Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

İstek parçanız batsın!

Türkiye, Ankara'da bir eğlence mekânında üç kişinin, istekte bulundukları parçayı farklı tarzda söyleyen müzisyen Onur Şener'i öldürmesini konuşuyor.
Başka hangi ülkede istek parçası yüzünden müzisyenler öldürülüyor acaba? Bizde o kadar çok ki! Düğünde, barda, meyhanede, pavyonda müşterinin istek parçasını söylemedi ya da Şener gibi farklı tarzda söylediği için birçok insan öldürüldü, yaralandı.
Özellikle düğünlerde damat ve gelinin akrabaları istek parçası yüzünden birbirlerini yaralıyor ya da öldürüyorlar.
Ne istek şarkısıymış! Ne kadar önemli meseleymiş!
Bülent Ersoy'dan Özcan Deniz'e, DJ Hakan Gündüz'den Filiz Akın'a birçok sanatçı istek şarkısını söylemedikleri için kurşunlandı, bıçaklandı!
Genelde bu saldırıları mafyatik kişiler yapar, lakin bu son olayda Şener'in ölümüne neden olanlar A.G., S.S. ve İ.K. kamu kuruluşlarında çalışıyormuş. Yani devletin memuru bu vandallar!
Zavallı Onur Şener'in belki bilmediği ya da tarzına uymadığı için farklı şekilde istek şarkısını söylediği için öldürülmesinin ardında az gelişmiş erkeklik duygusu yatıyor olabilir mi?




CEHALET VE ZORBALIK
Muhtemelen alkolü de fazla kaçırmışlardır. Yanlarında da kadınlar olduğu için şarkının farklı şekilde söylenmesini erkekliklerine yedirememişler!
Bu üç cani de eğitimli, güzel işleri var. Gelirleri de iyi. Bu üç cani gecenin bir yarısı "Elimizde kırık şişe ile biz ne yapıyoruz burada? Mekân çıkışı niye o şarkıcıyı bekliyoruz? Hadi evimize gidelim" dememiş iyi mi? Kırık şişeyi zavallı müzisyene saplarken de ayılmamışlar!
Bir insanı öldürmek bu kadar kolay mı? Cehalet ve zorbalık eğlence mekânlarında alkol ya da uyuşturucuyla birleşince büyük sorun oluyor!
Etrafta birçok psikopat var. Bazıları içince içindeki canavarı ortaya çıkarıyor!

***


ZOR GÖREV: CEM KARACA!
Apaşlar, Kardaşlar, Moğollar ve Dervişan gibi birçok grupla çalışan Türk rock müziğinin efsane ismi Cem Karaca, 2004 yılında hayatını kaybetmişti.
Karaca'nın hayatının filme alınacağı hep konuşuluyordu. Ve nihayet o anlaşma yapıldı. Fikri Harika Prodüksiyon (Özgür Tali) ve Aytaç Medya (Aytaç Ağdağ), Cem Karaca'nın oğlu Emrah Karaca ile sinema filminin yapımı için anlaştı.
Akla gelen ilk soru; Karaca'nın siyasi kişiliği nasıl anlatılacak? Çünkü o bir dönemin en hızlı solcusuydu ve bu yüzden Avrupa'da sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı.



Turgut Özal'ın da yardımıyla ülkeye dönüşü ve o süreçte yaşadığı değişim de çok tartışıldı.
Eşsiz müzik kariyeri, 70'li yıllarda işçi sınıfı adına verdiği mücadele vs. şimdi senaryo yazarlarının önünde çok görkemli bir hikâye var. En zor iş senaryo yazımı olacak gibi gözüküyor.
Fikri Harika Prodüksiyon, yeni bir oluşum. Çektikleri 'Dilber Ay' ve korku filmi 'Mahlukat' gişede beklenen başarıya ulaşamamıştı. 'Barış Akarsu: Merhaba' filmi onlar açısından önemli sınav olacak.
Ülkemizde son dönemde biyografi filmlerine büyük ilgi var ama çekilen filmler beklenen kalitenin çok uzağında.
Umarım Cem Karaca'ya hak ettiği değeri gösteren bir filmi çıkar ortaya.

***


AVRUPA MUM IŞIĞINA GEÇTİ
Enerji krizinin arttığı Avrupa ülkelerindeki restoranlar doğalgaz ve elektrikten tasarruf için yeni yöntemler geliştiriyorlar. Örneğin Brüksel'deki Racines restoranda akşam yemekleri mum ışığında servis ediliyor.
Racines'in sahibi Francesco Cury, doğal gazdan da tasarruf etmek için "Birkaç saniye ızgarada pişirilmesi gereken bir dizi yemek hazırladık" diyor.



ZEKİCE BİR MENÜ
Restoranın menüsünde ançuez, odun ateşinde pişirilmiş porchetta ve focaccia, çiğ beyaz ton balığı, fasulyeli ızgara domuz eti ve balkabağı reçelli ricotta ve tatlı olarak fıstık yer alıyor.
Şef ocağı yakmamak zekice bir menü hazırlamış.
Restorandaki Stephane Lepla adlı müşteri de "Evde ısınmakla dışarıda yemek arasında seçim yapılması gereken bir noktadayız" yorumunu yapmış.
Bizim restoranlarda aydınlatmanın mumla yapıldığını, fatura yükselmesin diye odun ateşinde yemeklerin pişirildiğini düşünsenize!
Sosyal medyada ilk çıkan yorum "Mağara devrine geri döndük" olurdu! Brükselli restoran sahibi de aynı şeyi söylüyor!

***


SERİ KATİLİN RÖPORTAJI!
Şu sıralar diziyle gündemde olan seri katil Jeffrey Dahmer ile ilgili her şey ilgi görüyor. Örneğin ABD'de 1978'den 1991'e kadar en az 17 erkeği vahşice öldüren Dahmer ile yapılan röportaj.
O röportajı yapan gazeteci Nancy Glass, seri katille ilgili izlenimlerini anlattı.
Dahmer'ı söyleşiye ikna etmek hiç kolay olmamış. Aralarındaki iletişimi sağlamlaştırmak için tam bir buçuk yıl uğraşmış.



Hapishanedeki diğer mahkûmların o dönem aktardığına göre Dahmer, canice işlediği cinayetleri etrafta dalga geçercesine anlatıyordu. Seri katil, yemeğine vücut şekli verip üstüne ketçap sıkarak yamyamlığına gönderme yapıyordu.
Dahmer'ın 1994'te hapishanede bir mahkûm tarafından demir sopayla dövülerek öldürüldüğünde buna şaşırmadığını belirten Glass, seri katilin bunu istediğini belirtti:
"Bence insanlarla alay etti çünkü bunu istiyordu. Kaçmak, canavarca davranışlarına devam etmek istiyordu ama hapishanede bunu yapamıyordu."
Glass, söyleşinin ardından Dahmer'ın ailesinin kendisine çok sinirlendiğini ve "Onu bir canavar gibi gösterdin" diye tepki verdiklerini de anlattı.
Nasıl anlatması gerekiyordu? "Aslında o bir melek" mi demeliydi?
Aile, evlat ilişkisi çok karmaşık. Oğulları 17 kişiyi öldüren yamyam bir katil de olsa ona sahip çıkmaları düşündürücü!

***


Altyazı
"Halkı diğerlerine karşı öfkelendirirsek, karınlarının açlığını unuturlar." (The Great Dictator)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA