İyi Partili Melih Aydın, dokuz yaşındaki oğlunun bir balıkçı restoranında masaları silerken çekilmiş videosunu şu notla paylaştı:
"Oğlum Aslan bize ait olmayan bir yerde ilk defa bugün çalışmaya başladı. Yaş 9.️
İnsan ilişkilerini, esnaf müşteri iletişimini, hayatın gerçek akışını anlaması için çok önemsiyorum. 2 ay tatil yaptı 1 ay her akşam çalışacak. Bir maşallahınızı alırız."
Ve bu paylaşımın ardından dokuz yaşındaki bir çocuk çalıştırılır mı tartışması başladı.
Bazıları ülkemizdeki çocuk işçilik sorunu olduğundan bahsetti ve Aydın'ın paylaşımının topluma yanlış örnek oluşturacağını söyledi.
Bazıları da maddi durumları iyi olmasına rağmen bazı ailelerin gerçek hayatı öğrenmeleri ve iş disiplini edinmeleri için çocukları yazın bir ay da olsa bir yerlerde çalıştırdıklarını belirtiler ve Aslan'a destek çıktılar.
Çocuk işçiliği mücadele edilmesi gereken bir sorun. Her çocuk ücretsiz eğitimden faydalanmalı.
Bence Aydın'ın yaptığı çıraklıkla çocuklara gerçek hayata öğretme alanına giren, farklı bir tartışma konusu.
Bizim çocukluğumuzda yazın çocuklar ya Kuran kursuna gider ya da bir esnafın yanında çırak olarak çalışır ya da köye giderdi. Çocuklar ailelerin maddi durumuna göre hem tatil yapar hem de kısa süreliğine de olsa çalışırdı.
Durumu iyi olup da ailenin güvendiği bir yer de çalışan çocuklar da olurdu. Örneğin ben bir yaz mahalledeki marangozda, bir yaz bakırcıda, bir yaz kitapçıda vs. çırak olarak çalışmıştım.
Yaşı 40-50 ve üzeri olanların mutlaka bir çıraklık hikâyesi vardır. Hiç çırak olmayan da köyde fındık, elma vs. toplamıştır. Koyunları çayıra götürmüştür, kümesten yumurta toplamıştır.
Çırakken o ilk alınan haftalığın mutluluğunu tarifi yoktur. Ayrıca para kazanmanın ne kadar zor olduğunu öğrenirdik.
Yeni nesil çocukların çoğu tablet ve cep telefonu bağımlısı olarak gerçek dünyadan habersiz bir şekilde yetişiyorlar.
Bırakın çalışmayı doğru dürüst sokakta, parkta bile vakit geçirmiyorlar. Yeterli güneş ışığı almadıkları için miyop olanlar bile var.
Elbette çocuklar tehlikeli, zor mesleklerde çalıştırılmamalı.
Çocukların yaz tatillerinde ailenin kontrolünde fiziksel ve zihinsel açıdan zarar görmeyeceği bir işte kısa süreliğine de olsa çalışmaları onlara gelecekteki hayatlarında fayda sağlayacağını düşünüyorum.
***
KAYIT DIŞI EKONOMİYE NEŞTER!
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, son dönemde sık sık vergide kayıt dışılıkla ilgili harekete geçileceği mesajını veriyordu.
Ve dün Hazine ve Maliye Bakanlığı, 3 bin kişilik ekibiyle kuyumculuk sektöründe faaliyet gösteren 552 mükellefin 9 büyükşehirdeki 707 adresinde eş zamanlı denetim başlattı.
Ortalama bir kuyumcunun beyan ettiği aylık vergi matrahı 16 bin 46 lira. Bu rakam çok düşük.
Fiş, fatura da kesmiyorlar. Yıllardır bu böyle devam ediyordu. Hatta bu durum esprilere konu oluyordu!
Eminim şimdi birçok kuyumcuya ceza kesilecek.
Şimşek "Bir doktor 27 bin TL, bir avukat 17 bin TL gelir beyan ediyor; böyle şey olmaz" demişti. Demek ki sırada doktorlar, avukatlar var.
Oto tamirciler, yeme içme mekânları vs. serbest meslek ve esnaf olarak çalışılan birçok sektör sık sık denetimden geçmeli.
Kayıt dışı, vergisiz ekonomi Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri. Elbette büyük şirketler de unutulmamalı.
Şimşek'in "Çok uluslu şirketlere yüzde 15 asgari kurumlar vergisi getiriyoruz" açıklaması güzel bir gelişme.
Vergi toplama sorunu halletsek, herkes ödemesi gereken oranda vergi ödese ekonomimiz de düzelir.
***
EKİPMAN FARKI MI?
Şevval İlayda Tarhan ve Yusuf Dikeç'ten oluşan 10m Havalı Tabanca Karma Takımımız finalde Sırp rakiplerine mağlup oldu.
Ancak gümüş madalya alarak Olimpiyat tarihimizin atıcılık spor dalındaki ilk madalyasının sahibi oldular.
Öte yandan Dikeç'in Sırp rakibiyle yaptığı müsabakada sosyal medyaya düşen bu kare çok konuşuldu. Sırp sporcu sanki bilimkurgu filmlerinden çıkmış gibiydi. Gözlüğünde farklı açılara sahip olduğunu tahmin ettiğim iki farklı cam vardı. Sanki beyin cerrahı gibi ameliyata girmiş havası vardı. Dikeç ise sosyal medyada yapılan esprilerde olduğu gibi klasik takılmış "Gez, göz arpacık bam bam bam!"
Bazıları az farkla ikinci olmamızı sporcuların kullandıkları ekipmanlar bağladı. Bu ekipmanlar pahalı olduğundan bahsedildi.
Ekipmanlar ulaşılmaz ya da sporcularımızın alamayacağı kadar pahalı değil.
Bu farkı sporcunun kişisel tercihi ile açıklayabiliriz.
Bazıları ekipman yardımına ihtiyaç duyar bazıları da Dikeç gibi kendini nasıl rahat hissediyorsa öyle yarışıyor.
Zaten ekipmanlar avantaj yaratacak bir fark oluştursa Olimpiyat komitesi kullanılmasına izin vermez.
***
ÇÖP ATANA CEZA!
Bolu Belediyesi yere çekirdek kabuğu, izmarit ya da çöp atanlara 14 bin 407 liraya kadar idari para cezası uygulanacağını açıkladı. Yere çöp atmanın kanunda da cezası var ama uygulanmıyor. Yere çöp atmak küçük gibi gözüken aslında büyük bir sorun.
Temizlik imandan gelir lakin bazı vatandaşlarımız yere çöp atmayı doğal bir şey sanıyor.
Turizm ülkesiyiz, turizmden büyük gelir elde ediyoruz ama birçok doğa harikası kumsallarımız çekirdek kabuğu, sigara izmaritleriyle dolu.
Pikniğe, plaja giden çöpünü orada bırakıyor. Çöpler aynı zamanda orman yangınlarına neden oluyor. Yere çöp atanlara ceza kesilmeli. Çevre temizliğiyle ilgili TV kanallarında kamu spotları yayımlanmalı!
Yere çöp atma konusunda ülkece bir uyanışa ihtiyacımız var. Çocuklarımıza doğayı kirletmeme bilinci kazandırmalıyız.
***
Altyazı
"Yanlış zamanda karşılaştığımız mükemmel insanlar vardır. Bir de doğru zamanda karşılaştığımız yanlış insanlar." (La Délicatesse)