1988 yazında, Millî Eğitim Bakanı olarak topladığım '12. Millî Eğitim Şûrası'nda, eğitimin genel yapısını gözden geçirmiş ve âcilen bir yapısal reformun gerçekleştirilmesi konusunda mutabakata varmıştık. Aradan geçen yaklaşık çeyrek asırlık dönemde köklü bir yapısal reform gerçekleştirilememiş; enerjik ve başarılı Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in ortaya koyduğu yapısal değişiklikler ise, Türkiye'deki vesayet rejimi yüzünden hep irrasyonel sınırlamalarla engellenmeye çalışılmıştır.
Bir eğitim sisteminin yapısını neye göre değiştirirsiniz? Bu soruya doğru cevap verebilmek için gerekli bilimsel araştırmalar yapılır; vatandaşın sosyal talebi incelenir ve kaliteli insan gücü yetiştirebilmek için en uygun yapısal değişiklik gerçekleştirilir. Lâkin, 28 Şubat Darbesi döneminde (1997), eğitim sisteminin yapısı, ideolojik peşin hükümlerle bazı örgün ve yaygın eğitim hizmetlerini baltalamak için tahrip edilmiştir. Darbeciler ve onları destekleyen CHP jakobenizmi tarafından, sırf İmam- Hatip Okulları ve Kur'an Kursları düşmanlığı yüzünden eğitimin yapısı, günün gerçeklerine aykırı şekilde değiştirilmiştir.
***
28 Şubat Darbe Dönemi'nde
MGK'da militarist zorbalığın dayatmasıyla, güya irticayla mücadele için antidemokratik kararlar alınmıştı. Bunların içinde en tipik olanlar,
İmam-Hatip Okulları ve
Kur'an Kursları ile ilgili kararlardı. Aslında din eğitimi ve öğretimini hedef alan yapısal değişiklik,
'Kesintisiz Zorunlu Eğitim' olarak formüle edilmişti
. Zorunla Eğitim'in 8 yıla çıkarılması adı altında, özellikle
'kesintisiz' olmasına vurgu yapılmakta; böylece zorunlu eğitim süresinin arttırılması etiketi altında hiç sıkılmadan entrika çevrilerek
İmam-Hatip Okulları'nın orta kısımlarıyla
Kur'an Kursları'nın kapatılması hedeflenmekteydi.
Aslında zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasına ve eğitim kalitesinin arttırılmasına kimsenin itirazı yoktu.
12. Millî Eğitim Şûrası'nda esasen bu yapısal değişiklik kararı alınmıştı. Lâkin ilköğretimin ilk döneminden sonra gerekli hâllerde istihdamın ve mesleğe yöneltmenin yapılabilmesi lâzımdı. Nitekim birkaç az gelişmiş ülke dışında
'kesintisiz' kaydıyla eğitim, dünyanın hiçbir eğitim sisteminde uygulanmıyordu. Bu art niyetli düzenleme yüzünden, orta dereceli işgücü arzında yetersizlikler meydana gelmişti.
Diğer taraftan,
İmam-Hatipli'lerin yollarını kesmek için meslekî ve teknik orta öğretim, katsayı ve benzeri engellemelerle tahrip edilerek insanımıza ve ekonomimize zarar verildi.
***
On beş yıl sonra da olsa, bir darbe dönemi uygulamasının kaldırılması memnuniyet vericidir. Artık eğitimde yapısal reformun tamamlanması için hiçbir engel kalmayacaktır.
TBMM'de
AK Parti Grubu'nda yapılan ve
Millî Eğitim Bakanı Prof.
Dr. Ömer Dinçer tarafından desteklenen bu önemli çalışma hakkında bir eğitim uzmanı ve eski bir bakan olarak görüşlerimi sıralamak istiyorum:
1. Eğitim sistemindeki yeni yapılanma,
'1+4+4+4' olmak üzere 13 yıllık bir dönemi kapsamaktadır. Buna göre, okul öncesi, temel öğretim ve orta öğretimin toplam
zorunlu süresi
13 yıl olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde bu süre en çok 11-12 yıl olarak uygulanmaktadır. Bizde de son 4 yıllık orta öğretim/lise müddeti yeniden 3 yıl olarak uygulanmalıdır. Böylece, öğrencilerin lüzumsuz zaman kaybı olmayacaktır.
2. Zorunlu öğretim süresinin
'kesintisiz' olma şartı kaldırılmalıdır. Böylece, hem eğitim ve işgücünün rasyonelliği sağlanacak hem de
28 Şubat Darbesi'nin antidemokratik bir müdahalesine son verilmiş olacaktır. Ayrıca
, 'zorunluluk' kavramı da demokratik taleplerle birlikte değişme göstermiştir. Yarım asır öncesinin
'zorunlu eğitim ve öğretim' kavramı gereksiz hâle gelmiştir. Zira artık vatandaşın
'zorla' eğitimi değil, bilâkis devleti eğitime zorlaması söz konusudur.
***
Özetle, eğitim sisteminin yapısı
, '1+4+4+3' olarak değiştirilmeli ve
'kesintisiz' olma şartı aranmamalıdır. Yeni sisteme göre
12 yıllık öğretimin hedefi, okullaşma oranını yüzde 100'e çıkarabilmek olmalıdır. Bunun için de yeni ilâve eğitim yatırımlarına ihtiyaç vardır.