TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi, ''Yayın geliri 120 milyon dolardan 90 milyona düştü.
Derdimiz marka değerini yükseltmek. Bu, 'Play-off'la mı olur başka şekilde mi olur bilmiyorum. Kulüplerle birlikte karar vereceğiz" dedi.
Bence marka değeri geçtiğimiz yıldan itibaren yapılan flaş transferler ve bu sezon Avrupa'da alınan başarılı sonuçlarla yükselişe geçti.
Yayın geliri korsan yayın, yanlış pazarlama, vs. nedenlerden düştü!
Bazıları ısrarla "Ligin kalitesi düşük", "Berbat futbol" diye yorum yaparak algı oluşturuyor! Süper Lig'i karşılaştırdıkları ise Premier Lig! Oysa sadece Manchester City'nin hücum hattı, Süper Lig'deki tüm takımlardan daha pahalı!
Elma ile armudu karıştırmayalım. Sürprizlere açık, futbolun kora kor oynandığı ve şampiyonun genelde son iki maçta belli olduğu bir lige sahibiz. Kalite ve heyecan açısından Avrupa'da altıncı sıradayız. İyi pazarlanırsa Portekiz'i de geçer!
Ticarette alıcı fiyatı düşürmek için kusur arar, pazarlık yapar. Mal sahibi ise elindeki malı parlatır, süsler, yüksekten satmaya çalışır! Ticareti biz mi öğreteceğiz yahu?
Play-off hesabı ise şöyle yapılıyor;
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzon birbirleriyle daha çok maç yapacak.
Yayıncı kuruluşun reklam geliri, takımların da tribün gelirleri artacak!
Peki, koca bir sezonun keyfi ve heyecanı ne olacak? Birçok maç keyifle izleniyor. Her puan altın değerinde. En önemlisi hak eden şampiyon oluyor.
Play-off sistemi gelirse tüm lig boyunca ezici bir üstünlük sağlayan birinci takım, sekizinci ya da altıncı takımla aynı kefeye konacak.
Örneğin sekizinci takım, play-off'taki iki maçtan birinde günündeydi ya da şansa bir gol buldu. Birinci takımın en iyi futbolcusu sakatlandı. Ya da ikinci maçta birinci takımdan bir oyuncu kırmızı kart gördü ve elendiler.
O zaman bu sistem adil olur mu?
Adil bir play-off için NBA'deki gibi ilk sekize kalan takımlar eşleşmelerde dört galibiyete ulaşıncaya kadar maçlar oynanmalı.
O zaman da play-off çok uzar!
Taraftar normal sezonda maç seçer, derbiler için bilet alır.
"Nasıl olsa takımım play-off kalır" der, play-off'u bekler. Böylece kombine gelirleri düşer. Ligin de kalitesi ve seyir zevki azalır!
TFF, yayın gelirlerini artırmak istiyorsa önce taraftarı olmayan, tribün seyirci ortalaması 2-3 bin olan İstanbul takımlarına kota uygulamalı!
SAN MARİNO MUYUZ?
Futbola yıldızlar kazandıran, taraftar geleneği olan, tribünleri dolan Bursaspor, Göztepe, Kocaeli, Eskişehir, Karşıyaka gibi köklü takımların olmadığı ligde seyirci ortalaması 2-3 bin olan İstanbulspor, Pendik, Karagümrük'ün olması garip değil mi?
İşin pazarlama kısmına gelirsek; yayıncı kuruluş müşteri dostu fiyatlandırmalar yapmalı.
La Liga Federasyonu en son korsan yayın yapan 58 IPTV uygulamasını Play Store'dan kaldırtmayı başardı! Biz neden bunu başaramıyoruz?
Devlet, TFF, yayıncı kuruluş ve takımlar korsanla gerçekten ama gerçekten mücadele ederse ligin geliri artar!
Her şey bir tarafa; play-off faydalı olsa futbolun devleri; İngiltere, İspanya, Almanya, Fransa ve İtalya'da uygulanırdı.
