AK Parti'nin 10,5 yıllık iktidar döneminde, özellikle ekonomi konusunda başarılı olduğu, vicdan sahibi hiç kimse tarafından inkâr edilemez. Bazı müzmin muhalifler, uygulanan ekonomi politikasını kötülemek için, 'Ama dış açık artıyor' bahanesini ileri sürerlerdi. Artık dış açık da azalmaya başladı.
Uzun yıllardan beri ideolojik marjinal kesimler ile mevcut iktidarın karşısında olanlar, Uluslararası Para Fonu'nu (IMF) âdeta bir öcü olarak gösterip IMF üzerinden politika yaptılar. Aslında IMF'nin de hatâları vardı. Bir defa malî politika tavsiyeleri yanlıştı. Çünkü kriz esnasında harcamaların kısılması ve vergi oranlarının yükseltilmesi, yetersiz olan toplam talebi daha da arttırarak krizi derinleştirmekteydi. İkinci olarak, IMF'nin talepleri çok geniş olabilmekte ve bu taleplerde ABD'nin tesiri açıkça hissedilmekteydi. Nihayet, IMF'nin yüksek faiz politikası da eleştirilmekteydi.
Bütün bu mahzurlara rağmen, Türk ekonomisi 1961'den beri IMF'ye borçlanmak ve koyduğu kurallara uymak zorunda kalmıştır. İşte, yarım asırlık bir dönemden sonra, Türkiye'nin IMF'ye olan borçları sıfırlanmış; ayrıca Türkiye, üye ülke sıfatıyla IMF'ye 5 milyar dolar borç veren bir ülke hâline gelmiştir.
Türkiye, IMF'ye olan borçlarını, zorlanmadan ve denkliğini bozmadan bütçesinden ödemiştir. 'Efendim tamam da bir yandan da dış borçlarımız arttı' şeklindeki bu başarıyı gölgelemek isteyen mızıklanmalar yanlıştır ve müzmin muhalefetin gülünç eleştirilerinden ibarettir.
'IMF Zaferi'ni gerçekleştiren Başbakan Erdoğan'ı, Ali Babacan'ı ve diğer bütün ekonomi yetkililerini candan kutluyorum.