Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

İstanbul, küçük Hindistan olabilir!

Türkiye'de haziranağustos döneminde trafiğe kaydı yapılan motosiklet sayısı 345 bin 235 ile rekor kırarken, trafikteki motosiklet sayısı ağustos ayı itibariyle 5 milyon 878 bin 271'e ulaştı.
Otomobil sayısı 15 milyon 301 bin iken motosiklet sayısının 6 milyona yaklaşması büyük bir artış!
Bu artışta vatandaşın daha ucuz araçlara yönelmesi, trafiğe takılmama isteği, moto-kurye sektörünün büyümesi gibi birçok nedeni olabilir.
Bu gelişmenin enerji tasarrufu, otomobile göre motosikletin daha çevreci olması gibi faydaları var elbette.



Öte yandan motosiklet sürücülerinin kural tanımaz tavırlarının artan motosiklet satışlarıyla birlikte kazaları daha da artıracağını düşünüyorum.
Bazı motosiklet sürücüleri trafik ışıklarını umursamıyor, kaldırımda sürüyor, yaya geçitlerinde tehlikeli geçişler yapıyorlar.
Bitmedi! Ters yola giriyorlar, kaldırımları yayaların yürümesini engelleyecek şekilde park ediyorlar.
Bazılarının ehliyeti yok. Geceleri motor bağırtarak insanları uykusuz bırakıyorlar vs.
Özetle ülkemizde motosiklet= kuralsızlık demek!
Eğer motosiklet satışları bu hızla devam ederse ve bu kuralsızlıkla özellikle İstanbul, küçük Hindistan'a dönüşebilir.
Motosiklet sürücülerine yönelik denetimler ve cezalar artırılmalı.

***


AJAX'IN HOCASINI DA BEĞENMEMİŞTİK
Beşiktaş'ı 4-0 yenen Ajax'ın yaş ortalaması 24. Böylesine genç bir kadro Beşiktaş'a top göstermedi.
Ne yazık ki, takımlarımız genç koşan ve belirli bir futbol taktiği, disiplini olan orta seviye Avrupa takımları karşısında da hüsrana uğruyor.
Ajax'ın teknik direktörü Francesco Farioli daha önce Alanyaspor ve Karagümrükspor'u çalıştırdı.



Bizim orta sıralardaki takımlarımız bile Farioli'ye yeterli sabrı gösteremedi.
Ülke futbolunu kurtaracak doğru model; genç yeteneklere ve belirli bir oyun felsefesine yatırım yapıp, sabretmek.
Ne yazık ki, takımlarımız emektar futbol yıldızlarını zengin ederek her sezon günü kurtarmaya çalışıyor.
Taraftarlar da her transfer sezonunda daha çok futbolcu alınsın diye takımlar üzerinde büyük baskı kuruyorlar.
Bu futbol bakış açısıyla menajerleri ve emekli futbol yıldızlarını daha çok zengin ederiz ve seviye atlayamayız!

***


A SPOR ZORU BAŞARDI
Geçtiğimiz hafta A Spor'un yayın hayatında 10 yılı geride bırakmasını Genel Yayın Yönetmeni Ender Bilgin şu sözlerle duyurdu:
"Medyada bir spor kanalının 10 yıl büyüyerek varlık göstermesi kolay değil. Ben bu kanalın başında olan biri olarak değil, spor sektöründen biri olarak bunun değerli olduğunu düşünüyorum.
En başta emekçiler, çalışanlar için. Spor sektörü büyüyor, yeni iş alanları çıkıyor ortaya. O açıdan da değerli.
Asıl yükü ise ekran gerisindeki arkadaşlarımız çekiyor. Bu 10 yılda onların büyük emeği var." Spor kanalları başta ABD olmak üzere medya ve eğlence sektöründe büyük öneme sahipler.



Bizde de zaman içerisinde çok spor kanalı kuruldu. Ancak her krizde ilk kapatılanlar spor kanalları oldu.
Bu açıdan bakınca Bilgin haklı.
10 yıl spor sektöründe varlık göstermek önemli bir başarı.
Ziraat Türkiye Kupası gibi büyük bir organizasyonu alt liglerden takımların karşılaşmaları dahil olmak üzere canlı ekrana getirmek… Haber atlatmanın çok olduğu spor sektöründe anlık gündemi ekrana taşımak… Stüdyolarda sürekli canlı yayın sunmak büyük emek gerektiriyor.
Spor kanalı yöneticisi, sunucusu ve yorumcusu olmak da büyük stres.
Her söylediğiniz, her hareketiniz büyük kitleler tarafından takip ediliyor.
En küçük hatanızda, sıra dışı yorumlarınızda sosyal medyaya düşüyorsunuz!
En önemlisi milyonlarca taraftarın karşısında dengeli, seviyeli, objektif bir yayın yapmak zorundasınız!
Sosyal medyadakiler gibi kafanıza göre takılamazsınız!
Spor yayıncılığının zorlukları saymakla bitmez.
Yeni açılan spor kanallarıyla rekabetin artması da sektör açısından güzel bir gelişme.
Ender Bilgin bir konuşmasında izleyiciye TV kumandasındaki kanal numaranızı ezberletmenin, takip alışkanlığını kazandırmanın zamanla gelişecek en zor iş olduğundan bahsediyordu.
Bazen kahvaltıda, bazen gece uyumadan önce ya da maç yayınlarında sporseverler, mutlaka gün içerisinde A Spor'u açıp, izliyor.
A Spor galiba en zorunu başardı.

***


ATİLLA KARAOĞLAN'IN USTALIK ESERİ
Futbol bazen hataların neticeyi belirlediği bir spor.
Geçtiğimiz hafta derbide Davidson Sanchez'in gole giderken Dzeko'ya yaptığı faule kırmızı kart gösterilmesi gerektiğini yazmıştım.



Fenerbahçe kötü oynadığı ve üç gol yediği için bu pozisyon çok konuşulmadı ama kırmızı kart gösterilseydi maçın büyük bölümünü Galatasaray eksik oynayacaktı.
Ve o gün belki de Jose Mourinho'nun ne büyük teknik direktör olduğunu konuşacaktık. Şimdi istifası isteniyor!



Önceki akşam Fenerbahçe- Union Saint-Gilloise maçında Sanchez'in sarı kart gördüğü pozisyonun benzerine Fransız hakem kırmızı kart göstererek Kevin Mac Allister'ı oyundan attı.
Derbide hakem Atilla Karaoğlan Sanchez'i oyundan atmayıp maçın kaderiyle oynadı. Durum 3-0 iken de Fenerbahçe lehine uydurma bir penaltı vererek hatalarda denge yarattı!
İşte hakemler bazen böyle ince taktiklerle takımları doğruyorlar! Bunu yapmak için de hakemlikten en büyük ustalık olan eyyamcılık fakültesini bitirmek gerekiyor.

***


SORUN BM'DE!
Haiti Devlet Başkanı Edgar Leblanc Fils'in Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu konuşması sırasında kürsüde bulunan sürahiyi başına dikmesi espri konusu oldu.
Belli adamın dili damağı kurumuş. Toplantı öncesi ne yedi acaba?



Yaşlılık hali bardağı görmedi herhalde.
Bence asıl sorun BM'de. Ağzına kadar dolu koskoca sürahi koyulur mu kürsüye?
Konuşmacıların çoğu yaşlı o sürahiyi kaldırırken düşürebilirler de.
Koskoca BM'nin sürahi yerine pet bardak ya da pet şişede su koyacak parası yok mu?

***


Altyazı
"Deneyim, insanların başına gelen değil, başına gelenle ne yaptığıdır." (Single Man)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA