Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nu, Boğaziçi Üniversitesi'ndeki öğrencilik yıllarından beri tanırım. Otuz yıldan beri bir dâhinin hayatını yakından takip ediyorum. Prof. Davutoğlu, tanıdığım en yüksek ahlâklı, zeki ve kabiliyetli dostlarımın başında gelir. Hiç mübalağa etmeden söyleyeyim ki Davutoğlu, Keçecizâde Fuat Paşa'dan bu yana gelmiş geçmiş en değerli Türk Dışişleri Bakanı'dır.
Vizyon sahibi lider Recep Tayyip Erdoğan'ın delâletiyle başarıdan başarıya koşan Davutoğlu'nun, Türkiye'nin son on yılda sıradan bir Ortadoğu ülkesi iken, dünya çapında tesirli bir 'küresel güç' hâline gelmesinde büyük payı olmuştur. İnancını ve vatanseverliğini kimsenin tartışamayacağı Davutoğlu, sadece 'stratejik' değil, tarihî ve kültürel derinliğe de sahip bir Osmanlı-Türk vizyonunun öncülerindendir.
Bugün dünyanın en popüler etkili ve değerli dışişleri bakanları arasında baş sırada bulunan Davutoğlu'nu, kendi ülkesini Avrupa'ya şikâyet eden bizim vatanseverlik özürlü ana muhalefet partisi, aslâ anlayamamış ve tek parti döneminden gelen pasif dış politika zihniyetiyle uygulanan aktif diplomasiye karşı çıkmıştır.
***
İşte
Davutoğlu üzerinde titrememizin ve
O'na ait en küçük bir hatâyı bile kabullenemeyişimizin sebebi, kendisine hak ettiği değeri vermemizdendir.
Davutoğlu'nun
Fikret Bila'ya verdiği beyanatta,
'Halep nüfusunun yüzde 80'i Sünnî Arap, yüzde 10'u Kürt, kalanı Hıristiyan vb. unsurlar' dediğinin iddia edilmesi bizi çok üzmüştür. Ancak,
Fikret Bila, yardımcısının, kendisine
'Bakan, Türkmenlerden de bahsetti' dediğini kabul ediyor.
'Türkmenleri Gene mi Unutuyorsunuz?' başlıklı son yazımda, buna rağmen sevgili dostuma sitem etmiş ve bu konuda âcilen açıklama yapmasını beklediğimizi söylemiştim.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, dün
Kerkük'ten beni aradı ve beklediğimiz açıklamasını yaptı.
Türkmenlere ne kadar önem verdiğini ve yakından takip ettiğini söyleyerek, benim tahmin ettiğim gibi, beyanatında
Halep'teki
Türkmen nüfusundan bahsettiğini;
Halep'te ve köylerinde çok sayıda
Türkmen yaşadığını bildiğini açıkladı. Bu durumda,
Bila'nın
Türkmen ifadesini sehven unuttuğu anlaşılıyor.
Mamafih bu yanlışlık,
Türkmen meselesinin bir defa daha gündeme gelmesine ve
Davutoğlu'nun
Türkmenlere verilen önemi vurgulamasına yol açtığı için hayırlı olmuştur.
***
Son olaylardan en güzeli,
Davutoğlu'nun
Kerkük'e gitmesidir. Düşünebiliyor musunuz? Bin yıllık
Türk/ Türkmen diyarı
Kerkük'ü 75 yıldır ilk defa bir
Türk Dışişleri Bakanı ziyaret ediyor. Bir taraftan bu sefil hâlimize kahrederken, bir taraftan da hâlis muhlis
Türkmen olan
Dışişleri Bakanımıza, bu mübarek günlerde soydaşlarımızı sevindirdiği için
'Allah razı olsun' diyoruz.
Kerkük, özbeöz
Türkmen şehri, bin yıllık
Türk yurdudur.
Türkler,
Kerkük,
Musul,
Erbil'de bin yıl önce
'atabeylikler', devletler kurmuşlar ve asırlar boyunca bu toprakların sahibi olmuşlardır. Son
ABD ve peşmerge işgalinden sonra, nüfus ve tapu daireleri, hattâ mezarlıklar bile talan edilmiş ve
Süleymaniye civarından çok sayıda peşmerge
Kerkük'te iskân edilmiştir.
Türkmenlere yapılan bütün baskı ve zulümlere rağmen, hâlen
Kerkük nüfusunun yarısından fazlası
Türk'tür.
Amerikan işgalinden önce
Kerkük'ün nüfusu, yüzde 60
Türk, yüzde 25
Arap ve yüzde 15
Kürt idi.
***
Davutoğlu'nun
Kerkük ziyareti, bütün dünyaya bir mesajdır. Bu ziyaretle
Türkiye,
Irak,
Suriye ve
Ortadoğu'daki bütün
Türkmenlere sahip çıktığını ilân etmektedir. Artık
Ortadoğu'da,
Arap ve
Kürtler ile beraber bugüne kadar ihmal edilmiş
Türkmenler de hak sahibi olacaklardır. Bu, dış politikamızda önemli bir dönüm noktasının da işaretidir.
Bu hayırlı ziyaret ve gönlümüzü ferahlatan açıklamaları için
Dışişleri Bakanımıza teşekkür ediyoruz.
Artık
Türkmen şair şunları söylemeyecek:
'Türkmenem hey Türkmenem
Unutulmuş yek menem
Musul Kerkük ilinde
Unutulmuş Türk menem.'