Sosyal medyada bazen Dubai çikolatası videoları önüme düşüyordu.
Kızım merak edip almıştı. Bir parça tadına baktım. Bildiğiniz Antep fıstıklı kadayıfı çikolatayla kaplamışlar.
Çikolatanın içinde kıtır kıtır kadayıf parçacıkları garibime gitti.
Çok şekerliydi, damak tadıma uygun değil ama bu çikolatanın seveni çok.
Adı neden Dubai Çikolatası net bir bilgi yok!
Anlatılanlar doğruysa; bir sosyal medya fenomeni kadın bu çikolatayı icat etmiş.
Dubai'de satıyormuş.
Çok tutunca birçok ülkede üretilmeye başlanmış.
Farklı versiyonları var ama internetteki tarifinde yer alan malzemeler şöyle:
Bir yemek kaşığı tereyağ. Beş yemek kaşığı kadayıf. İki yemek kaşığı tahin. İki yemek kaşığı dolusu fıstık ezmesi. Üç yemek kaşığı fıstık içi. 250 gram sütlü çikolata.
Çikolatanın ana malzemesi kakaoyla en çok kullanılan fındık aslında.
Fındık pahalı olduğu için badem, fıstık, mısır patlağı vs. kullanılan birçok çikolata çeşidi var.
Kakaodan sonra fındık hariç hangi dolgu malzemesini kullanırsanız o kadar kar edersiniz.
Meseleye bu açıdan bakınca çikolatanın içini kilosu 90-100 TL'ye satılan tel kadayıfıyla doldurup bunu pastane ve kafede 100 gramını 300-400 TL'ye satmak büyük bir ticari zeka.
Çoğunda da Antep fıstığı oranı çok düşük. Orijinal Antep fıstığı yerine Antep fıstığı kreması kullanıyorlar.
Ama bir atıştırmalık popüler kültürde trend oldu mu furyaya dönüşüyor.
Örneğin önceki gün İstanbul-Kadıköy'de bir pastanenin önündü Dubai çikolatası almak için 50 metre kuyruk oluşturanların videosu medyaya düştü.
Bir şey yemek için kuyruğa girenleri görünce şaşırıyorum. Ben bir şey yemek için anca iftar vakti sıraya girerim.
Ama yeni nesil sosyal medyada popüler olan yeme içme mekânların önünde kuyrukta beklemeyi bile farklılık olarak görüp, görüntü paylaşıyorlar.
Elbette zevkler renkler tartışılmaz. Beğenenlere afiyet olsun.
Belki de benim gibi 'boomer'ların anlamadığı, kaçırdığı bir durum var bilemiyorum ama öldürseler Dubai Çikolatası için kuyruğa girmem.
***
NEDEN KAPI KİLİDİ?
MasterChef'in giyim tarzıyla dikkatleri çeken şeflerinden Somer Sivrioğlu, yakasına kapı kilidi takarak yine gündem oldu.
Somer Şef'in 'zihni sinir' kıyafetlerini kim tasarlıyor doğrusu merak ettim?
Neden kapı kilidi? Ne işe yarıyor? Bir mesaj mı verilmek istendi?
Televizyonda farklı gözükmek her zaman ilgi çeker.
Somer Şef'in kıyafetleri de bu ilgiyi fazlasıyla çekiyor.
Lakin farklı, değişik görünmenin de bir doğallığı, kendi içinde bir mantığı vardır.
Somer Şef'in kıyafetlerinde farklı olsun da ne olursa olsun anlayışı hakim.
Böyle devam ederse ünlü şef kafasına huni koyup da çıkabilir!
***
DOKTOR DEĞİL, KATİL!
İstanbul'da bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan çete hakkında yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan fezleke dün en çok konuşulan haberdi.
Fezlekede örgüt lideri konumundaki 2 doktorun 273 yıla kadar hapsi talep edildi.
Beş kişinin müşteki, 47 kişinin ise şüpheli sıfatıyla yer aldığı fezlekede şüpheli F.S.'nin İstanbul'da çok sayıda özel hastanenin yenidoğan yoğun bakım ünitesini işlettiği ve bu ünitelere birlikte hareket ettiği sağlık çalışanlarını yerleştirdiği belirtildi.
F.S. ile diğer şüpheli İ.G.'nin diğer şüpheliler aracılığıyla devlet ya da özel hastanelerde doğup, tedavisi yoğunluk nedeniyle başka hastanelerde yapılması uygun görülen bebek hastaları anlaşmalı oldukları hastanelere naklettikleri belirtildi.
Şüphelilerin bebeklerin hastanede uzun süre kalmasını sağladıkları ve SGK'dan yüksek meblağlarda ödeme alarak kamu kurumunu zarara uğrattıkları anlaşılıyor.
Bu katiller, İstanbul, Çorlu ve Tekirdağ'daki hastanelerin yoğun bakımında tuttukları bebeklerden 10'u ölmüş.
Acaba kaç bebeği boşu boşuna yoğun bakımda tuttular?
Para hırsı bir doktoru nasıl şeytanlaştırır?
Bir doktor gerekmediği halde yeni doğmuş bebekleri nasıl yoğun bakımda tutar ve ölümlere neden olabilir?
Bir bebeğin hayatı söz konuyken doktorlara da güvenmeyeceksek kime güveneceğiz?
***
BU DA OLDU!
Orkestra şefi olmadan bir klasik müzik orkestranda uyum, ahenk sağlanamaz. Şefsiz orkestra olmaz.
Ama yine de bir klasik müzik orkestrası performansı izlerken bazen insanın aklına "Orkestra şefine ihtiyaç var mı?", "Şef olmasa müzisyenler eseri çalamazlar mı?" gibi sorular geliyor.
Geçtiğimiz günlerde Almanya'da bu sorulara farklı bir bakış açısı kazandıracak bir gelişme yaşandı.
Dresden Senfoni Orkestrası, 25. yılını anmak için geleceğe odaklanan yenilikçi bir yaklaşım benimsedi.
Etkinlikte, orkestrayı yöneten bir insan yerine, üç mekanik parçaya sahip bir robot "Robot Senfonisi" adlı özel bir parçayı çalarken müzisyenlere rehberlik etti.
Gösteriye katılan bir seyirci, hareketlerin kendisini büyülediğini ifade ederken, bir diğeri bu yeniliği yaratıcı ve olumlu bulduğunu söylemiş.
Yapay zekanın robot şefe avantaj sağladığı ortada. Performansı gayet başarılı.
Bu olay robotlar orkestra şeflerini de işsiz bırakır mı tartışmasını başlattı.
Ama orkestranın sanat yönetmeni Markus Rindt, makinelerin insan şeflerin yerini almasının düşünülmediğini açıkladı.
Prova çalışmaları ve yüz ifadelerinin önemini vurgulayan Rindt, "İnsanlar her zaman daha iyisini yapabilir.
Örneğin bir Beethoven çalacak olsaydınız, böyle bir robota ihtiyacınız olmazdı, bu anlamsız olurdu" dedi.
Yani orkestra şeflerinin şu an endişelenmesine gerek yok.
Ancak gelecekte düğmeye bastığında, hiç prova yapmadan her klasik müzik eserine anında şeflik yapacak robot şefler müzik sektörünü değiştirebilir.
***
Altyazı
"En kötüsü ne biliyor musun? İnandığın her şeyin yalandan ibaret olduğunu fark etmek. (500 Days of Summer)