Eğitim Yöneticileri ve Uzmanları Derneği (EYUDER) tarafından düzenlenen EYFOR XI'de öğretmenler tarafından "Yılın Örnek Köşe Yazarı Altın Meşale Ödülü"ne layık görüldüm. Ödül takdimi, uzun yıllardır tanıdığım eğitim yöneticisi, yazar, EKADDER (Eğitimci Kadınlar Derneği) Başkanı Saadet Berna Ocakcıoğlu'nun görev yaptığı 100 yıllık tarihi okulumuz Erenköy Kız Lisesi'nde yapıldı.
Ödül vesilesiyle bir araya geldiğimiz Berna hocamıza bir eğitimci ve kadın alanında hizmet veren iki STK'nın yönetiminde bulunan bir sosyolog olarak dijital çağda insani ilişkilerle ilgili düşüncelerinin ne olduğunu sordum. Dikkat çekici pek çok noktada hemfikir olduğumuzu gördüm.
Geride bıraktığımız yüzyılın son çeyreğiyle beraber başlayan ve yavaş bir ivmeyle ilerleyen dijital dönüşüm, salgının getirdiği kısıtlama ve zorunluluklar nedeniyle hız kazandı. Bu zorunlu ve hızlı geçişle birlikte eğitim de dahil olmak üzere pek çok meslek, dijital okyanusun içine tüm olanakları ve kısıtlarıyla birdenbire daldı. Her kesimde bu hızlı dalışın getirdiği dalgalanma söz konusu.
Gerçek kimliklerimizin yanında artık dijital kimliklerimiz var. Bu dijital dünyada da ben olarak ve tüm kimliğimizle oradayız. Üstelik gerçek hayatta söylediklerimiz uçup giderken dijital dünyada yazdıklarımız, söylediklerimiz, görüntülerimiz silinmiyor ve belki yüzlerce yıl silinmeyecek. Geçmiş milletlerin, eski uygarlıkların bize bıraktığı kitabeler, mimari eserler gibi biz de dijital dünyada izler, eserler, yazılar, görüntüler bırakacağız. Dikkatli ve insani olmak zorundayız. Bu dönüşüme, eğitimle ayak uydurmamız gerekiyor.
Dijital zaman yönetimi
Tarih boyunca sosyal değişim dönemlerinin en önemli unsuru eğitim olmuştur. Türkiye'nin Kovid-19 salgını sürecinde dünyaya uzaktan eğitim uygulamaları konusunda örnek olduğunu biliyoruz. Bu bir başarı ve başarının mimarı da öğretmenler ve eğitim yöneticileridir.
Bu süreçte değişimin yeni becerilerini kazanabilmek için olduğu kadar, dijital ve teknik dünyada yaşarken insani unsurların kaybedilmemesi için de eğitim gerekir.
Berna Ocakcıoğlu, "Dijital çağın en önemli öznesi, tüm teknolojik donanım ve araçlara rağmen insandır" diyor. Eğer doğru kullanılırsa ve etkili bir dijital zaman yönetimi kültürü geliştirilirse dijital çağın düşünülenin tersine insan ilişkilerine olumlu etki edebileceğini düşünüyor. Geçen yüzyılda yoğun mesai ve trafik gibi çok yakındığımız nedenlerle koptuğumuz aile ve sosyal çevremizle dijital çağda fiziksel ve duygusal yakınlığı yakalama fırsatı elde edeceğimize inanıyor. Ben de aynı fikirdeyim.
Bu süreçte gördük ki, doğru kullanmayı bilirsek ve dijital zaman yönetimi uygularsak dijital çağda sosyal ilişkilerimize, kendimize, ailemize daha çok zaman ayırabileceğiz. Ömrümüzü kemiren trafik, gürültü ve kalabalıktan kurtulacağız. Dijital dünyada ayak izlerimizi bırakırken kaybettiğimiz sabrı, hoşgörü ve tahammülü, beraber zaman geçirmeyi ve sakin bir yaşamı da bulacak ve insani ilişkilerimize yansıtabilecek miyiz, ne dersiniz?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz