Deprem bölgesine ünlüler gidiyor da ne oluyor? Son zamanlardaki iç sesim böyle diyordu... Bir faydası var mı bu ziyaretlerin, yoksa nafile bir çaba mı acaba diye soru işaretleri vardı kafamda.
Ama anladım ki, ünlü isimlerin deprem bölgesine gitmesi, orada yaşam mücadelesi veren, hayatlarını yeniden kurmaya çalışan insanlarla vakit geçirmesi o kadar kıymetli ki... İster bir kazanın başında yemek dağıtsınlar, ister çocukla çocuk olup top koştursunlar, ister çadırlarına konuk olup bir sıcak çaylarını içsinler. Ünlü isimlerin ziyaretleri depremzedelere iyi geliyor.
Çok kıymetli bir kültürümüz var, geleneklerimiz o kadar anlamlı ve derin ki... Taziye evine gitmek, başı darda olanı yalnız bırakmamak, zor zamanlarda birlik olmak... Liste uzar gider...
Ekranda gördüğü ismi, ev diye kurduğu çadırda görünce acılarına mola veriyor insan. O yüzden aslına bakarsanız ünlülerin bölgeye gitmesi, hatta bunu düzenli hale getirmesi şart. Şimdiye kadar onlarca isim gitti bölgeye, kimi gizli saklı yaptı bunu, kimi sosyal medyasında paylaştı. Hangi yöntemi tercih ettiğinizin ya da kimin aracılığıyla gittiğinizin bir önemi yok. İster bireysel ister bir organizasyonla, atlayın gidin... Hatta futbol federasyonu, basketbol federasyonu, voleybol federasyonu bir organizasyon yapsa da, ligden vakit buldukça onlar da buluşsa bölgedeki depremzedelerle...
KÖYÜMÜZE Mİ DÖNSEK!
Tanıdığım herkes İstanbul'dan kurtulma planları yapıyor. Aileden kalan bir yeri olan, orayı nasıl güzelleştiririm derdinde, olmayan küçük de olsa bir arsa, ev alma hayalinde. İnsanlar küçük, sakin, yeşillikler içinde, ufuk çizgisini görebileceği yerlerin hayalini kuruyor. Pandemiden beri böyleydik aslında. Kaçmak istiyorduk, izole hayatlar cazip geliyordu. İstanbul kaosu, keşmekeşi, kalabalıklığıyla boğar olmuştu bizi. Üstüne bir de deprem riski yeniden dillendirilmeye başlanınca çekilir yanı kalmadı sanki. Oysa İstanbul hâlâ güzel, dünyanın en güzel şehri ama eğer turistsen.
Aslında İstanbul'un durumunu dünya şehirleriyle karşılaştırırsak bizde durum bir tuhaf. New York, Londra ya da Paris'te üretimin içinde olmayan insanların geneli şehirde yaşamıyor...
Yani emeklisi, belli bir yaşın üstündeki kesim büyükşehirlerden elini eteğini çekiyor. Özüne, geldiği yere dönüyor. Çünkü şehirde bir yaşamı maddi olarak karşılayamıyor. Kendimden küçük bir örnek vereceğim: 20 yıl önce, bir yıllığına Londra'da yaşadım. Merkezde değil tabii ki... İkinci zone denen bir bölgede, bir İngiliz'in evinde, küçük bir oda kiralamaya yetmişti bütçem. Yani İstanbul'un Beylikdüzü'nde, bir oda kiraladığımı hayal edin... O odaya haftalık 120 pound ödüyordum. Korkunç bir rakamdı. Ki o zamanlar kur farkı falan da böyle değil. Londra'da yaşayanlar sadece uluslararası şirketlerde çalışanlar, üst düzey yöneticiler, aktif iş hayatının içinde olanlardı... Ama bizde maalesef durum böyle değil. Bu şehre gelen gitmiyor, çocuğun okulu diyor, işim diyor, arkadaşım diyor, torun torba gitmiyor.
Belki de yavaş yavaş İstanbul'a nefes aldırmamız gerekiyor... Bunun için farklı şehirlerde iş, yaşam alanları, eğitim olanaklarının çoğalması, oraların daha cazip hale gelmesi gerekiyor. Pandemide uzaktan çalışmaya alıştık, becerdik de... Dijital göçler yaratsak, insanlar çalışmaya ama şehirden uzakta çalışmaya teşvik edilse... Şehir daha yaşanır hale gelse... Ne dersiniz?