"Benden selam olsun Bolu Bey'ine"...
Destanlar tarihinin belki de en görkemli başkaldırışı bu sözle başlar.
Zulme ve haksızlığa karşı en büyük meydan okumadır. İçinde aşk da var, eşitlik ruhu da.
Farklı farklı okumalara da açık bir destandır Köroğlu.
Köroğlu'nun isyanını Anadolu'daki bozuk düzene, haksızlığa karşı olarak ele alırsak içinden halkçı bir direniş de çıkar.
Köroğlu bir Amerikan efsanesi olsaydı Hollywood belki de 'Robin Hood'dan daha çok sinemaya uyarlardı.
Edebiyatımızda Yaşar Kemal'in 'Üç Anadolu Efsanesi'nde kendine yer bulan Köroğlu, yeterince sinemaya, tiyatroya ve operaya uyarlanmadı.
BALEDE BİR İLK
Kıymetini bilemediğimiz 'Köroğlu' şimdi sürpriz bir şekilde ilk kez baleye uyarlandı.
'Köroğlu Balesi'nin dünya prömiyerini, Cemal Reşit Rey'de (CRR) izleme fırsatım oldu. 'Köroğlu' destanını bale estetiğine uyarlamak hem büyük bir meydan okuma.
Böylesine önemli bir tarihi figürün öyküsünü, savaşını ve toplumsal panoramasını baleye dönüştürmek son dönemde yapılmış en yaratıcı işlerden biri olsa gerek.
Baştan söyleyeyim; baleye uzak olan insanları bile salonlara çekecek bir eser çıkmış ortaya.
'Köroğlu'na daha önce hiç denenmemiş, sıfırdan bale koreografileri hazırlamak zor bir iş.
Türkiye'nin en başarılı baş baletlerinden Erhan Güzel ve bale sanatının önemli eğitmeni ve akademisyeni Gökçe Sönmemiş etkileyici bir koreografi hazırlamışlar.
Sönmemiş'in aynı zamanda ışık tasarımlarında da imzası var.
Erhan Güzel'i Kurt Ali rolünde tekrar izleme fırsatı bulan izleyici onu ayakta alkışladı.
Güzel'in geçirdiği büyük sakatlıktan sonra bıraktığı baleye 'Köroğlu' ile dönmesinin umarım devamı gelir.
Bu eser aynı zamanda Ceren Türkmenoğlu'nun bestesi ve Erberk Eryılmaz'ın orkestra şefliğiyle tam bir müzikal ziyafet.
Daha perde açılmadan sahneye Akın Kaytan çıkıyor ve görkemli sesiyle 'Köroğlu Türküsü'nü söylemeye başladığında gösteri ruhunuzu ele geçiriyor.
Gelelim başrollere... Mehmet Nuri Arkan, Köroğlu karakterini canlandırırken hem fiziksel anlamda zor koreografiler sundu hem de kahramanın ruhunu usta işi bir performansla yansıttı.
Deniz Kılınç, 'Telli Nigar' rolünde destanın aşkı ve romantizm yükünü zarif ve estetik danslarıyla üstleniyor.
Yücel Emre Kaynarsu ise Bolu Beyi'nin bilgeliğini izleyiciyle buluşturuyor.
Çağatay Özmen, Berkay Saraçoğlu, Bahadır Ovacıklı'nın koreografileri, aksiyonun baleyle buluşması anlamında teknik açıdan ayrıca övgüyü hak ediyor.
Olcay Tunçeli ise oyunun duygusal çatışmalarında farklı bir bale estetiği sunuyor.
Köroğlu balesinin arka planında da büyük bir emek var. Köylü kızları ve erkekleri canlandıran genç balet ve balerinler gösterinin enerjisini hep yukarıda tuttular.
Mutlaka izlemeniz gerek. Hatta çocuklarınızı bu eseri izleterek baleyle tanıştırın derim. Ama her gösteride biletler hızla tükeniyor!
'Köroğlu Balesi', 25 Şubat'ta Kartal Kültür Merkezi'nde tek temsil, 3 Mart'ta Yenibosna Kültür Merkezi'nde matine ve suare olarak sahnelenecek.
Yine 10 Mart ve 7 Nisan'da ise CRR'de matine–suare olarak izleyebilirsiniz.
