Geçtiğimiz iki gün içinde, Suriye sınırından, önce bin, sonra iki bin kişilik, kaçakçı olduğu iddia edilen PKKPYD militanları tarafından saldırıya uğradık. Genelkurmay'ın açıklamasında 'kaçakçı' olarak nitelendirilen bu gruplar açıkça 'terörist'tir ve üstü kapalı terör eylemi yaparak Görüşme Süreci'ni baskı altına almaya çalışmaktadırlar.
Diğer taraftan, PYD temsilcisi Salih Müslüm'ün Türkiye'ye gelerek MİT yetkilileriyle görüşmesi ve aynı günlerde Neçirvan Barzani'nin Ankara'daki temasları ilgi çekicidir. Artık, ben şuna kanaat getirdim ki Kürtler diplomasiyi Türkiye'ye nazaran daha kıvrak şekilde kullanabiliyorlar.
Öyle ya, bir yandan burnun bile kanamadan Esad diktasıyla vaziyeti idare edeceksin; bir yandan 'Büyük Kürdistan' için toplantılar düzenleyeceksin; diğer yandan da koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni 'havuçsopa politikasıyla' dize getireceksin. Hem PKK ile oynayacaksın, hem de Türk yetkililerinin ağzına bir parmak bal çalacaksın.
***
Görüşme Süreci sonuna doğru yaklaşılırken, sürecin sâyesinde sağlanan geçici huzuru devam ettirmek isteyenlerin, ortaya sürülen
'barış'(!) formülleri konusunda anlaşması gerekiyor.
PKK-KCK terör örgütü, henüz silâhını bırakmadı ve
Türkiye dışına da çıkmış değil.
Çıkan bir kısım teröristler de özellikle
Suriye'nin kuzeyinde örgütlenip
Türkiye'ye karşı cepheyi genişletmekle meşguller...
Bunlar,
'Yeni Anayasa' çıkarılabilse bile, kendi ayrılıkçı taleplerine bu metinde yer verilmeyeceğini biliyorlar. Ayrıca,
Öcalan'ın hemen serbest bırakılmasının veya ev hapsine alınmasının mümkün olamayacağını da çok iyi biliyorlar.
Bu durumda,
PKK-KCK-BDP ile
Öcalan'ın beklentisi,
Güney Doğu'da adı konulmamış, fiilî bir
'özerk bölge'nin oluşturulmasıdır.
Nitekim daha şimdiden
Güney Doğu'da devletin hâkimiyeti zayıflamış ve terörist unsurların örgütlenmesi hızlanmıştır.
Diğer taraftan, başta
Türkiye'den olmak üzere, çeşitli kaynaklardan sağlanan
PKK terör örgütü militan sayısı, 6 ay önce birkaç yüze kadar düşürülmüşken, tekrar 2500 civarına çıkarılmıştır. Yani,
PKK yeniden saldırı alternatifini de hesaplamakta ve buna göre gücünü arttırmaktadır.
***
Terör örgütünün,
Öcalan'ın ve
BDP'nin nihaî hedefi, önce bağımsızlığa yakın bir özerklik kurmak, daha sonra da ilk fırsatta oluşturulacak bağımsız
Kürdistan ile birleşmektir.
Bu hedefleri konusunda ilerleyebilmeleri için,
Türkiye'nin,
Güney Doğu'da yerinden yönetim maskesi arkasında geniş bir
'özerklik' olgusunu kabullenmesi gerekir.
Türkiye'de iktidardaki yöneticilere bu emrivâkiyi kabul ettirebilmek için şu kozları kullanmaktadırlar:
1. Akan kanın tamamen durdurulması.
Aksi takdirde, yeniden terör saldırılarının başlatılacağı tehdidinde bulunmaktadırlar.
2. Kuzey Irak Kürt Yönetimi ve
Suriye Kürt Yönetimi ile stratejik ortaklık geliştirilmesi; her türlü ekonomik ve ticarî bağlantının kurulması.
3. Türkiye'ye
Kürtler konusunda
'ağabeylik' teklifi.
Türkiye'nin bu şekilde bir anlaşmaya razı olması, kısa bir zaman sonra topraklarının önemli bir kısmını kaybetmesi demektir. Dar bir çevrede yapılan anlaşmalar
Türkiye'yi ve
Türk Milleti'ni bağlamaz. Bu şekilde bir anlaşmaya razı olarak birlik ve bütünlüğümüzü tehlikeye atanlar, cevabını demokratik şekilde alırlar.
Bu milletin bağrından çıkan
Erdoğan,
Gül,
Davutoğlu gibi devlet adamlarının, bu tuzağa düşmeyeceklerine inanıyorum.