Bodrum dünyanın en cazip tatil rotalarından biri. Ama kabul edelim bir Corte d'Azur de değil!
Biraz sert oldu girişim kabul ediyorum ama sözüm dünya standartlarındaki otellerimize, restoranlarımıza ya da marinalarımıza değil. Sözüm standartsızlığa.
Dünyanın her yerinde lüks tatil denince belli tatil rotaları akla gelir ve bu rotalar en az 50 yıldır bu unvana sahiptir. Bizim Bodrum'umuz son beş yılda bu mertebeye erişti! O yatırımlar yapıldı, dünyaca ünlü otel grupları geldi, lüks moda markalarının kadrajına girdi.
Durum böyleyken Bodrum'daki her otel, her restoran kendini bu lüks rüyasına kaptırdı, olmadığı bir şeymiş gibi davranmaya başladı.
Bodrum'da belli markalar, oteller, restoranlar verdikleri hizmet nedeniyle lüks klasmanında ve 'parası olanın' gidebileceği yerler. Herkesin oralarda olamaması gayet normal ve bu dünyada da böyle...
İki hafta önce işletmeci Tayfun Topal benim haberimde ne demişti?
"Bazı yerlerde lahmacuna 700 lira (30 Euro) vermek statü göstergesi. Yani sen orada lahmacuna değil, mekana veriyorsun o parayı, etrafına 'Bak ben nerelerde tatil yapıyorum' diyorsun, görünüyorsun, görüyorsun."
Patetik bir anlayış bana göre. Bu durumun çok garip bir kültürü işaret ettiğini düşünmekle birlikte anlayabiliyorum. Tercih diyorum.
Yani kişi kendisini parasıyla tamam hissediyorsa, bunun dışında varlığına dair çevresine sunabilecek bir şeyi yoksa, yesin o lahmacunu, afiyet olsun.
Gitsin o mekanlara, bassın parayı.
Ama kusura bakmayın tatil bundan ibaret değil. Normal tatil anlayışında olan birçok insan var. Ve eğer sen Türkiye'deki özellikle Bodrum'u bununla tanımlarsan sıkıntı büyük.
Şunu demek istiyorum; Bodrum'da kendini lüks otel sanan apartlar, şef restoranı olduğunu sanan esnaf lokantaları var...
Haliyle rakamlar garip, anlamsız. Yerli turiste adeta "Gelme" diyor. Standart yok dememin sebebi bu. Bodrum'da hem lüks olmalı, hem normal! Bizim gibi yerli turisti yine Yunanistan sahillerine kaptırmak istemiyorsa turizm işi yapanlar yol yakınken fiyatlarını gözden geçirsin. Zira başta da dediğim gibi tatil konusunda uzmanımdır, yaptığım araştırmalara göre Bodrum'da yapabileceğim tatilin daha iyisini Corte d'Azur'de ya da Eze'de yapabiliyorum...
FUTBOLCU MAGAZİNİ GERİ DÖNDÜ
Bir dönem magazin basını tamamen futbolcu ve mankenler üzerinden ilerlerdi... 90'lı yıllar. Magazin futbolcular ve mankenler üzerinden yürüyordu. Ana haber bültenlerinde dakikalarca hangi futbolcu kiminle aşk yaşıyor, kim ne dedi haberleri izlerdik. Futbolcular havuz başında magazincilere röportaj verir, mankenler bir futbolcuyla ilişki yaşamak için sıraya girerdi. Her hafta kim kiminle bilirdik. Futbolla ilgisi olmayanların bile radarındaydı mevzular.
Fenerbahçe tarihinin gelmiş geçmiş en iyi savunmacılarından biri olarak gösterilen Nijeryalı Uche ile Ebru Gündeş aşkını, Roberto Carlos'la Ebru Polat'ı, Sergen'in çapkınlıklarını unutmayanlar vardır eminim...
Sonra iş derin bir sessizlik dönemi...
Kulüplerin büyük cezalar ve yaptırımlar uyguladığı, futbolcu magazininin bittiği yıllar geldi. Magazin basını da eli böğründeydi yıllardır.
Futbolcular unutuldu. Gündemden düştü. Ta ki Icardi'ye kadar... Futbolla zerre ilgisi olmayan biri olarak düne kadar ne takımını ne adını biliyordum ama kendisi olay bir insanmış. Simge Sağın, Pelin Öztekin, karısı Wanda...
Biri birinin şarkısını söylemiş, diğeri evli olmasaymış düşünürmüş, öteki kıskanmış... Eski günler geldi aklıma, heyecanla takipteyim...
Magazinde dejavu günleri sanırım. Bakalım neler olacak...