Sabah'ın 25'inci yıl kutlaması şerefine Günaydın ekine özel bir şey yapalım denmişti. Ünlüleri gazeteci yapma fikri kabul gördü. Mazhar Alanson ile Şahan Gökbakar'ı ikna etme görevi de bana kalmıştı. Sağ olsunlar bizi kırmadılar; aldılar ellerine fotoğraf makinelerini, Günaydın eki çalışanlarını çektiler.
Çok renkli bir çekimdi. O gün şunu hissettim: Alanson da, Gökbakar da sanki müdavimleri oldukları bir kafeye girer gibi Sabah binasına gelmişlerdi.
Bizim binaya öyle sık gelen sanatçılardan da değildiler halbuki.
Kapıdaki güvenlik görevlilerinden çaycısına, muhabirine herkesle sanki kanka gibi sohbet ediyorlardı. Havada tarif edemediğim bir içtenlik duygusu, samimiyet vardı.
Sabah'ta bu benim beşinci yılım, gazeteden her girişte bu içtenliği, samimiyeti hissediyorum.
Sabah'ı diğer kasvetli statükocu ana akım gazetelerden ayıran en büyük özelliği de bu içtenlik duygusu galiba.
HALKIN GAZETESİ
Sabah sadece bir gazete değil, aynı zamanda bir kıraathane, kafe, restoran, stadyum, metrobüs, şehir hatları vapuru...
Sabah aslında Türkiye. Sabah'ı Sabah yapan hep halktan yana olması. Halkın 'göbeğini kaşıyan adam', 'bidon kafalılar' diye aşağılandığı bir medya ortamında Sabah hep halkın gazetesi oldu.
Kurulduğu günden bu yana büyük badireler atlattı, medyanın acımasız rekabet ortamında hep bel altı yumruklara maruz kaldı ama her sabah bu gazete çıktı.
Hep yenilikçi oldu, hep ilkleri gerçekleştirdi, ezber bozdu. Türk halkı bu gazetede hep kendini buldu.
Yarın Sabah gazetesinin 30'uncu yaşgünü. Özel ekler, özel sayfalarla dolu bir gazete sizleri bekliyor. Özellikle Şengül Balıksırtı ve ekibinin hazırladığı özel eki merak ediyorum, uzunca bir süredir bu ek için hazırlandılar. Özel yazılar, söyleşiler, yemekli sohbet izlenimleri vs. yer alacak; arşivlik bir işe imza attılar. Şimdiden gazete bayiinden Sabah gazetesini ayırtın.