Seçime bir hafta kala Cumhurbaşkanı adayları vaatlerini artırmaya başladı. Türk halkının ise boş vaatlere karnı tok.
Siyaset tarihimiz ise uçuk vaatlerle dolu.
■ Örneğin 2002'de Cem Uzan "Mazot 1 TL olacak" diyordu.
■ 1969 yılında Bülent Ecevit'in hayali 'Köykent Kırsal Kalkınma' projesini "Bütün köyler kent olacak" diye duyurmuştu.
■ Süleyman Demirel ise pratik zekaydı. 1991'de "Kim ne veriyorsa beş lira fazlasını vereceğim'' diyordu.
■ Tansu Çiller herkese biri ev biri araba olmak üzere iki anahtar vaat etti.
■ Necmettin Erbakan "Faiz kalkacak, 5 bin tank üretilecek" dedi.
■ 2002'de LDP Başkanı Besim Tibuk "İktidara gelirsek futbolda ofsaytı kaldıracağız" dedi.
Özetle seçim zamanı siyasetçiler için atış serbest!
Geçenlerde Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu "Hayatımın en büyük projesi" diyerek duyurduğu İpek Yolu'nu canlandıracağını ve Türkiye'yi Türk dünyasıyla bağlayacağını söylediği projenin, var olduğu ortaya çıktı iyi mi?
Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, "Günaydın. Sen treni kaçırmışsın. Çin seferlerimiz 2 yıldır devam ediyor" diyerek topu doksana taktı!
Vaatlerle seçim kazanılmayacağını herkes biliyor. Vatandaş lafa değil icraata bakıyor.
AK Parti de tam bu gerçekten yola çıkarak 2023 yılına yerli otomobil TOGG'dan köprülere, tünellere, TGC Anadolu'ya birçok projesini yetiştirdi.
Asgari ücret ve emekliye zamlardan, şu ana kadar 2 milyon 200 bin kişinin faydalandığı EYT yasasına kadar birçok sözünü de yerine getirdi.
Muhalefet ise vaatlerini gerçekleştirmek için fırsat istiyor.
Sosyal medyada rastladığım bu fotoğraf ise tam da mevcut siyasi atmosferi özetliyor.
Bu nasıl bir rastlantı?
Bakalım seçimlerde "Söz uçar, eser kalır" mı, yoksa "Sana söz! Yine baharlar gelecek" sloganı mı kazanacak?
Vatanımız için en hayırlı sonuç neyse, o olsun.
***
İNGİLİZ MODELİ MONARŞİ İSTER MİYDİNİZ?
İngiltere Kralı 3. Charles, nihayet yıllardır beklediği ana kavuştu ve dini törenle taç giydi.
Londra'daki tarihi Westminster Abbey Kilisesi'ndeki töreni yüz milyonlarca insan canlı ya da internette videolarından izledi.
Ve Charles altın fayton ile evine;
Buckingham Sarayı'na döndü.
Birçok insan "Bu çağda krallık, monarşi mi olur?" diyor ama merak ediyor, izliyor!
Sanılanın aksine İngilizlerin çoğu monarşiyi seviyor ve Kraliyet ailesi üyelerini pembe dizi izler gibi takip ediyorlar.
Genelde İngilizler "Sizin Atatürk'ü sevdiğiniz gibi biz de Kraliçeyi, Kralı seviyoruz" diyor. Ama Atatürk, padişahlığı, monarşiyi kaldırmıştı!
Peki, kaldırmasaydı ne olurdu?
Bu tartışmakla çözülmeyecek bir soru.
Asıl şu soruya yanıt verin; bizde de cülûs törenleri (tahta çıkış), kılıç kuşanma merasimleri, Divan-ı Humâyûn Toplantıları (sembolik ama!), Cuma alayı, yeni doğan şehzade için "Beşik Alayı", bayramlarda Topkapı Sarayı'nda merasimler olsun ister miydiniz?
Laiklik, şeriat vs. tartışmalarını bir tarafa bırakarak, tıpkı İngiltere'de olduğu gibi monarşinin sürmesini ister miydiniz?
SEMBOLİK PADİŞAHLIK!
Ya da şöyle sorayım; İngilizler gibi parlamenter sisteme sahip, demokrasi kültürü gelişmiş bir Türkiye'de tıpkı İngilizler gibi bizim de padişahımız olmasını ister miydiniz?
Ama padişah İngiltere'deki gibi aileden gelen servetiyle idare edecek, maliyeye çok yük olmayacak.
Sembolik gücü olacak ama demokrasinin işleyişine karışmayacak bir padişahlık ister miydiniz?
Acaba, Kanada, Avustralya gibi ülkelerin yer aldığı İngilizler Milletler Topluluğu'nun bir benzerini diğer Müslüman ülkeleri ister miydi? Halifeye bağlı Osmanlı Milletler Topluluğu kulağa nasıl geliyor?
Atatürk'ün saltanatı sonlandırmak için birçok nedeni vardı.
Ayrıca kim ele geçirdiği gücü paylaşmak ister ki?
II. Dünya Savaşı'nda Alman kökleri iç politikada baskıya neden olmasına rağmen Windsor Hanedanı, saltanatını devam ettirmeyi başardı.
Sultan Vahdettin ise Windsor'ların yaptığını yapamadı.
***
İSVEÇ ÖLÜM TEMİZLİĞİ
İsveçli sanatçı Margareta Magnusson, 2017'de yazdığı 'İsveç Ölüm Temizliği' adlı kitabında "Siz öldükten sonra başkalarının bunu yapmak zorunda kalmaması için eşyalarınızı temizlemek doğru bir tercih olabilir" diyordu.
Ve şimdi bu fikir, İsveç'teki Peacock kanalında 'Nazik İsveç Ölüm Temizliği Sanatı' adlı TV programında işleniyor.
Programda, beklenmeyen bir ölüm durumunda aile üyelerinize fazladan bir yük bırakmaktan kaçınmak isteyenler, aile bireylerinin ihtiyaç duymayacağı gereksiz eşyaları ortadan kaldırıyor. Atıyor ya da bağışlıyor.
Aslında birçok kültürde ölen kişinin birçok eşyası dağıtılır, gereksiz olanlar da atılır. Böylece yas dönemi çabuk atlatılır.
TV programında ise bu süreç ölecek kişi hayattayken işliyor.
Böylece ölüme yaklaşan kişiler aynı zamanda az eşyalı, minimalist yaşamın huzuruna kavuşuyor da olabilir. Pratikte ise sorunlar yaşanabilir. Dedelerden, ninelerden "Beni ölmeden mezara mı koyacaksınız", "Kefen parama mı göz diktiniz" gibi karşılık bulabilirsiniz.
Bence bu fikri bir hastalıktan dolayı erken yaşta hayata veda edecek ya da psikolojik açıdan çok olgun bireyler uygulayabilir.
***
NEDEN İHTİYAÇ DUYMADIKLARIMIZI ALIYORUZ?
ABD'li profesör Matthew Pittman, insanların sosyal medyada gezerken kendilerini aslında ihtiyaç duymadıkları ürünleri satın alırken bulmalarının nedenini açıkladı.
Bu konuda ABD'de 18-65 yaş arası insanlar arasında bir deney yapıldı.
Birinci grup sadece reklamlara bakmakla görevlendirildi.
İkinci gruba ise dokuz basamaklı bir sayıyı ezberlemeleri ve ardından reklamlara bakması söylendi.
Üçüncü grup da Instagram'da 30 saniye boyunca gezindi ve ardından reklamlara baktı.
Reklamlar her grup için aynıydı. Birinci grup reklamlardaki dondurmanın tadını merak ettiklerini söyledi.
Ama zihni daha yorgun olan ve Instagram'da 30 saniye gezinmiş olanlar ise anlamsız cevaplar verdi.
Pittman sonucu şöyle açıklıyor: Sosyal medyada sürekli olarak pek çok farklı kişiden gelen paylaşımlara bakarken kendimizi bitkin ve dağınık hissediyoruz.
Ve bu yorgun, dağınık kafayla saçma sapan, ihtiyacımız olmayan şeyler alıyoruz.
İşte mağazada görerek, deneyerek alışveriş yapmanın faydası.
İnternetten dinç kafayla alışveriş yapmak lazım.