dil Kurumu'nun (TDK) 'Türkçe Sözlük' kitabında, 'Nefret: 1. Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu, 2. Tiksinme, tiksinti' olarak tanımlanmış. D. Mehmet Doğan da 'Büyük Türkçe Sözlük' eserinde nefreti, bir kimseden veya şeyden kaçınma, iğrenme, ikrah, istikrah olarak tarif etmiş.
Bu tariflerden de anlaşıldığı gibi 'nefret', bir duygu, bir histir. İnsanı düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınayıp suçlayamazsınız da, sorarım size duygularından dolayı nasıl suçlayabilirsiniz?
Bir 'nefret söylemi'dir tutturmuş gidiyoruz. Katıldığım televizyon programlarında PKK'yı ve terörist başını tamamen haklı olarak suçladığımda, muhataplarım beni 'nefret söylemi' ile itham ediyorlar. Halbuki kendilerinin âdeta istihrak edercesine bir TC deyişleri var ki, vatandaşları oldukları devleti daima nefretle andıklarını kim inkâr edebilir?
***
'
Nefret' gibi '
sevgi' de suç olamaz. Ben,
Türkiye'de yaşayan insanımızın yüzde 90'ından fazlası gibi bebek katili teröristbaşı
Apo'yu nasıl hiç sevmiyorsam,
PKK-KCK-BDP'nin bir avuç sempatizanı da
Apo'ya '
sayın', '
serok' (önder) diyebilir ve onu sevebilirler. Elbette birisinden nefret etmek suç sayılamayacağı gibi, onu sevmek de suç sayılamaz.
Aslında bu tartışma siyaset ve hukuk literatürüne
Nazi Almanyası'nın '
ırkçı' uygulaması neticesinde girmiştir. '
Irkçılık' ve '
ırk ayrımcılığı' en büyük suçlar arasındadır. Bunun tezahürlerine mâni olabilirsiniz lâkin düşünce ve duyguya müdahale edemezsiniz.
5237 sayılı yeni
Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) '
Ayrımcılık' matlaplı 122. maddesinde, '
Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özgürlük, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yapmak' yasaklanmıştır. Ancak, bu maddede dahi bu ayrımcılığın tezahür şekli, yani yapılış eylemi suç sayılmıştır. Zira aksi takdirde
Ceza Kanunu düşünce alanına girmiş olurdu.
28 Şubat Darbesi'ne karşı verdiğim mücadele esnasında, eski
TCK'nın
312. maddesine göre hakkımda yüzlerce dâvâ açılmıştı. Bu madde, halkı düşmanlığa ve kin beslemeye tahriki suç kabul ediyordu. Çeşitli ikazlarımıza rağmen, bu madde yeni
TCK'nın
216. maddesinde de -açık ve yakın tehlike yumuşatmalarıyla- yer aldı.
***
Ajanslar '
nefret suçu'(!) ile ilgili haberi şu şekilde veriyor: '
Cinsiyet, etnik köken, din ve siyasî görüş ayrımcılığı yapıp, aşağılayan cezasını ödeyecek.' Size şimdiden haber vereyim, eğer düşünce ve düşünceyi ifade hürriyetini kâmilen ortadan kaldıran bu saçmalık
TCK'ya girerse, önce şu üç grup suçlanacaktır:
1. Başta siyasî parti liderleri ve yöneticileri olmak üzere siyaset adamları.
2.
Türklerden, Kürtlerden,
Türkiye'den nefret eden ve her fırsatta bu nefretini kusan ırkçı, bölücü teröristler.
3. Sövüp saymadan konuşamayan mahalle kabadayıları.
Bu hüküm yürürlüğe girerse, meselâ siyasî liderler birbirlerini nefretle değil sevgiyle eleştirecekler; sözgelimi '
Yakında mahallî seçimlerde sizi çok seveceğiz' diyerek '
sevgi'yi değişik anlamda kullanacaklar. Bakarsınız
Tarkan gibi '
Ocağına düştüm yavrum, kucağına düştüm yavrum' da deyivermişler.
Pekekeciler de '
Biz ayrılamayız' diyerek ellerindeki mayın ve kalaşnikoflarla şarkı söyleyecekler. Kabadayıların işi daha kolay; '
Sülaleni sinemada gördüm' demek onlara yeterli olacaktır.
***
Hülâsa demokrat arkadaşlar, nefret suçu olamaz. Siz ancak hangi saikle olursa olsun yapılan suç teşkil eden fiili cezalandırabilirsiniz. Yeni bir düşünce suçu tartışmasına yol açmak istemiyorsanız bu saçmalıktan vazgeçiniz.