Bir zamanlar Artukoğulları Türk Devleti'nin başkentliğini yapmış Diyarbakır'da, Türk-Arap-Kürt beyliği Mervanoğulları'nın merkezi Silvan'da, bu vatanın her türlü imkânından faydalanan, ekmeğini yiyen hainler, 13 Mehmetçiğimizi pusuya düşürerek şehit ettiler. Bu alçaklar güruhu, üstelik bu nâmertliği Kürt halkı için yaptıkları iddiasındadırlar.
Yüreğimiz yanıyor... Lâkin bu yazdıklarımızın hiçbir hissî tepkiyle ilgisi yoktur. Bilâkis, bu münasebetle bazı gerçekleri açıkça tekrarlamak istiyoruz. Şöyle ki:
1. 'Kürt Sorunu' diye gerinerek malûmatfuruşluk edenler bilsinler ki Türkiye'de hiçbir etnik sorun yoktur. Ülkemizdeki sorun, bir takım dıştan beslenen ırkçı-bölücü hainlerin Türkiye'yi bölüp parçalamaya çalışmaları ve bunun için eli kanlı teröristleri kullanmalarıdır.
2. Türkiye'de, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde, yurdumuzun diğer bazı bölgelerinde olduğu gibi gelişmişlik sorunu vardır. Terör ve Güneydoğu sorunuyla sözde 'Kürt Sorunu'nun hiçbir ilgisi yoktur.
3. Türkiye'de, yüzde 10'luk bir orana tekabül eden en fazla 7-8 milyon civarında Kürt asıllı kardeşimizle birlikte sevgi, huzur ve barış içerisinde yaşamaktayız. Bu kardeşlerimizle aramızda dil haricinde hiçbir farklılık bulunmamaktadır.
4. Irkçı-bölücü Kürtçüler, 1960 sonrası dönemde Marksist temelli olarak örgütlenmiş ve 1980'li yıllarda da terör eylemlerine başlamışlardır. Tehdit, şantaj ve cinayet sonucu zorla etkiledikleri cüz'î bir tabanları vardır. Terör örgütünün başı Öcalan hâlen İmralı'dadır ve ne yazık ki terör eylemlerini cezaevinden yönetmesine izin verilmektedir. Terör örgütünün Dağ'daki kısmı PKK'dır, şehirdeki kısmı ise KCK adıyla bilinmektedir. Örgütün legal görünen temsilcisi BDP'dir, buna son dönemde DTK da eklenmiştir.

Kürtçülerin Türkiye'deki hedefleri, stratejileri ve taktikleri açıkça ortadadır:
1. Apo-PKK-KCK ve BDP aynı kuruluşlardır. BDP, hür iradeli bağımsız bir legal siyasî parti değil, Apo'nun ve PKK'nın uşaklığını yapan front bir kuruluştur. Türkiye'deki terör olaylarından teröristbaşı, PKK ve KCK kadar güya legal bir kuruluş gibi görülen BDP de sorumludur.
2. Kürtçüler önce 'kimlik' diye tutturup devlet içinde devlet olmaya çalışmakta ve siyasî imtiyaz peşinde koşmaktadır. Sonra sıra 'özerk bölge', 'federatif sistem' ve 'bağımsız devlet' kurmaya gelecektir. Diyarbakır'da grup toplantısı yapmaları ve özerklik ilân etmeleri de bu bilinen stratejinin merhalelerinden ibarettir.
3. Bu gerçekleri göremeyen -ya da çıkarları icabı görmezlikten gelen- bazı yabancılaşmış aydın mâkulesi, hâlâ güvenlik güçlerimizin silâh bırakmalarından söz etmekte ve terörist câniler safında yer almaktadır.
Dağlıca'dan bu yana en fazla şehidi verdiğimiz son saldırının, hem teröristbaşı, hem Kandil, hem de BDP'liler tarafından önceden bilindiğinden kimsenin şüphesi olmasın... Şimdi kalkıp hiç utanıp sıkılmadan üzüntülerini belirten BDP'liler çıkabilecektir. Sakın bu timsah gözyaşlarına aldırmayınız. Biliniz ki hepsi aynı ihanet çarkının içindedir.
YSK'nın seçimden önce verdiği acemice vetodan sonra şiddet eylemlerinden etkilenerek karar değiştirmesi ve 'Yeni Anayasa' sürecine girilmesi, bu Mehmetçik katillerini heveslendirmiştir. Buna benzer alçakça saldırılarla siyasî otoriteler üzerinde akıllarınca baskı kurmaya çalışmaktadırlar.
Şu gerçeği artık görmenin zamanı gelmiştir: Hukuku askıya alarak ya da değiştirerek, teröristbaşı ile temas kurarak ve PKK-BDP'lilerle müzakere ederek terörle mücadelede kesin netice alınamaz.
Türkiye, bütün vatandaşlarına sonuna kadar sahip çıkmalı fakat güçlü bir devlet olmanın icabını da yerine getirmelidir.