Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şevket Özkaya, son yıllarda özellikle 'ev hanımı' olan kadın hastalarda ve sigara içmeyenlerde akciğer kanseri vakalarının görüldüğünü açıkladı.
Ve ekledi: "Hekimler olarak ev içi radon gazı etkisinin mutlaka araştırılması gerektiğini düşünüyoruz." Renksiz, gözle görülmez, tatsız, kokusuz ve radyoaktif bir gaz olan radon gazı çok solunduğunda akciğer kanseri riskini artırıyor.
Özkaya, "Radona en güvendiğimiz yerde evlerimizde maruz kalıyoruz. Özellikle ev yapım malzemesi olarak kullanılan taş, toprak, çimentoda doğal olarak bulunması ve sürekli olarak ortama serbest olarak yayılmasıyla, nefes yoluyla akciğerlerimize ulaşıyor. Akciğer kanseri riski oluşturuyor veya mevcut riski artırıyor" diyor.
Özellikle soğuk havalarda evlerin ısıtılması sonucu evdeki basıncın az, dışardaki basıncın fazla olması nedeniyle içerideki radon oranı yükseliyormuş!
Evlerin temelindeki toprağın yapısı bile radon gazının oranını etkiliyormuş.
Ee ne yapalım o zaman?
Ağaçtan ya da tezekten yapılan evlerde mi oturalım?
Özkaya'nın önerisi özellikle ev hanımlarının daha sık kanser taramalarından geçmeleri. Peki, evdeki radon gazı ne olacak?
Dünya Sağlık Örgütü metreküpte 100 bekerel üzerindeki radon gazı seviyesini zararlı kabul ediyor. Ülkemizde üst sınır ise evlerde 400 bekerel, iş yerinde ise 1000 bekerel olarak belirlendi.
Bence evlerde radon gazı ölçümleri belirli aralıklarda mecburi tutulmalı.
Evlerdeki dış cephe kaplamalarının hava geçirgenliği de ölçülmeli.
Ev yapımında kullanılan maddeler üretim aşamasında radon gazı salınımı testinden geçirilmeli.
Evde en çok vakit geçiren ev hanımlarında eğer sigara içmiyorlarsa akciğer kanseri oranlarının artıyor olmasında Özkaya'nın radon gazı tespiti doğru olabilir.
Bireysel olarak alınacak en faydalı tedbir ise pencereleri açıp, evi sık sık havalandırmak.
Soğuk havalarda hava temizleyen cihazlar da kullanmak fayda sağlayabilir.
***
ACUN KORSANA ALIŞTIRACAK!
Şampiyonlar Ligi'nde oynanan Bayern Münih-Galatasaray maçı öncesi yine yayıncı platform Exxen'e erişim sorunu yaşandı.
Yayını alan taraftarlardan bazıları da karşılaşma esnasında yayında sürekli donmalar yaşayınca futbolseverler, sosyal medyadan Acun Ilıcalı'ya tepki gösterdi.
"Yabancı maçları şahin gözü berraklığında, yerli maçları ise 10 numara astigmatlı göz görüşüyle izliyoruz" diye esprili yorumlarla görüntü kalitesine isyan edenler de oldu.
Kopenhag, Manchester United ve iki hafta önce oynanan Bayern Münih maçında da aynı sorunlar yaşanmıştı.
Yoksa UEFA, yayının haklarını verirken altyapı ve teknik yeterliliğe bakmıyor mu?
Bu nasıl bir teknik sorun?
Abone sayısı belli, ona göre altyapı hazırlanmalı! Para verilen bir platforma çok yüklenildi diye girememek, girince de ekranın donması ve görüntü kalitesinin düşmesi trajik!
Türkiye'de zaten bazı illerde fiber bağlantı altyapısı yeterli değil. Bir de buna Exxen'in altyapı sorunları eklenince futbolseverlerin sevinci kursağında kalıyor!
Acun maçları korsandan izleyenlere kızıyordu. Exxen'deki teknik sorunları halledemezse birçok insanı korsan yayına alıştıracak haberi olsun!
***
ÇAPRAZ BAĞLARI YIRTTI
Meta'nın 39 yaşındaki CEO'su Mark Zuckerberg, Karma Dövüş Sanatları (MMA) müsabakalarına hazırlanırken bacağındaki ön çapraz bağlarını yırttı.
Ve "Antrenmanda ön çapraz bağlarımı yırttım ve ameliyattan yeni çıktım" diyerek bu fotoğrafı paylaştı.
Dünyanın en zengin insanlarından biri olup dövüş sporuna merak sarmak ve bu uğurda sporcular gibi çalışıp, ön çapraz bağlarını yırtmak! Gerçekten enteresan bir durum.
Zuckerberg, koronavirüs salgını sırasında Brezilya Jiu-Jitsusu (BJJ) dalında antrenmanlar yapmaya başlamıştı. Genç milyarder, geçtiğimiz yıl ilk BJJ turnuvasından da madalyayla dönmüştü.
Yani adam yaptığı her işte ciddi ve azimli.
Tesla'nın CEO'su, Elon Musk'ın Zuckerberg'e kafes dövüşü teklifini tekrarlaması da garip!
Musk da spor yapıyor, fit ama Zuckerberg başka bir seviye. O profesyonel dövüşçüler gibi antrenman yapıyor!
İyileşince Musk'ı ringe serer!
***
MECLİS LOKANTASI
Sosyal medyada paylaşılan bu fotoğraftan sonra Meclis lokantası fiyatları bir kez daha gündem oldu. Fotoğrafta "Çok iyi" diye not düşülen Ankara döneri 76 TL.
Pilav için ise 'Hüsran' denmiş ama fiyatı 7.5 TL! Fiyat-kalite uyumu çok düşük olmasa gerek. Normal restoranda 10 TL'ye sadece su içersiniz.
"Güzel ve hafif" diye bahsedilen İspir fasulyesi ise 38 TL.
Salatanın fiyatı ise 7.5 TL.
İstanbul'da bir lokantanda bu yemeğe en az 350-400 TL ödersiniz. Bir zamanlar "Milletvekili maaşı Meclis'i ziyarete gelen misafirlerin çay masrafını bile karşılamıyor" diyenler vardı.
Elbette milyonluk kentleri temsil eden vekillerin geleni gideni çok olur. İnsanlar sorunlarını anlatır. Vekiller de Meclis'e gelen misafirlerini iyi ağırlamak ister. Bu yüzden Meclis lokantasında yemeğin, çayın vs. fiyatı uygun tutulmaya çalışılıyor da olabilir.
Ordu evleri, çeşitli bakanlıkların misafirhaneleri vs. devlet kurumlarında yemeğin fiyatının düşük tutulması bir gelenektir. Her şeye rağmen Meclis lokantasındaki fiyatların aşırı ucuz olması halkın tepkisini çekiyor.
Örneğin Meclis'te yüzde 100 zam yapıldıktan sonra bile çayın fiyatı anca 2 TL oldu! Meclis'te farklı siyasi partilerden ve görüşlerden milletvekilleri var. Biri de çıkıp "Arkadaşlar Meclis lokantasındaki fiyatlar göze batıyor, halk tepki gösteriyor. Fiyatlar artırılsın" demiyor! Ekonomik krizde vatandaştan fedakârlık bekleniyorken aynı fedakârlığı milletvekilleri de göstermeli. En azından kamu kurumlarının harcamalarında tasarruf tedbirleri artırılmalı.
***
Altyazı
"- Peki, yaşlı olmanın en kötü tarafı ne?
- Yaşlı olmanın en kötü tarafı genç olduğunu hatırlaman." (The Straight Story)