Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, saldırgan başıboş sokak köpeklerini toplamaya çalışan belediye çalışanlarını köpek severlerin taşladığını açıkladı:
"AOÇ'de açılışını yaptığımız yerde 50 tane sokak hayvanı var saldırgan, gelene gidene saldırıyor.
Biz onları oradan almak istedik. Yenimahalle'den bir sürü hayvan sever geldi 'Bunları buradan alamazsınız' dediler. Başıboş köpeklerinin uzak bölgeye yapılmak istenen barınağa götürülmesine de izin vermediler.
Gölbaşı'nda bir apartmanın bahçesinde başıboş sokak köpekleri gezdiriliyormuş. Gelen 'Ben çocuğumu evden çıkaramıyorum' şikâyetiyle bölgeye ekip gönderdik ama hayvan severler araçları taşlayarak ekipleri engelledi." Bunlar daha başlangıç!
Yakın gelecekte tüm Türkiye'de sokak köpeklerinin toplanması hız kazanınca belediye çalışanları daha büyük engellerle karşılaşacaklar.
Attıkları her adım takip edilecek, videoya alınacak. En küçük hatalı müdahalede büyük protestolar yapılacak.
"İşte köpeklere böyle eziyet ediyorlar", "Öldürmeye götürüyorlar" diye videolar paylaşılıp sosyal medyada linç kampanyaları başlatılacak.
Bazı radikal hayvan severler çok organize. Emin olup birkaç yanlış müdahaleyi sosyal medyada 'TT' yapıp, dünyanın gündemine bile sokabilirler. "Türkiye'de köpekler katlediliyor" gibi paylaşımlarla dünyayı bile ayağa kaldıracaklar.
İşte o zaman ne yapılacak?
***
45 YAŞ ÜSTÜ BOYKOTA DEVAM MI EDİYOR?
Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği Başkan Yardımcısı Ünal Dölek, yeme içme sektöründe hem enflasyon hem de satın alma gücündeki düşüşle birlikte 45 yaş üstü tüketicinin restoranlardan çekildiğini açıkladı:
"Artık yaşlı kesimi görmüyoruz.
Kafelerde 16-25 yaş grubunda 250 TL'lik günlük harcama kapasitesi var. Bugün Avrupa'nın İsviçre'si seviyesinde, otel ve yemek fiyatlarımız." Geçtiğimiz ay restoran ve kafelere yönelik hayata geçirilen boykotun nedeni işletmelerin fahiş fiyat politikasıydı.
Bazıları boykotlarla çözüm alınmaz diyorlardı ama 45 yaş üstü kesimin sessiz bir şekilde boykota devam ettiği anlaşılıyor.
Elbette asıl neden alım gücünün düşmesi.
Ancak durumu iyi olup da fiyatları inanılmaz pahalı bulup yeme içme mekânlarına eskisi kadar çok gitmeyen yetişkinler de var.
Çünkü hesabı ödeyecek güçte olan insanlar bile fahiş fiyatlar karşısında kendilerini kazıklanmış, aldatılmış hissediyorlar.
Anormal fiyatlara rağmen restoran ve kafeleri dolduranların da genelde sosyalleşmek ve piyasa yapmak isteyen gençler olduğu anlaşılıyor.
Onların harcama limitini de genelde büyüklerinden aldıkları harçlıklar belirliyor.
Aslında birçok açıdan ele alınması gereken bir sorunla karşı karşıyayız.
Özellikle İstanbul'da dışarı çıkıp gezeceğiniz yerlerde oturma bankları ve alanları kısıtlı. İnsanlar sadece oturmak için bile kafe, restoranlara gitmek zorunda kalıyor.
Öte yandan özellikle İstanbul'da birçok mekân fiyatlarını turistlerin alım gücüne göre belirliyor. Oysa Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı Sinan Öncel turiste satışların toplam içindeki payının yüzde 10'dan yüzde 3.5'e düştüğünü söylüyor.
Turiste göre fiyat belirlenirken kazıklanan ise yine yerel müşteriler oluyor!
Bir diğer önemli konu da mekânlarda fiyatlar yükselirken sunulan ürünlerdeki kalitenin düşmesi, porsiyonların küçülmesi.
Özetle bu tartışma uzar gider.
***
ROMAN NE YAPSIN?
Oyuncu Öykü Karayel ile evli olan müzisyen Can Bonomo'nun oğlu Roman'la olan konuşmasının videosu sosyal medyada tartışma yarattı.
Videoda Roman'ın babasına "Can" diye seslenmesini doğru bulmayıp tepki gösterenler oldu.
Bonomo da konuyla ilgili şu paylaşımı yaptı: "Üç yaşındaki oğlum, annesinin yanında bana bazen 'Can', müzisyen arkadaşlarımın yanında ise bazen 'Bono' diye sesleniyor. Öyle duyuyor çünkü. Düzeltmeye gerek duymuyorum. Yaşına göre oldukça saygılı ve ince ruhlu bir çocuk. Onu her şeyden çok seviyorum. Allah korusun bizi" Âmin, nazar değmesin.
Normalde es geçilecek bir mevzu bu ama sosyal medyada paylaşılınca toplumsal tartışmaya dönüşüyor.
Çocuğun anne, babaya, hatta dedeye, amcaya vs. ismiyle seslenmesi bazı ebeveynlere sevimli geliyor.
Genelde Roman gibi okul öncesi çocuklarda görülüyor bu durum.
Çocuklar yetişkinlere göre daha meraklı oldukları için ebeveynlerine çevrelerinde nasıl hitap ediliyorsa buna dikkat kesilip, sonra da kendileri uyguluyorlar.
Bu durum bazen ergenlerde de oluyor ama onların ebeveynlerine isimleriyle seslenmeleri genelde öfkelenince oluyor. Biz eşitiz mesajı veriyorlar. Ama ebeveynler için "Anne", "Baba" diye çağrılmak da özel bir duygu. "Anne", "Baba" demek biz yetişkinler için bile çok güzel bir his.
Tabii çocuğun ebeveynlerine isimle hitap etmesi uzun süre devam ediyorsa bir uzmana danışmakta fayda var.
***
İMAMOĞLU SORUMLULUĞU HÜKÜMETE YIKIYOR
Başıboş köpek sorununda belediye başkanlarının tutumu da önemli.
Örneğin Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş'ın tam zıttı hareket ediyor.
Başıboş köpek sorununun çözülmesinde gönüllü değilmiş, aksiyon almayacakmış gibi açıklamalar yapıyor.
Oysa çıkarılacak yasada köpeklerin toplatılması, kısırlaştırma ve barınakların kurulmasında belediyeler sorumlu tutulacak.
Eğer belediyeler bu görevde isteksiz olurlarsa bu sorun nasıl çözülecek?
Bazı muhalif belediyelerin bu çözümü zor sorunda sorumluluğu tamamen hükümete yıkması doğru, ilkeli bir yaklaşım değil!
Hayvan sever lobisinden korktukları için aman biz bu işe bulaşmayalım diye hesap kitap yapıyorlar!
Böyle bir anlayışla da bu sorun çözülmez!
Belediyeler ortak karar almalı, orta akılla bu sorun çözüme kavuşturmalı.
***
Altyazı
"Sen neden hiç konuşmuyorsun Üzeyir abi? -Bir ara çok konuştum, faydasını görmedim, bıraktım." (Organize İşler)