23 Ekim Pazar günü meydana gelen Erciş Depremi milletçe yüreğimizi dağladı. Birkaç günlüğüne de olsa, terör saldırıları ve buna karşı yürütülen sınır ötesi harekât gündemdeki yerini depreme bıraktı.
Erciş'i gördünüz mü bilmiyorum; ben siyaset dönemimde Erciş, Ahlat ve Adilcevaz'ı defalarca ziyaret etmiş ve 11. asırdan beri burada yaşayan Ahlatşahlar'ın (Sökmenliler) torunlarını sevgiyle kucaklamıştım. Van merkezi ve civarı, Türküyle, Kürdüyle saf, temiz ve imanlı insanımızın yaşadığı nurlu vatan topraklarıdır.
Şimdi bu topraklardan gelen inleme ve ağlama sesleri bizleri yaralıyor ve mateme sokuyor. 7.2 büyüklüğünde olduğu tespit edilen Erciş/ Van Depremi'nde kayıplarımızın, yazımı kaleme aldığım sırada 265 olduğu resmen açıklandı; yaralılarımızın sayısı da 1300 olarak bildiriliyor. Enkazlar kaldırıldıkça ölü sayısı artsa da toplam ölü sayısının 300 civarında kalacağı tahmin ediliyor.
Tek vatandaşımızın hayatını kaybetmesi dahi bizi elbette üzer; ancak depremdeki ölü sayısının, yaklaşık aynı şiddette olan önceki depremlerle mukayesesinde, bunlara oranla daha az kayıp verdiğimiz görülüyor. Meselâ, gene Van'da 1976'da vuku bulan aynı şiddetteki depremde 3840 kişi ölmüş; yani can kaybı 10 misli daha fazla olmuştu.
Daha da önemlisi, 17 Ağustos 1999'da meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki Marmara Depremi'nde en az 20 bin can kaybı olmuştu.
Erciş Depremi'nin gündüz meydana gelmesinin kayıpları azaltıcı tesirinin olduğu söylenebilir. Lâkin, Van, Erciş ve köylerinin sosyo- ekonomik durumu ve çoğunluğu kerpiç olan binaların dayanıksızlığı tabiatıyla aksi tesirde bulunmuştur.
***
Erciş Depremi hepimizi çok üzdü ama bir yandan da bu vesileyle
'büyük devlet olma'nın gururunu yaşadık. Bize bu gururu yaşatanlara, başta
Başbakan Erdoğan olmak üzere şükranlarımızı sunuyoruz.
Başbakan Erdoğan, depremi öğrendikten hemen sonra
Van'a ve
Erciş'e giderek kurtarma çalışmalarını ve yardım organizasyonunu bizzat idare etti.
Erciş'te iken meydana gelen artçı depreme aldırmadan vatandaşın yanında oldu.
Bakanlar Kurulu'nun yarısına yakın kısmı da oradaydı.
Çok değil 12 yıl önce,
Türkiye'nin en gelişmiş bölgesinde meydana gelen
Marmara Depremi'ndeki şaşkınlıklar ve ihmalkârlıklar burada yaşanmadı. Deprem günü akşamına sıcak yemek verilebildi ve
Kızılay çadırlarının büyük kısmı depremzedelere ulaştırıldı.
Sağlık hizmetlerinin organizasyonu da mükemmeldi. Kısa zamanda 200'den fazla ambulansın deprem bölgesine intikali de bunu göstermektedir.
Bundan on yıl önce hemen hiç bulunmayan arama- kurtarma ekipleri de çok başarılı ve fedakârane çalıştılar.
Beni en çok da yabancı ülkelerin yardım taleplerine karşı teşekkür edip,
'İhtiyacımız yok, olursa bildiririz' şeklindeki cevap heyecanlandırdı.
'Büyük bir devletin vatandaşı olmak ne güzel şey...' diye düşündüm. Daha önce deprem olunca ortaya çıkan hâlipürmelâlimizi hatırlayıp bugünkü durumumuza şükrettim.
***
Bu konuda, son olarak
Türkiye'deki 17 milyon konutun bir program dahilinde önümüzdeki 10 yıl içinde depreme dayanıklı hâle getirilmesi için elden gelenin yapılması gerektiğini söyleyelim.
Erciş- Van Depremi'nde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allah'tan rahmet ve kederli ailelerine başsağlığı diliyor, herkesi
Ercişli ve
Vanlı kardeşlerimizin yardımına çağırıyorum.