Mübarek Ramazan günlerinde Türk kamuoyu olarak yüreğimiz kan ağlıyor, ciğerimiz yanıyor. Mısır'da alçak ve katil darbecilere karşı Allah'tan başka bir dayanağı, imanından başka bir silâhı olmayan halk katliama tâbi tutuluyor. 200'den fazla Müslüman halk şehit ediliyor, binlercesi yaralanıyor. Katliamdan sonra Adeviye Meydanı'ndaki halkın, nasıl Cenab-ı Hakk'a yalvararak iltica ettiğini seyrettiniz mi? Bu manzarayı televizyonlarda seyrederken ağlamayan Müslüman ve insan olamaz...
Türkiye, darbenin başlangıcından beri Mısır halkının yanında yer aldığını söylemekle yetinmeyip, darbe sonrası süreçte de aynı tavrını sürdürerek örnek demokrat ülke olduğunu göstermiştir. Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, Cumhurbaşkanı Gül'ün ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun samimî tepkilerini milletçe alkışlıyoruz.
Mısır'daki darbe ve katliam konusunda Türk Milleti de Türkiye'nin her köşesinde düzenlediği gösterilerle Mısır'daki kardeşlerini desteklemiş ve şehit düşenler için gözyaşı dökmüştür.
***
Mısır, demokrasi tarihi ve demokrasi anlayışı açısından bir turnusol kâğıdı gibidir.
Mısır'da son yıllarda ve özellikle
Arap Baharı'ndan bu yana meydana gelen olaylar ve bundan sonra gelecek olaylar, demokrasinin hem
Ortadoğu- Arap Ülkeleri, hem de
Batı için ne anlam taşıdığını ortaya koyması bakımından dikkatle ve ibretle takip ediliyor.
Mısır'da
Adeviye meydanında toplanarak ve belki de dünyada bugüne kadarki en tesirli darbe karşıtı gösterilerde bulunan demokrasi yanlısı
Mısırlıların bu direnişi başarılı olursa, demokrasi tarihi açısından bir dönüm noktası teşkil edecektir. Bu çerçeveden bakıldığında
Mısır ve demokrasi önemli bir sınavdan geçiyor. Bir yanda, halkın vergisiyle kurulan ve silâhlarla donatılan ordu, öte yanda bu ordunun silâhlarından çıkan kurşunlarla katledilen halkın mücadelesinde hangi tarafın zafer kazanacağı, aynı zamanda sürekli askerî darbelere mâruz kalan diğer ülkeleri de yakından ilgilendiriyor.
Mısır'da demokrasi yanlısı halkın orduya geri adım attırması halinde, dünyanın neresinde olursa olsun artık her canı isteyenin rahatça darbe yapabileceği günler geride kalmış olacak.
Mısır'da son olarak, darbeci alçakların gerçekleştirdiği ve 200 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliam,
Batı'nın sadece demokrasiye ve darbelere değil, katliamlara, kıyımlara ve toplu cinayetlere de hangi gözlükle baktığını bir kez daha gösterdi. Daha önce de defalarca şahit olunduğu üzere, dünyanın herhangi bir bölgesinde bu tür olaylar meydana geldiğinde
Batı çifte standartlı tavrını ortaya koymakta bir beis görmüyor. Lâfa, söze geldiğinde mangalda kül bırakmayan ve insan hakları, adalet, eşitlik, özgürlük, demokrasi kavramlarını ağzından düşürmeyen
Batı dünyasının, iş icraata, uygulamaya gelince üç maymunları oynamasına alıştık artık...
Mısır'daki darbeye darbe, katliama da katliam diyemeyen bir zihniyetin, nelere ve hangi ölçülere göre darbe ve katliam diyeceğini merak etmemek mümkün değil.
Mısır'la siyasî, ekonomik ve stratejik çıkar işbirliğine halel getirmemek için, temel insanî ve siyasî ilkeleri çiğnemesi,
Batı'nın nasıl bir ahlâkî zaaf içinde olduğunu bir defa daha ortaya koymuştur.
***
Türkiye'nin
Mısır konusunda diplomatik girişimlerini arttırmasını bekliyoruz.
Cumhurbaşkanımız,
Başbakanımız ve
Dışişleri Bakanımız,
Mısır'ın bugünkü gayrimeşru yönetimini tanımayarak,
Müslüman ve demokrat
Mısır halkının yanında yer almaya devam etmelidir.
Bu cümleden olarak;
BM nezdinde
Mısır halkı için çalışmalar sürdürülmelidir.
İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) olağanüstü olarak toplantıya dâvet edilmeli ve
Suudî Arabistan gibi
Batı uşağı ülkelere rağmen,
İİT'nin
Mısır halkının yanında açıkça yer alması sağlanmalıdır.
Afrika Birliği Örgütü de olağanüstü olarak toplantıya çağrılmalı ve
Mısır'ın darbeci yönetiminin meşru olmadığı ve katliamcılığı ilân edilmelidir.
Mısır'da en geç 6 ay içinde, tarafsız gözlemcilerin denetiminde bir genel seçim yapılması için gerekli temaslarda bulunulmalıdır.