Ali Sabancı ve eşi Vuslat Doğan Sabancı'nın Yunanistan kara sularında geçirdikleri bot kazasında ağır yaralanmaları çok konuşuldu, tartışıldı.
Kazayla ilgili sosyal medyada "Oh olsun", "Zengine mi üzüleceğim" gibi yorumlara rastladım. Bu nefret söylemli yorumların sayısı da az değildi.
Tanınmış, zengin kişilerin yaşadıkları kötü olaylar için empati kurulmalı mı, kurulmamalı mı?
Mega yatıyla Yunan adalarını gezen bir zengine üzülecek değilim diyen de olur. Kazayı geçirenler için gerçekten üzülen de...
Evet, zengin düşmanlığı diye bir şey var.
Peki, "Oh olsun" diyenler bir gün zengin olursa ne olacak?
Ya da mega yatıyla tatile çıkan kişi aynı zamanda büyük bir yardımseverse?
Örneğin Bill Gates de 200 milyon dolarlık mega yatıyla dolaşıyor ama vakıflara 20 milyar dolar bağışlıyor, susuzluk, küresel ısınma vs. gibi sorunlara çözüm projeleri üretiyor.
Eminim Gates de ciddi bir kaza geçirse "Aşılara çip yerleştirmişti! Oh iyi oldu" diyenler olur.
Bence kaza geçiren bir zengin için empati kurmak kişinin vicdanına ve kaza geçirenin hayatta bıraktığı izlere bağlı.
Diyelim ki; kaza geçirene kadar hayatta kötü izler bırakan ve kazadan sonra Şener Şen'in 'Yol Ayrımı' filminde canlandırdığı tekstil imparatoru Mazhar Bey gibi büyük bir aydınlanma yaşarsa ne olacak?
Zengin olurken yaptığı haksızlıklardan vicdan azabı duyup, servetini yardıma muhtaç insanlara harcarsa onun için "Oh iyi olsun" diyenler pişman olur mu?
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
HİÇ ANLAMIYORUM
Bir zenginin geçirdiği kazayla ilgili yorum yapmayanları, sıradan bir şekilde "Allah şifalar versin" diyenleri anlarım.
Ancak sırf kaza geçirenler zengin diye "Biraz da zenginlere bir şey olsun" diyenleri ya da "Ah şöyle iyi insanlardı, böyle yardım severlerdi" diye abartılı yorumlar yapanları, ünlü çifti tanıdıklarını belli etmeye çalışanları ya da bir kazadan bile etkileşim kasanları hiç anlamıyorum!
***
DEVLETİN KİTAPLARINI KİLOYLA SATMAK!
Devletin ücretsiz dağıttığı ders kitaplarını bazı özel okulların, kapağını bile açmadan kilosu 2 liradan geri dönüşüm tesislerine sattığı, öğrencilerine de kendi kitaplarını 10-25 bin liraya sattığına dair bir haber çıktı.
Bu yeni bir bilgi değil. Bazı özel okullar geri dönüşümle de uğraşmıyor!
Özel okul yöneticileri "Devlet bize bu kitapları veriyor ama biz kendi kitaplarımızı okutuyoruz" deyip kendi kitaplarını yüksek fiyattan satıyorlar.
Böylece devletin belirlediği okul fiyat artışının üstüne çıkıyorlar.
Yemek, servis, kırtasiye malzemeleri de bindirmeli tarifeden!
Yani özel okullar istediği parayı almak için her yolu deniyor.
Asıl saçmalık özel okullara devletin ücretsiz kitaplarının yollanması. Kitapları kullanmak istemeyen özel okullar belirlenir, ona göre yayıncı firma kitap basar. Tabii o zaman da yayıncı firma, matbaa daha az kazanır.
Devlet kitapları karşılıyor diye yapılan israfın boyutu ne kadar acaba?
Yazık günah yahu!
***
66 BİNİ VER VE PARÇALAT!
İstanbul-Bakırköy'de bir pitbullun saldırdığı A.D. isimli vatandaşın yaşadığı dehşet görüntüleri gündem oldu.
A.D. daha ne oluyor demeden kulübeden çıkan köpek direkt saldırıyor. Sonra dakikalarca yere düşen A.D.'nin bacaklarını parçalıyor.
Köpeğin sahibi E.A. 66 bin 798 TL ceza ödedikten sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Haberin görüntülerinde dikkatimi çeken köpeğin kulübesinin yayında "Dikkat ölüm tehlikesi" yazılı uyarı levhasının olması.
Normalde "Dikkat köpek var" yazılır! Yani sahibi köpeğinin ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor ve sanki dalga geçer gibi o yazıyı asıyor!
Madem köpek öldürecek kadar tehlikeli neden zincirle bağlı değil?
Benim bu olaydan aldığım mesaj şu; eğer birini pitbulla parçalatmak istiyorsanız 66 bin TL verip köpeğinizi salabilirsiniz!
Pitbull gibi tehlikeli türleri tasmasız ve ağızlıksız dolaştırmanın cezası da 11 bin lira. Ama yasaya uyan çok az! Kanunlar uygulanmalı!