Milli Eğitim Bakanlığı'nca (MEB) "Ortaöğretimin yeniden yapılandırılması" çalışmaları sonunda liselerimiz 4 yıla çıkarıldı. Bu kararın alınmasındaki önemli etkenlerden biri de Avrupa'daki liselerle, bizimkiler arasında "denklik" sorunuydu. Hükümet AB üyesi olabilmek için eğitim konusunda çabalıyor. AB ülkeleriyle aynı standartları paylaşabilmeniz için en önemli etken yabancı dil. Tabii ki bunun yanında bilgi teknolojisine bağlı internet ve bilgisayar öğrenimine de gerek var.
Tüm bu özellikleri göz önünde bulunduran hükümetimiz, ilk ve ortaöğretimde müfredat değişikliği yaptı. Yeni müfredat, öğrencilerin üretken, bilgi teknolojilerini kullanabilen, düşünen ve problem çözme yeteneğini geliştiren özellikler taşımasını hedefliyor. Bu yıl "Gelenekten geleceğe" parolasıyla yeni okul binalarında eğitime başlandı. Son derece modern hazırlanan yeni okul binalarında eğitim adına her şeyi bulmak mümkün. Bu yıl öğrenciler eğitimlerini bilgisayar destekli olarak görecekler. Bu amaçla ortaöğretim kurumlarına bilgisayar takviyesi yapıldı. Yeni alınan 120 bin bilgisayar öğrencilerin hizmetinde olacak. Yine bu yıl İngilizce eğitimi 4. sınıfta başlayarak 5., 6., 7., sınıflarda sürecek. Ayrıca İngilizce ortaöğretimde 4 yıla yayıldı. Ancak hükümetimiz elinden geleni yapmasına rağmen, bu çalışmalar yeterli olamıyor. Bugün devlet okullarında bulunan sınıflardaki öğrenci sayısının azaltılmasıyla bilgisayar ve yabancı dil eğitiminde istenen sonuçlar yakalanabilir. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumdan tabii ki özel eğitim kurumları da nasibini alıyor. Türkiye'nin geleceği için yabancı dil ve bilgisayar teknolojisini iyi bilen gençleri yetiştiren bu eğitim kurumlarını ayakta tutmalıyız. Eğer bu sektöre yalnızca ticarethane gözüyle bakarsak, çok şey kaybedeceğiz.
İşte bu durumda gündeme "Özel okullar gerçeği" geliyor. Bu konuların telafisini büyük ölçüde özel okullar üstlenmiş. Eğitime destek verdikleri gibi aynı zamanda devletimizin bina, derslik, personel, öğrenci.. vs. zorunluluklarına da ortak olmuş. Ne yazık ki eğitim dünyamıza bu denli önemli yararlar getiren özel okulların öğrenci oranı yüzde bir dolayında.
Özelleştirmenin gündemde olduğu bu günlerde, hükümetimizin bu tür özel eğitim kurumlarını teşvik etmesi gerekiyor. Bu düşünceyle yola çıkan hükümet, eğitim giderlerinin devlet bütçesine getirdiği yükü azaltabilmek için Özel Eğitim Kurumları Kanunu'nda değişikliğe gidiyor.
Bakanlar Kurulu'nda ele alınan ve özel eğitimde köklü değişiklikler öngören tasarıda şu düzenlemeler yer alıyor:
* Özel eğitim kurumları açılmasına ilişkin izinler MEB'den alınarak valiliklere veriliyor.
* Bu kurumların açılmasında en az ödenmiş sermaye ve mal şartları kaldırılıyor.
* Yabancılarca açılan okulların tadilatı için izin MEB yerine valiliklerden alınabilecek.
* Bu okullarda görev yapan öğretmenlerin sendika kurma ya da üye olmaları önündeki engeller kaldırılıyor.
* Özel okullara da resmi okullar gibi elektrik, gaz ve su teşviki uygulanacak.
* Emekli Sandığı, BağKur ve SSK gibi kurumlara tabi olanlar, çocuklarının okul ücretinin tümünü Gelir Vergisi'nden düşebilecek.
* Çocuğunu özel okulda okutan velilere devletçe uzun vadeli, düşük faizli kredi verilecek.
* Bu okullarda burslu okutulacak öğrenci oranı yüzde 2'den yüzde 3'e çıkarılıyor.
* Bu okullarda yabancı uyruklu öğrenci oranı yüzde 20'den yüzde 30'a çıkarılıyor.
* Bu kurumların reklam ve ilan verebilmesi için valilikten izin şartı kaldırılacak.
Bu önerilerin sonucunda özel okulların ücreti düşecek, öğrenci sayısı artacak. Böylelikle devletin kendi okullarındaki yükü de azalacak. Bana göre; KDV'nin ciddi ölçüde azaltılmasında ve vergi oranının düşürülmesinde de yarar var.
Böylece, bir sistemler bütünü olan eğitimin, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda niteliği ve niceliği netleşecek. Kısacası; fırsat eşitliğinin sağlanamamasından kaynaklanan eğitimin niteliği sorunu, bu yolla kısmen de olsa azalacak. Hükümetin, eğitim kalitesini yükseltmeye çalışan bu tür okul girişimcilerine destek vermesi; ülkenin geleceği için önemli bir adım olacak.