Play-off'u uygulayan ülkeler lig kalitesinin düşük olduğu Brezilya, Arjantin'de ya da futbolun amatörce oynandığı Andorra, San Marino ve Malta gibi ülkelerde uygulanıyor!
Türkiye'yi San Marino ile aynı kefeye mi koyuyorsunuz?
***
GÜRÜLTÜ HASTA EDİYOR, ÖLDÜRÜYOR!
Dünya Sağlık Örgütü gürültü seviyesinin gündüz 35 desibeli (dB), gece ise 30 dB'yi geçmemesini tavsiye ediyor.
Çünkü Avrupa'da 22 milyon kişi kronik olarak gürültüden rahatsız. Gürültü kirliliği Avrupa Birliği'nde her yıl ortalama 12 bin erken ölüme ve sağlık sorunlarına yol açıyor!
Bizde de durum vahim. Örneğin İstanbul'da Mecidiyeköy, Beşiktaş ve Bağdat Caddesi'nde gürültü seviyeleri 90 dB'ye kadar çıkıyor!
Eğlence yerleri, şantiye, trafik gürültüsü, sanayi tesisi gibi yerlerin uyması gereken yasal ses sınırı var. Ama denetimler genelde şikâyet üzerine yapılıyor.
Gürültünün en büyük nedeni plansız kentleşme. Eğlence yerleri konutlarla iç içe ve birçok yerde inşaat gürültüsü var.
Araçlarda yüksek sesle müzik dinlemenin yasak olduğundan güvenlik güçleri de habersiz galiba! Ceza kesen yok!
Bir de modifiye otomobillerin ve motorların çıkardığı sesler var. Klakson, havalı korna ve abartılı egzozlardan çıkan sesler Çin işkencesi gibi!
Sadece çok ses çıkarsın diye araçlarını modifiye edenlere 'dur' denilmeli!
Bilimsel olarak kanıtlanmış; gürültü kirliliği insanları yavaş yavaş hasta ediyor ve öldürüyor!
Gürültüyle mücadele edecek kimse yok mu?
***
SİNEMAYI BİTİRİYORLAR!
Yine Oscar'lı yönetmen Martin Scorsese'nin bir röportajından bahsedeceğim. Çünkü büyük usta sinemanın süper kahraman filmlerinin istilasından kurtulması için kafa yoruyor.
Scorsese GQ'ya verdiği röportajda yeni nesillerin, sinemanın sadece çizgi roman uyarlaması süper kahraman filmlerinden ibaret olduğunu düşündüklerini söylemiş.
Scorsese haklı. Gençler, 'Baba' filminden bile sıkılıyor, bir süper kahraman arıyorlar!
Scorsese ayrıca günümüzdeki yapımları 'yapay zekânın film çekmesine' benzetiyor ve ekliyor: "Üretilen içeriğin gerçekten sinema olmadığını düşünüyorum.
Bu filmler size ne kazandıracak? Bir şeyi tüketmek ve sonra onu zihninizden, tüm vücudunuzdan atmak dışında size ne veriyor?" Bu sorunu yanıtı bence geçici haz duygusu. Aksiyon ve efekt bombardımanı altında kafayı boşaltıp salondan çıkıyoruz.
Tam da tüketim toplumuna uygun bir içerik!
Elbette sinema salonları artık dijital platformlarla mücadele etmek zorunda. Salonlar da süper kahraman filmleriyle doluyor.
***
RTÜK HAKLI
RTÜK, Beyaz TV'deki 'Derin Futbol' programında kullanılan 'futbol katili', 'tetikçi hakemler' sözlerine para cezası vererek geç de olsa doğru olanı yaptı.
Bu ekip uzun yıllar başta hakemler olmak üzere, futbolcuları, yöneticileri hunharca eleştirip, yerin dibine sokuyordu! Yapıcı eleştiri yok denecek kadar azdı.
Elbette eleştiri olacak ama reyting uğruna 'futbol katili', 'tetikçi hakemler' gibi hakarete varan ifadelerle kimse kimseyi hedef gösteremez!