Telaşa kapılmayın henüz Türkiye'de böyle bir çalışma yok! Ama gelecekte ne olur bilinmez!
Danimarka, tarımsal ve hayvansal emisyonlar için dünyanın ilk vergisini uygulamaya hazırlanıyor.
2030 yılından itibaren, Danimarkalı besiciler, inek, dana, domuz vs. hayvanların metan salımları (gaz salınımları) için vergi ödeyecekler.
Metan salımları, karbondioksit eşdeğeri üzerinden hesaplanacak.
Her ton metan salınımı için 300 kron (yaklaşık 43 dolar) ödenecek.
Bunun nedeni ise küresel ısınmaya karşı Danimarka'nın hayvansal emisyonlarını düşürmek istemesi.
Şimdi bu haber çoğumuza fıkra gibi geliyor ama bu yeni vergi yüzünden gelecekte yapay et yemeye başlayacağız!
Orijinal et lüks ürün kategorisine girecek.
Türkiye'nin toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 14'ü tarım ve hayvan sektöründen kaynaklandığını da hatırlatayım!
Hükümet geçiş sürecini mümkün olduğunca uzatmaya çalışsa da Türkiye'nin Küresel Isınma ile mücadele için karbon salımını düşürmek için imza attığı uluslararası anlaşmalar gelecekte bizi de zora sokabilir!
Oysa Türkiye gelişmekte olan ülke!
Bizden önce Çin, ABD, Rusya gibi süper güçler ve bazı Avrupa ülkelerinin devasa sanayilerinin ortaya çıkardığı karbon gazı, Küresel Isınma'nın en büyük sorumlusu.
Onlar ağır sanayilerini ve teknolojilerini en üst seviyeye çıkarırken dünyanın dengesini bozdular.
Şimdi bunun faturasını ödemek biz düşmemeli. En azından öncelik süper güçler de olmalı. Acele etmemeliyiz.
Komplo teorilerini sevmem ama Bill Gates'in verdiği fonlarla yapay et üretimine destek olması da rastlantı değil!
Küreselcilerin, Küresel Isınma'nın en büyük sorumluları arasında inek, dana, domuz vs. gibi hayvanların çıkardığı gazları sorumlu tutması hep yapay ete geçiş sürecini hızlandırmak için.
Yenilenebilir enerjiyi teşvik etmek ve doğayı korumak için hayata geçirildiği belirtilen karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik karbon vergisi de bazı ülkelerde toplanmaya başlandı!
Biz değil ama çocuklarımız yapay etten yapılmış Adana kebabı, döner vs. yiyecekler gibi gözüküyor!
***
TOST SANDIKLARIM!
Geçtiğimiz günlerde Twitter'da goygoy seven kullanıcılar garip ve komik mekân isimleri paylaştılar.
Örneğin bir tostçu mekânın ismini "TOSTUYEVSKİ-Edebi dost" koymuş.
Yine bir tostçu "Tost Sandıklarım" ismiyle edebiyat yapmış.
İstanbul'da çay satan bir kafeye ünlü Rus besteci Pyotr İlyiç Çaykovski'den ilham alınarak "Çaykovski" adı konmuş.
Antalya'da bir et restoranına ise etle uyumlu olsun diye "HayalEt" adı verilmiş.
Trabzon'da bir çiğ köfteci ise "BulgurKing" adıyla dikkatleri çekiyor.
Gelelim benim favori mekân ismine; İzmir-Bornova'da söğüş satan bir işletmeye "Söğüş Kulübü" ismi verilmiş. Elbette "Chicken translate - piliç çevirme" efsanesini de anmadan olmaz.
Özetle Türk halkının yaratıcı zekâsını ve esprilerini mekân isimlerinde de görmek mümkün.
***
YENİ ATM'LER NAKİT SORUNUNU ÇÖZECEK
Türkiye'de 53 bin 566 banka ATM'si var.
TL'nin yaşadığı değer kaybı yüzünden ATM'lerin kapasitesi vatandaşın günlük nakit ihtiyacını karşılayamaz hale geldi.
Birçok ATM'de öğlen saatlerinde nakit kalmıyor.
200 TL'den daha büyük bankot basılmayınca bankalar yeni nesil ATM'leri kullanıma sokmaya başladı.
Mevcut birçok ATM'de para çekme ve yatırma için ayrı bölmeler bulunuyor.
Bu yüzden yatırılan paralar hemen çekilemiyor.
Yeni hayatımıza girmeye başlayan ATM'lerde ise yatırılan paralar anında sistemde kullanılabilir hale geliyor.
Böylece ATM'lerdeki nakit doluluk oranı artıyor.
Gerçekten bankalar faydalı bir işe imza attılar ama şu an yeni ATM'ler öncelikle İstanbul, Ankara ve İzmir'deki merkezi semtlere konuyor.
Türkiye'nin genelinde ATM'lerin değişmesi ise biraz zaman alacak gibi gözüküyor. Eskiden günlük harcama için 300-400 TL yetiyordu ama şimdi dışarıya çıkarken en az 1000-2000 TL cüzdanınızda olmalı.
Nakit pahalı bir alışveriş yapmanız gerektiğinde ise balya balya para taşımak büyük zorluk oluyor.
Neyse ki, bankacılık uygulamaları ve kredi kartlarını kullanma pratiğine sahibiz.
Bence IBAN ile ödemelerde yaşanan artışın bir nedeni de; balya balya para taşımanın zor olması.
***
SEKTER ARTIK HOLLANDA'YA GİDEMEZ
Daha önce kıvrık kulaklı Scottish Fold ve tüysüz Sphynx cinsi kedilerin üretimine yasak getiren Hollanda hükümeti şimdi bu kedilerin sahiplenmesini de yasakladı.
Yasak 2026'de yürürlüğe girecek.
Aslında Sifenks ve Scottish Fold genetik mutasyonla ortaya çıkmış kediler.
Güzel, dikkat çekici görünümleri için manipüle edilen bu kedi türleri ne yazık ki, yaşarken acı çekiyorlar.
Sifenks cinsi kediler vücutlarında tüy ve bıyık olmadığı için çevrelerini daha az hissedebiliyor ve cilt problemleri yaşıyorlar.
İskoç kısa tüylü Scottish Fold kediler ise kulaklarının katlanmasına neden olan genetik mutasyon nedeniyle eklem ve kıkırdak sorunları yaşıyorlar. Bacak ve kuyruklarında kıkırdak büyümeleri nedeniyle aşırı ağrı yaşıyor.
Hayvan dernekleri reklamlarda, filmlerde de görmeye alıştığımız bu kedi türlerinin bakılmalarına tamamen son verilmesini istiyor. Scottish Fold denince benim ilk aklıma gelen Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan'ın keyifli yazılarına konu ettiği meşhur kedisi Sekter.
Sekter'in Hollanda'ya gitme planı var mı bilmiyorum ama artık istese de gidemez!
***
Altyazı
"Diğer insanlarla ilişkilerimiz, çoğunlukla onların karakter ve davranışlarını yargılayıp, eleştirmekten ibarettir. Bu durum bana tüm bu 'sözde' sosyal birlikteliklerden gönüllü olarak el çektirdi. Bu yüzden de, yaşlandıkça giderek yalnızlaştığımı söyleyebilirim." (Smultronstallet)