Her zaman yazıyorum: Komplo teorilerini sevmem ve hakkında bilgim olmayan konuda kalem oynatmam. Ancak bu durum geleceğe ait tahminlerde bulunmama da mâni değildir. Bilgi, birikim, istihbarat ve gerçekçilik, geleceğe ait yorumlarda isabet sağlar. Eğer devleti idare edenler bu yorumlardaki tamamen yapıcı ve dostâne tavsiyelere kulak verirler ve geleceğe ait tahminleri değerlendirirlerse, buna göre tedbir alma fırsatı da bulabilirler.
***
Başbakan Erdoğan, samimiyetle de olsa bazen sert konuşabilir, hatâ yapabilir. Lâkin, millî birlik ve bütünlük konusunda tâviz vermediği müddetçe, milletimizin önündeki tek alternatif olarak görünmektedir. O halde, yanlış bulduğumuz tarafların düzeltilmesine gayret göstererek
Erdoğan'ı ve yüklendiği tarihî misyonu desteklemek, vatansever ve yabancılamamış aydınımız için tek çıkar yoldur.
Erdoğan, 11 yıla yakın iktidarı döneminde; ileri demokrasiye geçebilmek için militarist vesayeti ve yargı oligarşisini kaldırmış; dış politikada bizi küresel oyuncu hâline getirmiş; dünya, ekonomik krizde kıvranırken
Türk ekonomisinin istikrarlı büyümesini sağlamış; son derece önemli sosyal düzenlemelerle sosyal adaletin tesisine çalışmış ve
Türkiye'yi dev projelerle yüceltmiştir.
Ancak, buna mukabil terörle mücadeledeki başarısına rağmen görüşme sürecinde muhataplarına güvenmesi,
Irak ve
Suriye konusundaki cesur yapısına uymayan tereddütler doğru olmamıştır.
***
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç 29 Temmuz günü yaptığı konuşmada Eylül ayında yeni protestoların yapılacağına dair hükûmetin elinde istihbarat olduğunu açıkladı.
Ergenekon Dâvâsı'nda mahkemenin kararı açıkladığı gün
Mustafa Balbay'ın,
'Herkes hazırlansın sıcak bir sonbahar geliyor!' diye bağırması ve
Doğu Perinçek'in gazetesindeki yazısında,
'Görevlere hazır olun. Herkes iş başına!' şeklindeki talimatı,
Arınç'ın istihbaratını desteklemektedir. Kaldı ki, çeşitli yazılarımda belirttiğim gibi, bu oyun/komplo, ilkbahardan beri içeride ve dışarıda hazırlıkları yapılan ve
'Gezi Parkı Olayı'nda patlatılan, güya
'Türk Baharı' adı altında senaryosu yazılan bir komploydu. Ne yazık ki yönetim bu komploya hazırlıksız yakalanmış, bazı yöneticilerin çelişik ve acemî tutumları yüzünden kriz iyi idare edilememiştir. Bereket versin ki
Başbakan Erdoğan'ın tâvizsiz ve kararlı tutumu olayların sonlandırılmasını sağlamıştır.
***
Eylül sonunda yapılacakları kısaca özetleyelim:
1. Dışta
Yahudi lobisi, sermaye ve medya hâkimiyetiyle
Türkiye üzerinde baskı kurmaya çalışacak; bunun için de parayı ve sosyal medyayı kullanacaktır. Bunda,
Erdoğan'dan hoşlanmayan,
Yahudilerle işbirliği hâlindeki
Evangelist Neocon'ların da rolü bulunacaktır.
2. Hedef,
Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak,
AK Parti'yi ve
Erdoğan'ı düşürmek ve bir
'iç savaş' hazırlamaktır. Bunun sonucunda, millet iradesiyle seçim sandıklarında yenemedikleri
AK Parti ve
Erdoğan'ı,
'diktatörlük' ile suçlayarak, terör ve şiddet eylemleriyle antidemokratik şekilde, fırsat bulurlarsa bir askerî darbeyle düşürmek istemektedirler.
3. Bu maksatla içeride,
Gezi Olayları'nda görüldüğü gibi rantiye faiz lobisinden ve malûm
İstanbul dükalarından da yardım göreceklerdir.
4. İçeride, başta
DHKP-C gibi taşeron örgütler olmak üzere, paramiliter ve demokrasi aleyhtarı dernek ve benzeri kuruluşlar,
TKP,
İP,
SDP gibi komünist partiler, ulusalcı jakobenler ve
CHP, bundan faydalanmaya çalışarak ellerinden gelen bütün melânetleri sahneye koyacaklardır.
CHP, her zaman olduğu gibi bu sâyede iktidarı gasp etme hayalleri kurmaktadır.
5. PKK-KCK-BDP-Apo ağız değiştirerek bu şiddet eylemlerini destekleyeceklerdir. Zira,
'Görüşme Süreci'ni fırsat bilerek binin altına inen terörist sayısını 3000'e çıkarmışlardır.
Yarın bu konuya devam edeceğiz.