Sosyal medya uygulamaları, internetteki arama motorları hayatımızın vazgeçilmezleri. Ancak çok kullanılıyor olmak kuralsızlığı, anarşiyi ve dolandırıcılığı hafife almaya, görmezden gelmeye neden olmamalı.
En basit örneğiyle Google yasa dışı içeriklerle gerçekten aktif bir şekilde mücadele etmediği için otel rezervasyonu, bankacılık ve kredi kartı dolandırıcılıkları artarak devam ediyor.
Tarihin hiçbir döneminde insanoğlu bu kadar çok dezenformasyon ve manipülasyona maruz kalmadı.
KURALLARA UYACAKLAR
Ve şimdi Avrupa Birliği'nin yeni Dijital Hizmetler Yasası ile internet devlerini köşeye sıkıştırması bekleniyor.
AB Komisyonu,(DSA) kapsamında Avrupa'da faaliyet gösteren ve daha sert kurallar uygulanacak büyük dijital platform ve arama motorları listesinin belirlendiğini açıkladı.
Açıklamada, Facebook'tan Google'a, YouTube'tan Twitter'a 19 platformun dört ay içinde yasa kapsamındaki bütün yeni yükümlülüklere uymak zorunda kalacakları belirtildi.
Açıklamada ayrıca platformların dezenformasyonu sınırlamaları, yasa dışı içeriği hızla kaldırmaları, reşit olmayanları internet ortamında daha iyi korumaları, risk değerlendirmesi yapmaları, riskleri azaltmaya yönelik adım atmaları ve dış denetime tabi tutulmaları gibi kurallara uymaları gerekeceği ifade edildi.
Yeni kurallar çerçevesinde, dijital platformlar AB tarafından daha sıkı biçimde denetlenecek.
Kural ihlalinde bulunan dijital platformlara küresel cirolarının yüzde 6'sına ulaşan para cezaları uygulanabilecek.
Özetle AB yumruğunu masaya vurdu. İhlallerin tekrarı durumunda söz konusu dijital platformların AB'deki faaliyetine son verilebilecek.
Peki, AB'nin yeni Dijital Hizmetler Yasası Türkiye'de uygulansa ne olur? Birileri özgürlük elden gidiyor diye eylem yapar! Sosyal medyada 'internetime, sosyal medyada dokunma' diye kampanyalar başlatırlar!
Çünkü internet devlerinin kendilerine zararı olacak yasalara karşı kitleleri manipüle etmede de üstlerine yok!
Dijital Hizmetler Yasası'nın detaylı bir şekilde incelenip, ülkemize uyarlanmasında faydalı olacağına inanıyorum.
***
BAVULLA PARA MI VERİLİR?
Özel bir bankada müdür olarak görev yapan Seçil Erzan'ın, Fatih Terim, Arda Turan, Emre Belözoğlu, Selçuk İnan gibi ünlü isimleri 80 milyon dolar dolandırması gündeme bomba gibi düştü.
Arda Turan 7.5 milyon dolar, Emre Belözoğlu 4.2 milyon dolar dolandırıldıklarını iddia ederek savcıya ifade verdiler.
Banka "Piyasa koşullarının ötesinde fahiş faiz getirileri elde etmek amacıyla iddia sahiplerince şubelerimiz dışında nakit olarak verilip, getirilerinin de yine kayıt dışında nakit olarak alındığı anlaşılan" diye bir açıklama yaparak kurum olarak bu işte kusurlarının olmadığını iddia etti.
Erzan'a paralar nakit ve bavulda teslim edilmiş. Parayı bankaya yatırmak yerine doğrudan müdüre teslim etmek nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Erzan belli ki dolandırdığı ünlülerin güvenini kazanmış.
Mağdurların "Biz kendisine şube müdürü olduğu için güvendik" demesi de bir şey ifade etmiyor. Bavulla para mı verilir banka çalışanına?
Hadi verdiniz bu işlem neden kayıt dışı yapıldı?
Marketten süt alırken bile fişi alınır!
Erzan da kendini fazla kaptırmış! Bakmış para akıyor portföyünü artırmış. Normalde kurban sayısını sınırlı tutsaydı belki de yakalanmayacaktı!
Kolay yoldan para kazanmak isterseniz dolandırılma ihtimalini de düşünmeniz gerekir!
***
NEGATİF KAMPANYA İŞE YARIYOR MU?
Financial Times muhabiri Camilla Cavendise, geçtiğimiz hafta seçim kampanyalarında rakip aday kazanırsa işlerin daha da kötüye gideceğini söylemenin kazandırmadığını, aksine, hiçbir siyasiye güvenilemeyeceği hissini pekiştirip seçmeni siyasetten soğuttuğunu yazdı.
YENİLİK GEREK
Cavendise, karşı tarafı yönelik negatif seçim kampanyasının kimseye yaramadığını, Margaret Thatcher'dan Ronald Regan'a Tony Blair'a ünlü siyasi liderlerden örnekler vererek açıklamış.
Peki, Türkiye'de olduğu gibi hem Millet İttifakı hem de Cumhur İttifakı seçmeni karşı taraf kazanırsa işler daha kötüye gidecek diye ikna etmeye çalışıyorsa ne olacak?
Öyle değil mi, her iki ittifak da genel olarak karşı tarafa yönelik negatif seçim kampanyası yürütüyor.
Aslında Cumhur İttifakı, EYT'den TOGG'a, Milli savunma sanayindeki hamlelerden konut projelerine kadar birçok alanda rakibi gibi sadece konuşmadığını, iş yaptığını, çalıştığını vurgulayan önemli icraatlar yapıyor
Ama ekranda ve medyadaki siyasi tartışmalarda rakibi hedef alan negatif söylemler öne çıkıyor.
Çünkü bu yöntem reklam şirketlerinin kolayına geliyor. Yeni strateji üretmek yerine, mevcut denenmiş yöntemleri öne çıkarıyorlar.
Seçim tartışmalarının ekonomi ve terör tehdidi üzerinde sıkışıp kalması da tartışılmaya değer.
Eğitimden sosyal hayata, yaşam tercihlerinden doğa ve çevreye, kadın ve çocuk haklarından sanata tartışacak ve çözüm sunulacak çok konu var.
Ve seçmen daha somut öneriler bekliyor!
***
NEDEN AYNI HATALARI YAPIYORUZ?
İnsanlar neden defalarca aynı hataları yapar? Bu soruya yanıt arayan The Conversation sitesinden Çağla Üren'in derlediği yazıyı paylaşmak istedim. Çünkü bu milyarlarca insanın ortak sorunu.
Birleşik Krallık'tan profesör Pragya Agarwal'e göre aynı hataları yapmamızın nedeni, insan beyninin bilgiyi işleme ve tekrar tekrar başvurduğu şablonları oluşturma biçiminde yatıyor.
"Bu şablonlar aslında gerçek dünyada karar vermemize yardımcı olan kısayollardır" diyen Agarwal, bunların hataların tekrar edilmesine de neden olabileceğini söylüyor.
Agarwal, "Nihayetinde beyinlerimiz tembeldir ve zaten oluşturduğumuz bu kısa yolları değiştirmek çok fazla bilişsel çaba gerektirir. Bu nedenle hatalarımızı tekrarladığımızın bilincinde olsak bile aynı eylem kalıplarına geri dönme olasılığımız daha yüksek." Yani insanlar, yeni bilgi ve fikirleri dahil etmek için zihniyetlerini değiştirmek yerine halihazırda inandığı şeyleri teyit etme eğiliminde oluyorlarmış.
Mevcut bilgilerimize bağlı kalmaya yol açan bir ego etkisi söz konusu. Hatalardan ders çıkarmamanın nedeni de yukarıda bahsedilen beyin tembelliği ve ego etkisi olsa gerek.