Sosyal medyanın çocuklar üzerindeki kötü etkilerinden bahsettiğimizde bile "Amacınız sosyal medyayı yasaklamak", "Özgürlüklerimizi kısıtlamaya çalışıyorsunuz" gibi yorumlarla karşılaşıyorum.
Naçizane kişisel fikrimi merak ediyorsanız; 2024 yılında sosyal medyanın fişini çekmenin çağ dışı bir hareket olduğunu düşünüyorum.
Sosyal medya hem en etkili iletişim aracı hem de devasa bir ekonomi.
Ama sosyal medyanın vazgeçilmez olması demek onun denetlenmeyeceği anlamına gelmemeli.
Sosyal medya devleri faaliyet gösterdikleri ülkelerdeki yasalara uymalı. Sosyal medyadaki özellikle çocuklara yönelik zararlı içeriklerden arındırılmalı.
Sosyal medya şirketlerinin merkezi ABD'de bile dönem dönem internet şirketlerinin CEO'larını sorgudan geçiriyor.
ABD kongresi özellikle internet devlerinin tekelleşmelerinden ve çocuklar üzerindeki kötü etkilerinden rahatsız.
Avrupa Birliği ülkeleri de sosyal medya şirketlerine üst üste cezalar kesip, yeni kurallar belirliyorlar.
Türkiye'de de özellikle çocuklarımızı sosyal medyanın zararlarından koruyacak yasalara ihtiyaç var.
Ama bunu yazınca 'yasakçı zihniyet' oluyoruz.
Madem biz yazınca inanmıyorsunuz o zaman İngiliz devlet kanalı BBC'ye kulak verin! Geçtiğimiz günlerde BBC'de yayımlanan bir haberde sosyal medya sitelerinin çocuk ve gençlerin beyinlerini nasıl lekelediği ele alındı.
Haberde sosyal ağ uygulamalarının eski çalışanlarının ve internet güvenliği konusundaki uzman isimlerin görüşlerine yer verildi.
Buna göre TikTok veya Instagram gibi popüler şirketler, kullanıcıları daha fazla kendi uygulamalarında tutmak için yapay zekalar tarafından yönlendirilen algoritmalar kullanıyor.
Bu algoritmaların kullanıcıların karşısına riskli videoların çıkmasını engellemesi gerekiyor.
Ancak habere göre aile içi baskı, hayvana kötü muamele ya da kadına şiddet gibi görüntüler başta olmak üzere pornografik videoların dolaşımı engellenemiyor.
Üstelik bu tarz tehlikeli içerikler 13 yaşındaki çocukların bile önüne çıkıyor.
Çocuklar gördükleri şiddet görüntülerini gün boyu akıllarından çıkaramıyor. Haberde de belirtildiği gibi sosyal medya şirketlerinin yatacak yeri yok!
Sırf daha çok takip edilmek ve bağımlılık yaratmak için bile algoritmalarını çocuklara zararlı içerik sunacak şekilde ayarlıyorlar!
Bundan daha kötü ne olabilir?
NE ZAMAN ÇEŞMEDEN SU İÇEBİLECEĞİZ?
Sadece yemeklerle değil, plastik şişelerden içtiğimiz sularda da mikroplastik var.
Bu konuda birçok yazı yazdım. Birçok bilimsel araştırmada plastik ambalajların içinde yer alan suların mikroplastik dolu oldukları ortaya çıktı.
Vücudumuza ne kadar çok mikroplastik girerse sağlığımız da o oranda tehdit altında demektir.
Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de çeşmeden su içme alışkanlığı oluşturulmalı.
Böylece ekonomik anlamda da büyük tasarruf sağlarız.
Çeşmeden akan su sürekli tahlil edildiği için daha sağlıklı ama tadı fazla klor olduğu için güzel değil.
Belediyelerin su işletmeleri riske girmemek için sudaki klor oranını yüksek tutuyor. Bunun bir nedeni de su taşıma altyapılarına güvenmemeleri.
Bu noktada belediyelerin su taşıma altyapılarını yenilemeleri çok önemli.
Altyapılar yenilenirse suya fazla klor basılmasına da gerek kalmaz!
İstanbul'da üst üste yapılan zamlardan sonra su faturaları, doğalgaz ve elektrikten bile yüksek gelmeye başladı.
Musluklardan elektrik ve doğalgazdan bile daha pahalıya su akıyor ama tadı kötü olduğu için içilmiyor!
İSKİ topladığı devasa bütçeyle su taşıma altyapılarını yenilese İstanbullu ambalajlı suya para ödemez!
Tüm ülkeyi ele alırsak. Türkiye ambalajlı su sektörünün pazar büyüklüğü geçen yıl 31,1 milyar liraya ulaştı.
Hem ambalajlı su içip sağlımızı bozuyoruz hem de yılda 31,1 milyar lira para harcıyoruz!
HAFTADA 1 KREDİ KARTI YİYORUZ!
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden Dr. Ali Fuat Canbolat, plastik kirliliğinin tüm dünyada endişe verici boyutlara ulaştığını açıkladı:
"Denizlerdeki tüm kirliliğin yüzde 80'i plastik atıklar. Denizlerde plastiklerin çürüme sürecinde mikroplastik olarak devam ediyorlar. Mikroplastikler besin zincirine öylesine girmiş durumdalar ki mesela bir annenin plasentası aracılığıyla bebeğe geçebiliyor. Bilimsel araştırmalara göre bir kişi, haftada 1 kredi kartı ağırlığında mikroplastik yiyor."
Haftada bir kredi kartı yemek! Enteresan, korkutucu bir örnek değil mi?
Marketlerde poşetlerin ücretli olması başarılı bir karardı ama plastiğe karşı savaşta daha fazla yasaya ihtiyaç var.
Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi tek kullanımlık plastiklerden vazgeçmeliyiz ya da kullanım alanlarını azaltmalıyız!
Basit bir söylem olacak ama ne kadar az plastik kullanırsak o kadar çok temiz çevreye ve sağlıklı yaşamlara sahip oluruz.
MİNECRAFT'IN FİLMİ DE OLDU
Popüler bilgisayar oyunu 'Minecraft'ın sinema uyarlamasının ilk fragmanı görücüye çıktı.
'Napoleon Dynamite' ve 'Nacho Libre' filmlerinden tanıdığımız Jared Hess'in yönetmenliğini üstlendiği film, 2025 yılında gösterime girecek.
2011 yılında piyasaya çıkan Minecraft'ı çocuklarım oynarken gördüğümde bu oyunun neden bu kadar çok sevildiğine anlam verememiştim.
Hiç sonu gelmeyen Lego'nun sanal versiyonu gibi gelmişti bana.
Ama çocuklar seviyordu. Öyle ki, 2014 yılında Mojang ve Minecraft fikri mülkiyeti, Microsoft tarafından tam 2,5 milyar ABD dolarına satın alındı.
Minecraft, 300 milyondan fazla kopya satışı ve 2023 itibarıyla aylık yaklaşık 140 milyon aktif oyuncusuyla tüm zamanların en çok satan oyunlarından biri haline geldi.
İşte bu çılgın rakamlar yüzünden filminin ne kadar hasılat yapacağını daha çok merak ediyorum.
Bu oyunla ilk tanışan çocukların çoğu şimdilerde 20'li yaşlardalar!
20'li yaşlardaki gençlerden bazıları filmi izlerken bu oyuna harcadıkları uzun saatler yüzünden eğitimde başarısız kaldıklarını düşünecekler mi acaba?
Altyazı
"Sanki çok ömrümüz varmış gibi, beklemeyi öğretiyor bize hayat." (The Pianist)