Toplamda dokuz gösterim olarak planlandı ama seyircinin ilgisi 'Köroğlu Balesi'ni bir Türkiye klasiğine dönüştürebilir.
Yeni AKM'nin büyük salonu en çok baleye uygun bir alan ama bale biraz öksüz bırakılmış gibi.
Bir ilk olan 'Köroğlu Balesi', AKM'de sahnelenmeyi hak ediyor.
***
DÜĞÜNLERDE KARA PARA MI AKLANIYOR?
Ayhan Bora Kaplan çetesine yönelik hazırlanan MASAK raporuna göre Kaplan'ın oğlunun sünnet düğününde takılan takıların bedeli olarak bankaya yatırılan 27 milyon 808 bin TL'nin kara para olabileceği belirtildi.
Raporda, söz konusu düğünün soruşturulması gerektiğinin altı çizildi.
Bu haber bana aşiret düğünlerinde toplanan para ve altınları hatırlattı.
O düğünlerde hep bir grup insanın masada toplanan paraları sayması, gelin-damat ya da sünnet çocuğuna takılan kilolarca altının görüntüleri sosyal medyada paylaşılıyor.
Bu görüntüler sosyal medyada viral oluyor.
Bu görüntülerin hem ilgi hem de tepki çekeceği bilinmiyor mu?
Biliniyor ama paylaşılmaya devam ediliyor.
Bence bazı aşiret düğünleri de incelemeye alınmalı!
***
ZAHA'NIN ISLIK ÇALMASI
Galatasaray, UEFA Kupası'ndan elendiği gece sarı kırmızılı yıldız futbolcu Wilfried Zaha'nın takım otobüsüne ıslık çalarak ilerlemesi taraftarların tepkisini çekti.
Sanki mağlubiyetin tek sorumlusu oymuş gibi sosyal medyada linç edildi.
Yabancı futbolcular bizimkilere göre daha profesyonel. Sahada işlerini yaptıktan sonra normal hayatlarına devam ediyorlar.
Yerliler ise medya ve sosyal medyada oluşacak tepkileri bildikleri için eleştirilecek malzeme vermiyorlar.
Asıl tartışılması gereken sahada sürekli top kaybeden, hatalı kararlar veren Kerem'in yerine Zaha'nın sonradan oyuna girmesi!
Zaha gibi yıldızlar özel maçlarda ekstra oynar. Bunu Manchester United maçlarında gördük!
***
MÜHENDİSE 25 BİN, İŞÇİYE 35 BİN TL!
TUSİD Başkanı Bekir Topuz, birçok fabrikada işçi açığı olduğundan yakındı.
Ve şu ilginç açıklamayı yaptı:
"Fabrikalarımızda mühendise 25 bin lira, işçiye ise 35 bin lira veriyoruz.
Ama mühendise, 'Gel sen bu makinenin başına geç, ustanın yaptığı işi sana öğretelim, sadece burada dur, 40 bin lira verelim' diyoruz.
Mühendis bunu kabul etmiyor ve bize, 'Benim işim masada oturmak' diyor. Yani günün sonunda ihtiyacımızı kimse karşılamıyor. Artık işçi ithalatı yapmamız gerekiyor." Sanki okumuş beyaz yakalı kesimi ezen bir açıklama olmuş.
Sanki mühendislerin hepsi parası az da olsa masa başı iş olsun derdindeymiş gibi bir söylemle karşı karşıyayız.
Okuyan da okumayan da herkes ekmeğinin derdindedir.
Ha düşük puanlı, ya da düşük puanla paralı öğrenci alan üniversitelerden mezun olmuş vasıfsız mühendisler de yok mu? Var elbette.
Türkiye'de apartmandan bozma üniversiteler, işsizlik garantisi veren bölümler kapatılmalı.
Yerlerine ihtiyaç doğrultusunda meslek okulları açılmalı.
Topuz'un işçi ithalatı önerisi ise Türkiye için daha çok göçmen, daha çok vasıfsız insan demek.
Ülkesini seven sanayici kendi evlatlarını çalıştırmalı.
Üniversiteler de acilen sektörlerin ihtiyacına göre dönüşüme girmeli!