Mısır' da firavunların torunu, eli kanlı darbeci ve katil Sisi, güya Cumhurbaşkanı yaptığı Adlî Mansur ve diğer postal yalayıcısı darbe mahsulü uşaklarıyla birlikte nihayet beklenen katliamı gerçekleştirdi. Elimizdeki son bilgilere göre binden fazla şehit, beşbinden fazla yaralı var...
Buna karşılık demokrasi taraftarı Müslüman Mısır halkı, zulme karşı kahramanca direnmeye devam ediyor. Artık bütün Mısır halkı sokaklarda firavunlara karşı demokratik haklarını şehadeti göze alarak savunuyor.
20. Dönem Tokat Milletvekili Dr. Ahmet Feyzi İnceöz, meşhur alim İbn-i Kemal'in bir fetvasını söyledi. Şeyhülislâm İbn-i Kemal, 'Zulme ve haksızlığa karşı toplanan bir topluluğa sırf kalabalık olsun ve güçlü görünsün diye katılmak cihadın şubelerinden biridir' demiş. (Gezi olaylarında toplanan ve darbeye dâvetiye çıkarmaya çalışan 'çapulcular'ın bununla hiçbir ilgisinin olmadığını; bilâkis firavunlardan ve darbecilerden yana olduklarını anlatmaya lüzum yoktur herhalde...)
***
Ramazan'da
Kanal A'daki bir sahur programında değerli dostum
Sadık Yalsızuçanlar, niçin hep
İslâm ülkeleri aç, sefil ve diktatörler tarafından yönetiliyor, diye sormuştu. Yani,
Ziya Paşa'nın meşhur terkib-i bend'inde dediği gibi,
'Dolaştığı mülk-ü İslâmı bütün virâneler gördüm' vâkıasının sebebini sordu. Ben de
İbn-i Haldun'dan başlayarak izahata giriştim. Lâkin, işin aslı şuydu:
Emperyalist ve
kolonyalist Batılı, köktendinci
Haçlı zihniyetiyle
İslâm ülkelerine,
Afrika'ya ve
Uzak Doğu'ya saldırmış ve bütün zenginliklerini talan etmiştir.
Mısır ve diğer
İslâm ülkeleri en müreffeh, huzurlu ve rahat devirlerini
Osmanlı-Türk idaresiyle yaşamışlardır. Fakat, ip
Batı'nın ve özellikle de
İngiliz'in eline geçince,
İslâm ülkelerine ve
Mısır'a sömürülecek topraklar nazarıyla bakılmıştır.
Evvelâ,
Orta Doğu ve
Arap âlemine
'demokrasi' getireceğiz diye uydurma ve riyakârca hazırlanmış çifte standartlı projelerle ortaya çıkan kendine demokrat
Batı'nın, aslında emellerine sadıkâne hizmet eden zâlim diktatörleri desteklemesi şaşırtıcı değildir. Ancak, bu defa
Müslüman Arap ve
Orta Doğu halkı uyanmış ve demokratik haklarını canı pahasına savunmayı öğrenmiştir.
***
Bu arada bizim de kıssadan hisse çıkarmamız lâzımdır.
Balyoz ve
Ergenekon dâvâlarında hapis cezaları alanlara karşı acıma hissi duyulması tabiîdir. Lâkin, bu acıma duygusunu,
Yargıtay'ı baskı altına alacak ve
TBMM'den af çıkaracak şekilde mübalağa ederseniz, son yarım asırda hep olduğu gibi tekrar yanıldığınızı görürsünüz. Çok değil, daha 16 yıl önce
28 Şubat Darbesi'ni planlayanların da, 2003 ilkbaharından itibaren darbe hazırlıkları yapanların da hedefinde, irticacı kabul ederek şehit etmeyi düşündükleri onbinlerce inançlı insanımız vardı. Bugün bazılarımız hayatta isek bu, başta
Erdoğan olmak üzere, demokrasi ve hukuka bağlı güçlerin dirayeti ve cesareti sâyesindedir.
Yeri gelmişken yazayım:
Türkiye'de darbeci ve lâikçi terör gösterilerinin de arkasında,
Türk Milleti'nin ve
Devleti'nin güçlenmesini istemeyen dış güçler ile sandık yoluyla iktidara gelemeyeceklerini anlayan ve darbeden medet uman malûm çevrelerin bulunduğu bir gerçektir.
***
Bugün, ilerlemiş yaşıma rağmen,
Mısır'da
Adeviyye meydanında bulunmak ve mümin, demokrat
Mısırlılar'la beraber
Sisi ve köpeklerine karşı koymak isterdim.
Şehit
Mısırlı kardeşlerime
Allah'tan (c.c.) rahmet ve yaralılara şifa niyaz ediyorum.
Şuna bütün kalbimle inanıyorum ki, er veya geç
Firavunların diktası sona erecek ve zâlimlerin sonu gelecektir.