TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli devlet ve siyaset adamlarından biridir. Daha önceki görevlerindeki başarıları bir yana, diğer dostlar alınmasın ama O'nun, gelmiş geçmiş en başarılı Meclis Başkanı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Cemil Çiçek, 'Yeni Anayasa' hazırlıkları konusunda da son derece önemli bir koordinasyon görevi ifa ediyor ve maharetle teşkil ettiği 'Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda âdeta kilit rolü oynuyor. Yeni Anayasa hazırlıklarını Cemil Çiçek'in yürütmesi hepimiz için bir şanstır. Esasen bu konuda kamuoyu, Başbakan Erdoğan'ın azmine ve TBMM Başkanı Çiçek'in kabiliyetine güveniyor.
Kısa süre önce, BDP'li komisyon üyeleri, dil meselesini bahane ederek Komisyon'dan çekildiler. Çiçek, daha önce üzerinde görüş birliğine varılamayan konularda olduğu gibi, bu meselenin hâllinin de sona bırakılmasını teklif ettiği hâlde ayrılmakta ısrar ettiler. Zira asıl maksatları, BDP'li tutukluların tahliyesi için baskı yapılmasını sağlamaktır. Lâkin Başkan Çiçek, bu meseleye de çözüm buldu ve Komisyon'un, çalışmalarına kısa bir aradan sonra devam etmesini sağladı.
***
Tutuklu milletvekillerinin tahliyesi hususunda, son çıkarılan yargı paketi ileri sürülerek, yürürlükteki
Anayasa'nın 138. maddesine göre mahkemeler üzerinde baskı yapılamaz. Halbuki başta
CHP lideri
Kılıçdaroğlu olmak üzere, politikacılar ve medya, yargının bağımsızlığı ve hukuk devleti ile ilgili bu temel ilkeyi her gün pervasızca çiğnemeye devam ediyorlar.
Önceki yasama döneminde, tutuklu olarak seçilen
Sebahat Tuncel'in tahliyesi, bu dönemde muhalefete emsal teşkil etmiştir. Lâkin, bu yasama döneminde seçilen 8 kişinin tahliyesi mahkemelerce uygun görülmemiştir. Son yargı paketinde ise, tutuklu milletvekillerinin tahliyesini sağlayacak bir hüküm yoktur. Mevcut
Anayasa'nın bu konudaki tahliyeyi engelleyen maddeleri de hâlen yürürlüktedir.
Başbakan Erdoğan'ın haklı olarak söylediği gibi, tutuklu kişiyi milletvekili seçtirmek yanlıştır; hapishaneden adam kaçırmaya benzer.
'Başka adamınız yok mu?' sorusuna verilecek cevaplar ise mâşerî vicdanı tatmin etmeyecektir.
Bu arada, suçlu dahi olsalar,
Prof. Haberal gibi uluslararası şöhret sahibi bir hekimle,
Mustafa Balbay gibi tanınmış bir gazeteciyle ve
Engin Alan gibi bir generalle,
KCK-PKK terör örgütünün militanlarını, isnat edilen suç çerçevesinde de aynı kefeye koymak mümkün değildir.
***
Yeni Anayasa çalışmalarına gelince,
TBMM Başkanı'nın takdire şâyan gayretlerine rağmen yeni yasama yılında bazı muhtemel gelişmelere karşı hazırlıklı olmak gerektiğini düşünüyorum. Özellikle ırkçı-bölücülerin hedeflerine ulaşabilmek için
Yeni Anayasa'yı kullanmak isteyecekleri ayan beyan ortadadır.
BDP, gerçekten demokratik, barıştan yana, akıllı ve gerçekçi hareket ederse,
Yeni Anayasa için
Komisyon'dan ve
TBMM Genel Kurulu'ndan tam uzlaşma çıkabilir. Lâkin, açıkça ifade edeyim ki, ben bunu çok küçük bir ihtimal olarak görüyorum.
CHP de,
BDP çekildiği takdirde
Komisyon'a devam etmeyeceklerini söylemiştir. Aslında
AK Parti ile
CHP'nin temel konularda anlaşmaları zor değildir. Fakat
CHP'nin devamlı görüş değiştiren ekibine de ihtiyatla yaklaşmak ve
Yeni Anayasa'nın serencamını onlara bırakmamak gerekir. Ancak, normal şartlarda,
Yeni Anayasa'yı beraber yapmaları ihtimali,
BDP'nin iştirakinden daha yüksektir.
BDP ve
CHP,
Komisyon'dan çekilse bile,
MHP ile
AK Parti'nin uzlaşması kolayca mümkün olabilecektir. Esasen,
Yeni Anayasa'nın
Genel Kurul'da kabulü için
AK Parti ile
MHP'nin oy toplamı yeterli olacaktır.
***
Gönül, elbette bütün
Meclis'in mutabakatını ister... Lâkin,
Türkiye'nin parçalanmasını isteyenler ve iktidara gelmek için millet menfaatlerine aldırış etmeyenlerle mutabakata varmak kolay değildir.
Yeni Anayasa, nihaî olarak referanduma sunulacağı için, ille de tam mutabakata varma şartının aranmasına da lüzum yoktur.