14 Mart 2003 tarihli ve 'Kızıl Elma'daki Değişmeler' başlıklı yazımda, AK Parti İktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan da Türk-İslâm tarih geleneğine uyarak kendisine bir 'kızıl elma' bulmalıdır, demiştim.
Gerçekten de Türklerin her dönemde ulaşmak istedikleri bir hedef ve ideal olmuştur. Eski Türkler, 'Bozkurt'un rehberliğinde demir dağları eritip kendilerine yurt bulmuş ve önemli devletler, imparatorluklar kurmuşlardı. Karahanlı Abdülkerim Satuk Buğra Han'ın İslâmiyeti kabulünden sonra, kızıl elma artık 'Îlâ-yı kelimetullah' idealine dönüşmüştü.
Türkistanlı Ahmet Yesevî'nin Alperenleri için kızıl elma, Anadolu'nun fethi idi. Alparslan'ın 'Malazgirt Duâsı'nda bu vardı. Ertuğrul Gazî'nin, Osman Gazî'nin ve Murâd-ı Hüdavendigâr'ın kızıl elmaları da hızla Batı'ya yol almak ve Osmanlı'yı Cihan Devleti yapmaktı. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u fethettikten sonra ikinci kızıl elmasının peşine düştü. Hedefinde Roma İmparatorluğu bulunuyordu; 'Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi'ni tatbike başlamıştı. Yavuz Sultan Selim, geniş toprakları fethetti ve kızıl elması olan 'hilâfeti' Osmanlı'nın üzerine aldı.
Kanunî Sultan Süleyman, kızıl elmasını Budin ve Beç (Viyana) olarak tespit etti ve vefatına kadar bu hedef için uğraştı. Hiç tartışmasız devrinin en büyük hükümdarı idi. Dâhi padişah Abdülhamid Han, ecdadının kızıl elmasını, Kafkasya'dan Afrika'ya, Hindistan'dan Japonya'ya kadar uzatıyordu. Mustafa Kemal Atatürk'ün kızıl elması da 'İstiklâl-ı Tâmme'ye sahip bir 'Millî Devlet'i, 'Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmak ve 'muasır medeniyet seviyesine çıkarmak' oldu. İsmet İnönü'nün hedefi mevcudu muhafazadan ibaretti.
Hürriyetçi demokratik rejime ulaşılan Adnan Menderes döneminde, 'Mutlu ve Müreffeh Türkiye' idealı Menderes'in kızıl elması oldu. Bundan sonra gelen mühendis-ekonomistlerin, Süleyman Demirel ve Turgut Özal'ın kızıl elması 'Büyük Türkiye' sloganı ile açıklanabilir. Körfez Savaşı'ndan sonra Özal'ın kızıl elması 'Yeni Osmanlıcılık' oldu. Demirel ise, Bosna-Hersek, Çeçenistan ve özellikle Azerbaycan olaylarındaki buna uymayan tutuma karşılık, 'Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar' kültürel sahamız olduğunu ilân ediyordu.