Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN CELAL GÜZEL

Ortadoğu, PKK ve biz

Dış politikada stratejistler ve karar mercileri şu iki konuda çok dikkatli olmak zorundadırlar:
1. Sabırsız davranmamak ve zamanından önce henüz olgunlaşmamış kararlar almamak.
2. En uygun zamanı kollarken, bir daha ele geçirilemeyecek tarihî fırsatlar kaçırmamak.
Son on yıllık dönemde dış politikayı yürüten AK Parti İktidarı'nın, özellikle Gül, Erdoğan ve Davutoğlu 'üçlüsü'nün icraatlarını yakından takip edip başarılarını bizzat müşahede ediyoruz. Bizce Erdoğan'ın dış politikası Türk tarihinde yeni bir çığır açmış ve parlak bir devri başlatmıştır. Genel bir değerlendirmeyle dış politikayı tahlil edenlerin bu gerçeği görmemeleri mümkün değildir.
Ancak bu hakikat, 2003'lerde Irak Savaşı sırasındaki, tesirleri yıllardır devam eden hatâlarımızı yok saymayacaktır. 1 Mart Tezkeresi, Türk dış politikasında hep kaçırılan bir fırsat olarak anılacaktır.
Hâlen idrak ettiğimiz günlerde de dokuz yıl sonra yeniden 'fırsat kaçırma' korkusu, genel değerlendirmede sonuna kadar desteklediğim dış politikada ve terörle mücadele konusunda beni ikazlara mecbur kılıyor.

***

Önce 'terörle mücadele'den başlayalım. Ne yazık ki AK Parti hükûmetleri de kendisinden öncekiler gibi, dış odakların, liberal ve barışçı geçinen aydınların kıskacına düşmüşler; terörün teşhisini doğru yapamayınca da terörle mücadeleyi akamete uğratan bir pasif tutum içinde olmuşlardır. Lâkin, Başbakan Erdoğan son dönemde terörle mücadeleden tâviz verilerek hiçbir netice alınamayacağını teşhis etmiş ve yapılan doğru organizasyon neticesinde teröristlerin büyük kısmı etkisiz hâle getirilerek tamamen köşeye sıkıştırılmışlardır.
Bu amansız mücadele esnâsında, teröristler silâh bırakıp teslim olmadan güvenlik güçlerinin mücadeleden vazgeçmesinin mümkün olmadığı; esasen bu durumun devlet ve güvenlik kavramlarıyla da bağdaştırılamayacağı defaatle açıklanmıştır.
Gerçi gene Başbakan Erdoğan, 'önce teröristlerin silâh bırakmasından' söz etmektedir. Ancak ifadesindeki pazarlık kokusu, Barzani'nin ziyaretine de rastlayınca, ister istemez zihinlerde istifhama sebep olmaktadır. Diğer taraftan, teröristlerin son birkaç gündeki cinayetleri de bu iyi niyetli teklifin tesirini azaltmıştır.
Halbuki, terörle mücadele ile demokratik açılımın tamamen farklı olduğunun şuuruyla hareket edilebilse, terörün kökten temizlenmesi kolayca mümkün olabilirdi.
***

Bundan da önemlisi, Türkiye'nin Ortadoğu'daki rolü ve gücü konusunda elinden kaçırmaya başladığı fırsattır. Daha önce de bu sütunlarda açıkça anlattık; Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesi kaçınılmazdır ve mutlaka gereklidir. Bırakınız bütün gerekçeleri, 900 km.lik müşterek sınırımız bulunan bu ülkede her gün onlarca, yüzlerce insan, gözünüzün önünde alçakça öldürülüyorsa ve siz de bunu, 'Seyirci kalmayacağız!' nidaları arasında bal gibi seyirci kalarak seyredebiliyorsanız, bunun en azından vicdanî hesabını vermek bile kolay değildir.
Diğer taraftan, başta ABD olmak üzere, Ortadoğu'nun ana sorumluluğunu Türkiye'de gören ve Türkiye'nin müdahalesine esas itibariyle karşı çıkmayan güçlere rağmen, ayranı ekşiterek içmeye çalışmamız, bugüne kadar uyguladığımız aktif politikaya uygun değildir. Suriye'deki gecikmelerimiz, bütün Ortadoğu politikamızın gidişatına tesir etmekte ve genel olarak etkimizi azaltmaktadır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA