Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

Savunma Bakanı 2 ay babalık iznine çıkar mı?

Finlandiya Savunma Bakanı Antti Kaikkonen de iki aylık babalık iznine çıkacağını şöyle açıkladı:
"2 yaşında ve 6 aylık iki çocuğum var. Ocak-şubat için babalık iznine çıkıyorum. Çocuklar sadece bir süreliğine küçük olacaklar ve ben bunu sadece fotoğraflarla hatırlamak istemiyorum."
E ikiz çocuk sahip olmak zor.



Kaikkonen duygusal bir açıklama yapmış. Evet, aile önemli ama Finlandiya'nın sınırında savaş devam ediyor. Ülke askeri anlamda en zor döneminden geçiyor. Rusya'nın işgal tehdidi var ve zorlu NATO üyeliği süreci devam ediyor ama Savunma Bakanı, "Ben iki ay yokum" diyor!
Coğrafya kaderdir diye boşuna dememişler. Bazı ülkelerde kelle koltukta askerlik yapılır, bazı ülkelerde can sıkıntısından terörist yetiştirirler!
Örneğin bizim Savunma Bakanı karargâhta uyuyor. Dağda teröristlerle savaşan komutanlarımız bu haberi gördüklerinde eminim gülmüşlerdir!
Ne yazık ki askerlik, polislik, gazetecilik, doktorluk gibi bazı mesleklerde zaman zaman iş, aile hayatından önce gelir.



Bu durum biraz da kültürle alakalı. Finlandiyalılar rahat insanlar. II. Dünya Savaşı'ndan sonra NATO'ya üye olmayı bile umursamadılar. Soğuk Savaş'ın zoraki barış sürecini ve Avrupa ülkesi olmanın rahatlığını kullandılar.
İskandinav ülkelerinde refah seviyesinin yüksek olmasının nedenlerinden biri de askeri harcamalarının düşük olması.
Bu ülkelerde terör tehdidi düşük. Çünkü teröristleri onlar yetiştiriyor, sahip çıkıyor. Türkiye'yi kana bulayan PKK başta olmak üzere birçok sol terör örgütü Finlandiya, İsveç gibi ülkelerin desteğiyle bugünlere geldiler!
NATO üyeliğine onay vermek için Finlandiya'nın teröre destek vermekten vazgeçmesini şart koşmamız aslında doğal, olması gereken bir durum. Bunu yapınca Finlandiya taviz vermiş olmayacak ama buna rağmen PKK'ya destek vermek için direniyorlar!
Biz NATO'ya üye olurken Kore Savaşı'nda binlerce şehit verdik, yıllarca Avrupa'nın güvenliğinin kalesi olduk. Yani normal koşullarda Finlandiya NATO'ya üye olmayı hak etmiyor!
Finlandiya'nın bedavadan ülke güvenliği sağlamasının karşılığı aslında büyük olmalı!

***


YOK ARTIK!
Özel jetine ait uçuş bilgilerini paylaşan hesabı askıya alan Elon Musk, bir adım daha ileri gitti. Twitter CEO'su konu hakkında haber yapan CNN, Washington Post, Mashable ve New York Times'ın teknoloji muhabirlerinin hesaplarını peş peşe askıya aldı.
"Gelen gideni aratır" sözü bir kez daha doğru çıktı. Eski patron Jack Dorsey, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın hesabını askıya alırken makul gerekçeleri vardı.



Ama fikir özgürlüğü adına terör örgütlerine propaganda yapma fırsatı sunuyordu. Twitter'ı algı operasyonu platformuna, linçlerle dolu cadı kazanına çevirmişti.
Musk ise işe başlar başlamaz binlerce çalışanını tazminatsız kovdu. Eski sevgilisi Amber Heard'ün hesabını silmesine ergence tavır diyorduk. Ama sırf kendi çıkarlarına uymuyor diye önemli bir habere imza atan dünyaca ünlü deneyimli muhabirlerin hesabını askıya alması tam bir skandal!
Musk bir daha fikir özgürlüğü lafını ağzına almamalı!
"İnternetin, başlangıçta merkezi olmayan, vatandaş destekli bir ağ olmasını öngörüyorduk. Bu savaşı olağanüstü bir şekilde kaybettik. İnternet, bireylerin veya bir bütün olarak toplumun haklarını çok az önemseyen teknoloji şirketlerinin elinde."
ABD boşuna teknoloji şirketlerinin CEO'larına soruşturma açmadı! Siyasetçiler bile teknoloji firmalarını tehlike olarak görüyorlarsa gerisini siz düşünün!

***


BİR GÖBEK ATMADIKLARI KALDI!
Önceki gün en çok konuşulan görüntü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun mahkeme kararını öğrendiği andı.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in 'Oldu bu iş' der gibi ellerini koltuğa vurup ayağa kalkması... Sonrasında İmamoğlu'nun 'çak bir beşlik yapması'... Sanki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu saf dışı bıraktık diye bir göbek atmadıkları kalmıştı!
O sırada Kılıçdaroğlu tarifeli uçakla gittiği Berlin'den acilen özel jetle İstanbul'a dönüyordu! Akşener kurt politikacı, böyle liderlik boşluğunun oluştuğu anı iyi doldurdu! İmamoğlu'na çıkan mahkûmiyet kararının savunulacak bir tarafı yok. 'Ahmak' sözüne böyle ağır bir ceza vermek siyaseti dizayn etmektir!



Mahir Kaynak'ın güzel bir tespiti vardır: "Bir olay olduğunda, olayın failini bulmak istiyorsanız; olayın sonucunun kime yaradığına bakın. Bu olay kimin işine yarar? Bunu bilirseniz, bu işi kimin yaptığını da bilirsiniz."
Mahkeme kararına en çok sevinen hapis cezası alan İmamoğlu ve onu Cumhurbaşkanı adayı yapmak isteyen Akşener ise, yaklaşan seçimleri büyük ölçüde etkileyecek bu karar nasıl alındı?
Muhalefet cephesinde dava sürerken hakimin değiştirilmesi örnek gösterilerek hükümetin mahkûmiyet kararı çıkmasını istediği yönünde yorumlar yapıyorlar! Şu anda kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan algı da bu yönde! Madem öyle AK Parti, bütün anketlerde Kılıçdaroğlu'ndan daha güçlü aday profili çizen İmamoğlu'nun yıldızını parlatacak, adaylığını güçlendirecek bir mahkeme kararının çıkmasını neden istesin? 2 yıl 7 ay 15 gün hapis kararının Yargıtay tarafından onanması halinde İmamoğlu, siyasi yasaklı hale gelecek.
Normal şartlarda bu onama kararının çıkması seçim sonrasına kalır! Peki, 'Altılı Masa' İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanı adayı gösterirse ve seçimden önce mahkûmiyet kararı onanırsa ne olacak? İşte o zaman kaos çıkabilir! Ama o zaman da 'Altılı Masa'ya mahkûmiyetin onanma ihtimali varken neden İmamoğlu'nu aday gösterdiniz diye sorarlar!
Klişe olacak ama bu kararın çıkmasında küresel güçlerin de etkisi olabilir! Çünkü yaklaşan seçim dünya siyasetini yakından ilgilendiriyor.

***


Altyazı
"+Meğerse bu Hollandalı çocuk var ya, işte Lucas, yamyammış bu çocuk. Serpil Teyze'yi yemiş.
- Ne kadar yemiş?" (Gibi)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA